Gül’ün cumhurbaşkanı adayı olduğu, adet olduğu üzere son dakikada açıklandı. Meraklı okura düşen ise ilaveten, Başbakan’ın süreci çok iyi yönettiği açıklamasını duymaktı. Peki durumdan epey şikâyetçi görünen basınımız bu süreci nasıl yönetti?

Tayyip Erdoğan’ın iki dudağının arasından dökülecek sözcükleri ulusça bekledik. Nihayet onun “Adayımız kardeşim Abdullah Gül” dediğini duyduğumuzda da rahata erdik! Basınımız da ‘beklenti’ konusunda, herhangi bir okurdan hiç de farklı değildi. Ertesi günün manşeti, kimileri için sürpriz olmasa da, herkes için ilk defa o an ‘kesinlik’ kazandı. Artık başka bir bekleme süreciyle oyalanabilirdik. 367, genel seçimler, 5+5, yüzde 10 barajı, 25 yaş sınırı… Nasılsa bekleyecek, beklerken de üzerinde tahmin yürütecek mevzu Türkiye’de epey bol.

 

İşin esası, basınımız Gül’ün adının açıklanmasına kadar yaşanan süreçten hiç de memnun değildi. Her şeyin önünde sonunda Erdoğan’ın iki dudağının arasında olmasını, onun da günler boyu ser verip sır vermemesini haklı olarak içine sindiremedi. Bu konuda en ısrarlı yayını Radikal Gazetesi yaptı. Örneğin gazetenin 22 Nisan 2007 günü attığı manşet “Cumhurbaşkanı adayının kim olduğu hâlâ gizli. Demokrasi ayıbı” idi. Gül’ün adının açıklandığı 24 Nisan 2007 günü ise Genel Yayın Yönetmeni ismet Berkan, köşesinden, “Bu nasıl demokrasi” diye soruyordu.

 

Berkan’ın haksız olduğu düşünülemez. Ama bu noktada durup bir de süreci basının nasıl değerlendirdiğine bakmak gerekiyor. Aslında cevap basit. Basınımız, özellikle son bir ayını, isim-toto oynamakla geçirdi! Nasıl olsa bahane hazırdı; “Süreci bizzat Erdoğan belirleyecek” denmişti bir kere, isimler havada uçuştu. Eşi türbanlı adaylar, bizzat kendisi türbansız adaylar, askere yakın olanlar, zaten asker olanlar vs. Son güne kadar basının hatırı sayılır bir bölümü, cumhurbaşkanı adayı olarak ya Nimet Çubukçu’nun ya da Vecdi Gönül’ün adının açıklanmasını bekliyordu. Gül’ün adı açıklandığı zaman basınımızın söylediği, daha önce de çok defa not ettiği gibi “Başbakan’ın süreci çok iyi yönettiği” idi. Başbakandır, yönetir, bu gayet doğal. Peki basın sadece bu tespiti yapmak için mi var?

Kaynak: 2007, Aktüel Dergisi