Yeni pop müzik akımının gencecik kralı Tarkan, yüz binlerce Türk gencinin ilahı. Hayranları, konserlerinde ona dokunabilmek, onu öpebilmek, ona yakın olabilmek için birbirlerini parçalıyor. Türkiye’de esen Tarkan fırtınası, neredeyse bir Tarkan cinnetine dönüştü. Nokta, bu toplumsal olayı, sosyo-psikolojik, politik, ekonomik, müzikolojik olarak yani tüm boyutlarıyla araştırdı.
KÖYDEN İNDİM ŞEHİRE
Kırsal kesimlerden, taşradan, çeşitli nedenlerle büyükşehirlere göç eden halkı yığınları, buraların “öz yerlileri” olduklarını söyleyen kimilerince sürekli eleştirilen iğreti barınaklarında ve bu barınakların etrafında didikleyerek, genişlettikleri alanlarında kendi hayatlarını kuruyordu. O dönemlerde, gün aşırı, yerden mantar biter gibi hızla türeyip çoğalan ve isimlerinin önüne mutlaka “küçük” sıfatı konarak lanse edilen ve arabesk söyleyen bu çocuk şarkıcıların en ünlüleri de, bilindiği gibi Küçük Ceylan ve Küçük Emrah’tı. Zaten o çocuk ordusundan geriye, varlığını bugünlere kadar sürdürülebilen sadece bu ikisi kalmıştı.
1992 yılına gelindiğinde ise Küçük Ceylanlar, Küçük Emrahlar biraz daha büyümüş, daha doğrusu artık “ergenlik çağı”na gelmiş ama bu kez şekil, biçim, yordam ve jargon değiştirerek tekrar ortalıklar görünmeye başlamışlardı. Müzik piyasasını yeniden kuşatmaları ise zor olmadı. Bu kez arabesk müzikte değil, pop müzikte arz-ı endam eden bu genç Ceylanlar ile Emrahların adları da değişmiş, artık “küçük” gibi bir ön sıfatla değil, genelde, ya sadece isimleri ya da yabancı meslektaşları gibi isim ve soyisimleriyle gündeme geliyorlardı..
YİNE YİNE YENİDEN
Tarkan, Hakan Peker, Asya, Sertab Erener, Aylin Livaneli, Yıldız Tilbe, Çelik, Nalan, Suat Suna, Deniz Arcak, Soner Arıca, Yeşim Salkım, Ajlan – Mine, İzel – Ercan ikilileri ve tabii ardından diğerleri, bir fırtına gibi müzik listelerini altüst etmeye başlamışlardı. Hepsi de tıpkı 80’lerdeki arabesk furyasının başını çeken çocuklar gibi kısa sürede kitleselleşiyordu. Oysa şimdi Türkiye, tarihinde hiçbir zaman olmadığı kadar çok değişmiş ve özellikle gençlik de, o dönemlerde kıyaslanmayacak kadar depolitize olmuştu. Farklı istekleri, farklı yönelimleri, değişik bir dünya anlayışları vardı. Her tarihsel süreç, kendi kültürünü belirlediğine göre, bugünün gençliğine isteklerine paralel, müzik anlayışının da değişim ya da dönüşüm göstermesi doğaldı galiba. İşte Tarkan Tevetoğlu ve öbürleri, bu piyasayı çok iyi bilenler tarafından, bu önemli hassas noktalar dikkate alınarak sunulmuş ve gerçekten başarılı olmuşlardı.
ALEM BUYSA KRAL BENİM!
Bu gençlerin içinden bir star çıkması ya da çıkartılması kaçınılmazdı. Öyle de oldu. Bu payeye, menajeri Alpay’ın yolları ayrıldıktan sonra:
— Sorarım size, 1.74 boyunda, eni boyuna denk, kıllı ve bodur bir yaratık nasıl seksi olabilir! cümleleriyle tanımlayacağı “TARKAN” adında bir delikanlı layık görüldü.
