AKBABA günleri başladı! Her ayın 18’inde, dönemin mizah anlayışına değineceğiz. İnsanları ne güldürür, neler eğlendirirdi? Bu bölümde 14 Temmuz 1938 tarihine gidiyoruz. Abone olmak için yıllık 500, altı aylığı 250 kuruş rica ederiz.
Ecnebi ülkedeyseniz iş değişir. Yıllık 1000, altı aylık 500 kuruş. Telefon: 22129, Müessirlerimiz: Yusuf Ziya Ortaç – Orhan Seyfi Orhon.

VUR ABALIYA!
Artık şamar oğlanına döndük: Her tokat bizim ensemizde şaklıyor! Akbaba’nın şu on beş yıllık hayatını düşünüyorum. Mayolu kadın resmi neşrettiğimiz için bile mahkemeye verildiğimiz olmuştu. Bir şarkının: «Öpsem dudaklarını» diye tekrarlayan bir nakaratı için aylarca adliye koridorlarında mübaşirin davetini beklemiştik. Tekkeler, medreseler yıkılırken taassubun bütün gayzı, dişlerini bile gıcırdatmıştı. Harf inkılâbının fırtınası içinde, matbuat ağacının ilk düşen yaprağı biz olmuştuk. Gazete kâğıdının gümrük resmiyetinden kurtaran maddesi, o perişan günlerimizde lağv edilmişti. Yeni matbuat kanunu, Dişçi Mektebi âlisinden mezun olduğu için Bay Hamparsuma gazete çıkarmak hakkını verirken, benim gibi şahadetnamesizin elinden bu hakkı almaya kalkmıştı. Kazanç vergisi makineleri gürül gürül işleyen erbabı serveti, sanayii teşvik ediyor diye himaye ederken, bizim gibi idarehanesinde baskı makinesi değil, yazı makinesi bile bulunmayanların yakasına yapışmıştı. Kâğıda yapılan zamlar yüzünden neler çektiğimizi anlatmaya hacet yok.

Şimdi bütün bunlar yetişmiyormuş gibi, “Ver bakalım 5000 lira depozito!” diyorlar. Sen ya dayak yememişsin, ya sopanın ne olduğunu bilmiyorsun diyen zavallı adam gibi, bizim de bu olaya “Beş bin liranın ne olduğunu bilmiyorsunuz, yahut matbuatı tanımıyorsunuz” diyeceğimiz geliyor!

0225-akbaba-dergisi-14-temmuz-1938-orhan-seyfi-orhon-yusuf-ziya-ortac
Beş bin lira! Nerede bu bolluk yahu? Gazete basıyoruz, para değil. Hem de gazetemizi elâlemin matbaasında basmaktayız. Halbuki, bunun için iki merdaneli külüstür bir matbaa sahibi olmak da kâfi gelmez, darphane sahibi olmalı insan!

Beş bin lira! Bu, belki Yunus Nadi üstadımız, Kâzım Şinasi ağabeyimiz için bir servet vahidi kıyasîsi olabilir. Fakat, umumîyetle mecmualarımız için ihtiyat akçesi bu 5000 liranın sağındaki üç sıfır silindikten sonra kalan mütevazı rakamdır!

Beş bin lira ihtiyat akçesi istiyorlar! Sevgili okuyucularım, dudaklarınızda tebessümler çizecek bir yazı yazamadım. Bugünlük bizim halimize gülüveriniz. — YUSUF ZİYA ORTAÇ

0225-akbaba-dergisi-1938-dersim-olaylari-necmi-riza-karikaturleri-deniz-ve-mehtap
NECMİ RIZA karikatürü «» AKBABA Dergisi (1938)

— Böyle mehtaplı bir gecede, bir gemiye atlayıp, uzaklaşmak, meçhul ufuklarda kaybolmak istiyorum.
+ Çok romantiksiniz.
— Hayır, kasadarım!

0225-akbaba-dergisi-1938-dersim-olaylari-yusuf-ziya-ortac-akbaba-arsivi (9)
Soyadı Kanunu dört yıl önce kabul edilmesine rağmen vatandaşlar buna hemen alışamamıştır. 
CEMAL NADİR GÜLER — AKBABA Dergisi (1938)

KADIN: Sus, haftaya geliyormuş.
ERKEK: Eyvah. Kaynanam olacak!

0225-akbaba-dergisi-1938-dersim-olaylari-yusuf-ziya-ortac-akbaba-arsivi (11)
ZAHİR SITKI GÜVEMLİ — Akbaba Dergisi (1938)

Abbas yolcu! • Ağıl • Ahfeşin keçisi! • Alacaklı • Anka 

KURU KAYMAK!
Dahiliye nazırı Epcet Paşa hazretlerinin biricik kızı Şayeste’nin, aile asaletinden uzak bir mahalle züppesine gönül verdiğini duyunca çok üzülmüştü. Zira o, kerime-i iffetvesimesini şehzadegândan birine vererek saray-ı hûmayün ile rabıtasını bir de sıhrîyet düğününü ile sağlamlaştırmak istiyordu. Fakat ne çare ki tedbire takdir uymadı!

Şayeste, karşılarındaki küçük evin oğlu Cemil’i seviyordu. Hem de, geçici bir hevesle değil, candan, gönülden seviyordu. Doğrusu, Cemil de tam ismine lâyık bir gençti. Ona, bütün mahalle kızları, bütün kibar hanımefendiler için için tutkundular.

Cemil, gençti, güzeldi, çapkındı. İşi gücü yoktu. Ama arabasız bir yere gitmez, bir giydiğini bir daha giymezdi! Epcet Paşa hazretleri, ilk önce bu aşka mani olmayı düşündü. Fakat biricik kızının göz yaşları, onun baba kalbini çabucak yumuşatıverdi ve Cemil, binlerce kadının haset dolu göz hapsi altı altında, Dahiliye nazırı paşa hazretlerinin konaklarına damat girdi!

0225-akbaba-dergisi-1938-dersim-olaylari-yusuf-ziya-ortac-akbaba-arsivi (8)
ESKİ GÜNLERİN HİKÂYESİ

Epcet Paşa, Cemil’e nişan hediyesi olarak Üsküdar mutasarrıflığını tevchih etmişti. Nikâhta bu memuriyeti Beyoğlu mutasarrıflığına tedbil ile bir derece daha kıymetlendirmişti. Fakat, düğünden sonra, Cemil bir türlü uslu durmamağa başlamış, mutasarrıf olduğu şehrin bütün zevk ve eğlencelerinden alabildiğine istifadeye başlamıştı.

Günler, aylar geçtikçe işi azıtmağa ve bazı geceler konağa bile gelmemeğe başlayan Cemil, günün birinde kayınpederinden lâyık olduğu silleyi yedi ve Kayseri valiliği ile terfi namı altında cezalandırıldı.

Fakat, aradan bir ay geçince, tekrar Şayeste’de göz yaşları başlamış, araya şefaatçiler girmişti. Epcet Paşa hazretleri, çaresiz biricik kızını memnun etmek için damadına bir ay mezuniyet verdi. Halbuki Cemil’in keyfi yerinde idi: Kayseri’nin meşhur bir güzeli vardı: “Kuru Kaymak!” Kuru kaymak, tıpkı ismi gibi bir yosma idi. Narin, durubeyaz, tahrirli gözleri kamaştıran bir yosma. ◣ DEVAMI_ BURADA ◢

0225-akbaba-dergisi-1938-dersim-olaylari-yusuf-ziya-ortac-akbaba-arsivi (7)
NECMİ RIZA — Akbaba Dergisi (1938)

+ Köyünüzün havası iyi midir, hemşeri?
— İyi de lâf mı bayım? Şu ineklere, öküzlere bak ta anla gayrı!

0225-akbaba-dergisi-1938-dersim-olaylari-yusuf-ziya-ortac-akbaba-arsivi (15)
NECMİ RIZA — Akbaba Dergisi (1938)

+ Güzel bayanımız bugün yirmi üç yaşına basıyormuş. Tebrik etmeğe geldik.
— Vah vah, beyhude zahmet ettiniz. Bayan biraz rahatsız, bugün yirmi üç yaşına basmaktan vazgeçti!

0225-akbaba-dergisi-1938-dersim-olaylari-yusuf-ziya-ortac-akbaba-arsivi (16)
ORHAN URAL — Akbaba Dergisi (1938)

+ Pazar günü, gene denizde birkaç kişi boğulmuş.
— Allah Allah. Hani plajlarda ucuzluk tarifesi tatbik olunuyordu?

0225-akbaba-dergisi-1938-erkekler-nezdinde-nasil-muvaffak-oldum-tokalon-krem-reklami-otuzlar

ERKEKLER NEZDİNDE NASIL MUVAFFAK OLDUM?