Talih ona gülmüş, bu dakikadan sonra Allah, “Yürü ya kulum!” demişti. Şarkılarını söylerken, her türlü cinsel çağrışıma açık, kendine özgü salınımları, giysileri, küpesi, buğulu mavi gözleri ve gizli bir hüzün barındıran sesiyle Tarkan, bir anda 90’lı yıllar Türk gençliğinin ilahı olmuştu. 1992’de çıkardığı “Kıl Oldum Abi” kasediyle ilk çıkışını yapan Tarkan’ın, kendisini krallık koltuğuna taşıyacak yükselişi, birkaç ay önce çıkardığı ikinci kasedi “A-Acayipsin” ile artık önlenemez olmuştu. Bu kasedin içinde yer alan, sözlerini ablası Sezen Aksu’nun yazdığı “A-Acayipsin” adlı parça ise tam anlamıyla hit olmuştu.
Bu arada, zaman zaman birileri çıkıp da “Yahu, bu çocukları zamanından önce büyütüyorsunuz. Sonra bunların psikolojileri altüst olur. Neden hiç bunu düşünmüyorsunuz?” diye iyi niyetli eleştiriler getiriyorlardı. Sözgelimi, Aykut Işıklar, Sabah gazetesinin pazar ekindeki yazılarından birinde yazılarından birinde bu noktaya dikkat çekiyor ve Tarkan’a ilişkin şunları yazıyordu:
— Ve sonunda, hep birlikte, elbirliği ve güçbirliğiyle bir gencin daha hayatını kaydırdık. O genç ki, belki ileride iyi bir şarkıcı, iyi bir besteci olabilecekti. Bundan sonra geçmiş olsun. Olsa olsa sinir hastası olur.
BEN NEYMİŞİM BE ABİ
Gençlerin, özellikle de 13-15 yaşlarındaki çocukların her zaman böyle ilahlara gereksinmesi var. Medya da birilerini yaratmak zorunda. Sonunda Tarkan yaratıldı. İyi, güzel de, ipin ucunu iyice kaçırarak. Bir anda Tansu Çiller’den daha önemli olsa ne olur? Birdenbire konser başına 300 milyon ister de alırsa ne olur? Her şey olur değil mi? Tarkan da “Ben neymişim be abi!” demeye başladı zaten.
TÜRK YUPPİLİĞİNİN İLERİ AŞAMASI
Türkiye’de Popüler Kültür adlı bir çalışması da bulunan edebiyat eleştirmeni ve şair Ahmet Oktay, Tarkan Tevetoğlu ve yeni pop müzik akımına ilişkin olarak şu değerlendirmeyi yaptı:
— Türk toplumu, Osmanlı İmparatorluğu’ndan bu yana hemen her düzeyde baskılanmış, engellenmiş, hatta iğdiş edilmiş bir toplumdur. Müslümanlık laik ve özgür düşünceyi, Kemalist laiklik Müslümanlığı ve liberal sosyalisti ezmiştir. Aynı olgu bireysel yaşamımızda da gözlemlenebilir. 1970’lerden bu yana ilkin siyasal düzeyde görülen bir başkaldırı ve sınırlı bir özgürleşme sürecine girilmiş, bu süreç Özalizm’in empoze ettiği serbest piyasa ekonomisini uygulamalarıyla genişlemiştir. Türkiye, tüketim toplumu normlarıyla yaşıyor artık. Pop müzikte görülen patlama da bu genleşmenin ürünüdür. Tarkan olayı, toplumun baskılanma ve engellenme durumundan çıkış yolunda ilginç bir gösterge oluşturmaktadır. Öncelikle gençlik olgusunu saptamak gerekir. Fırsatçı, şansını yaratabilen, serbest ve özgür bir tipin temsilcisidir. Türk yuppiliğinin ileri aşamasında ortaya çıkan bir tip.
İkincisi, cinsel düzlemde biseksüel bir kişilik sunmaktadır Tarkan. Hareketlerinin içerdiği bariz erotizm, hem kadın hem erkek izleyiciye yöneliktir. Eril ve dişil her türlü fantazyaya açıktır. Müzik eleştirmeni değilim ama müzikal açıdan, Tarkan’ın şarkılarının eklektik (hafif müzikten alaturkaya her tür şarkıyı söylüyor) olduğunu, kolay ezberlenir ve ticari bir melodik yapıyı yansıttığını düşünüyorum.
Kaynak: 1994, Nokta Dergisi