Cildim hemen yarı ölmüş bir halde idi. Buruşmuş, solmuş ve ihtiyarlamıştı. Maamafih karakterim henüz gençti. Dansı seviyordum, fakat hiç kimse beni dansa davet etmiyordu. Bugünün erkekleri, gençliği arıyorlar. Nihayet bir cild mütehassısı ile istişare ettim. Dedi ki:
— Cildinizi erü taze tutan kıymetlı cevheri- azalmışmıştır. Fen, son zamanlarda «Biocel»i genç hayvanlarda gizlenmiş cild hücrelerinden istihsal çaresini bulmağa muvaffak olmuştur. Bu cevher, şimdi cildinizi beslemek ve gençleştirmek için matlup nispet dairesinde Tokalon kreminin terkibinde mevcuttur.
Vakit kaybetmeden bunu tecrübe ettim ve resimlerde görüldüğü gibi memnuniyetbahş neticeler elde ettim. Sonra, bir mıknatısın çeliği cezbettiği gibi cilde son derece yapışma hassasını veren hususî ve kıymetli maddeleri ihtiva eden yeni ve gayet ince bir pudra kullandım. Bu cazip keşif pek büyük ve malî fedakârlıklarla Tokalon müessesi tarafından temin edilmiştir ve Tokalon pudrasına karıştırılmıştır. Her yerde Tokalon krem ve pudrasını arayınız.

0225-akbaba-dergisi-1938-necmi-riza-karikaturleri-otuzlarda-denize-girmek-mayolu-kadinlar
NECMİ RIZA — Akbaba Dergisi (1938)

YAZISIZ HİKÂYE: İki kadın, plajda biraz konuştular!

0225-akbaba-dergisi-1938-necmi-riza-karikaturleri-otuzlu-yillarda-gunluk-yasam
NECMİ RIZA — Akbaba Dergisi (1938)

+ Sizin patron nerede kuzum?
— Biraz sinirlidir de bayım, yazın şehre gidip başını dinlendiriyor!

0225-akbaba-dergisi-1938-dersim-olaylari-yusuf-ziya-ortac-akbaba-arsivi (18)

Güzel bir beyaz dişlerle süslü bir tebessüm aşkın başlangıcı olur. Dişlerinizin parlaklığını muhafaza ederek tebessümünüzün tazeliğini vikaye ediniz. Bunun için de gayet antiseptik ve güzel kokulu meşhur DENTOL diş suyu ve macunu kullanınız. Pastör’ün tetebbüatı esasına tevfikan istihzar edilen DENTOL diş suyu ve macunu diş etlerini kuvvetlendirir, ağızda güzel bir koku bırakır ve dişlerin beyazlığını muhafaza eder. DENTOL bütün eczahanelerde, başlıca parfümörilerde satılır.

Her gece, yatmazdan evvel pembe rengindeki Tokalon kremini kullanınız. Siz uyurken cildinizi besler ve gençleştirir. Birkaç hafta zarfında buruşukluklar zail olur ve daha genç görünürsünüz. Gündüz için yağsız beyaz rengindeki Tokalon kremini kullanınız. Siyah noktaları eritir, açık mesameleri kapatır. En sert ve en esmer bir cildi yumuşatıp beyazlatır.

0225-akbaba-dergisi-1938-dersim-olaylari-istanbul-radyosunu-dinlerken-riza-tevfik

İSTANBUL RADYOSUNU DİNLERKEN
Sabah güneşinin şen nuru gibi
Issız ufuklara can verdi sesin;
Gönüllerde aşkın zuhuru gibi,
Ne büyük, ne güzel bir mucizesin!

Bir unmaz elemdi, ruhumda hasret;
Sesini duyunca, dindi o sızı.
Sen, ey İstanbul’un füsunkâr kızı
Ezayı ruhumu anladın elbet!

Bildin ki sebep yok hasretten başka
Benliğimi sarsan sar’ai aşka!

O dilber sesinle şiirimi inlet:
Derdi hicranımı herkese dinlet.
— Müessir sesiyle gönlümün âlâmına tercüman olan füsunkâr artistimiz Bayan Safiye’ye.

0225-akbaba-dergisi-1938-kelvinator-buzdolabi-reklami-otuzlarda-buzdolabi-markalari-retro-buzdolabi-reklami
Bu sene Kelvinator buzdolapları kilitli olarak verilmektedir.




 Kaynak: 1938, Akbaba Dergisi