Ara Güler’in objektifi 50 yıldır Türkiye’yi dünyaya, dünyayı Türkiye’ye taşıdı. Daha da önemlisi, farkında olmadığımız ama yine bizden olan görüntüleri yansıttı. Çingene mahallesindeki fiyakalı çöpçüler kralıyla onun objektifi aracılığıyla tanıştık. İstanbul’un İstanbul olduğu yılların görüntülerine onun aracılığıyla bakıp iç geçirdik. Yine onun kamerasına bakarak gülerek bakan mahalle çocuklarının gözlerindeki pırıltıyla keyiflendik. Mesleğinin temelini “çağına tanıklık etmek” olarak belirleyen Ara Güler yarım asırdır “gördüklerine” ortak ediyor bizi. Fotoğraflarına “bu bir Ara Güler fotoğrafıdır” dedirtenin ne olduğunu “bu bir göz meselesi, birikim meselesi” diye açıklıyor Ara Güler. Galiba bir de onun insana dünyanın neresinde ve hangi konumda olursa olsun aynı değeri vererek yaklaşması.

ARA GÜLER — En iyi şairini hapiste çürütmüş bir millet, benim mi fotoğraflarıma sahip çıkacak? (1999, Vizyon)

VİZYON: Meslek yaşamınızda 50 yılı geride bıraktınız. Sizinle aynı işi yapan herkesin gıptayla baktığı bir konumdasınız. Hayatınızdan memnun musunuz?
GÜLER: Memnunum tabii. Dünyanın her tarafını gezdim. Görmediğim yer kalmadı. Bir tek Güney Amerika’da Meksika’nın altında kalan bölümle Afrika’da birkaç yer var.

0157-aradan-77-yil-gecti-ara-guler-fotografi-maria-casllas-onanis-in-christina-adli-yatinda-1957-istanbul
ARADAN 77 YIL GEÇTİ — Maria Casllas (1957, İstanbul)

VİZYON: Bildiğim kadarıyla Güney Amerika’ya gitmemeye kararlısınız. Neden? Oysa bir fotoğrafçı için çok albenili görüntüler verebilecek ülkeler var o bölgede.
GÜLER: Belki güzeldir ama, oraları canım çekmiyor. Daha renkli ülkeler var. Kimse onların farkında değil. Endonezya, Fiji Adaları, Tibet, Hindistan. Oraları çok daha mühimdir. O budist mabetleri falan çok ilgimi çekiyor. Şimdi yaşım yetmişe geldi. Önümde de çok zaman yok. Kalan vakitte hoşuma giden yerleri görmeyi tercih ederim. Fotoğraf çekerken etrafımdaki insanlarla ahbap oluyor, birlikte zaman geçiriyorum. Oraların insanı çok renkli, her an bir atraksiyon var. Yamyam olsa bile iletişim kurmakta güçlük çekmem ben.

0157-ara-guler-antalya-2015-isik-ve-tarih-sergisi-0
IŞIK VE TARİH — Ara Güler’in Gözüyle Antalya (2015)

VİZYON: Size aracı olabilecek birilerini her yerde bulursunuz herhalde.
GÜLER: Evet. En ücra yerde bile İngilizce bilen bir kravatlı vardır. Ama benim işim onlarla değil. Bazen yamyam zannedersin, ilgini çeker, gidersin, herif kravatlı takımından çıkar! Bir kez Malezya’da öyle ücra bir yere gittim, bir kabile yaşıyor. Ormanın içinde bir toprak yoldan saatlerce gittik. Bir kulübede herifin tekini buldum. Vespa motoru var, Elvis Presley plakları çalıyor. Sen sanıyorsun ki el değimemiş bir yer!
VİZYON: Öyle durumlarda hayal kırıklığı duyar mısınız?
GÜLER: O an keyfin kaçar ama artık el değmemiş bir yer kalmadı pek. Yamyam kulübesi sandığın yerin kapısında Toyota araba duruyor! Çektiğim fotoğraflar için “Bu kadar sefalet görüntüsünü nereden buluyorsun?” diyorlar. Çünkü buradaki insanlar gerçek sefaletin ne olduğunu bilmiyor. Oysa Anadolu’da hiçbir zaman açlıktan ölen bir adama rastlanmamıştır. Bir kap çorba veren biri mutlaka bulunur. Burada ölüm hastanede doktoru beklerken gelir!

0157-fiat-uno-ile-butun-mevsimler-guzeldir-1999-fiat-reklamlari
TOFAŞ — Fiat Uno ile bütün mevsimler güzeldir.

VİZYON: Gençlik yıllarınızdan bahsederken, o zamanlar İstanbul’da günlük yaşamın koşullarının daha güç olduğundan söz ediyor, konforsuzluktan yakınıyorsunuz. “Evler ısınmazdı, sular akmazdı, doğru dürüst elektrik yoktu” diye hatırlıyorsunuz o günleri. Ama buna karşılık, bir başka açıdan baktığınızda da İstanbul için “O zaman çoktan bozulmaya başlamıştı bile” tanımlamasını yapıyorsunuz. Bilebildiğiniz kadarıyla kendinizden öncesini, tahmin edebildiğiniz kadarıyla da sizden sonrasını hesaba katarsanız, bu şehirde yaşamak için en ideal zaman dilimi olarak hangi tarihleri söyleyebilirsiniz?
GÜLER: 1900-1910 en iyi dönem olmalı. Ben 1928 doğumluyum. Çocukluğumda o muhteşem konaklar bakımsızlıktan dökülmeye başlamıştı bile. Debdebeli zamanlarını kaçırdım. Bana sadece o dönemin konforsuzluğu kaldı! Gençliğimde damı akmayan ev yoktu bu şehirde. O zaman bize o durum da sempatik görünürdü ya, o da ayrı mesele. Su için çeşmeye gidilen zamanlar. Ama o çeşmeler de çeşmeydi. Sonradan onların suyu kurudu, Terkos sularını bağladılar. Bunu yaparken de adabıyla yapmadılar tabii. O güzelim çeşmelerin içinden kazık gibi borular uzattılar. Bursa’da çeşmelerin fotoğrafını çektim bir ara, o güzelim çeşmeleri ne hale getirmişler bir gör. Estetik katliamın örnekleri bitmez bu memlekette. Konya’da 13’üncü yüzyıldan kalma Saip Ata Medresesi var. Kapısını bir görsen, nasıl güzel işlemeli, ama resmini çekmeye imkân yok. Elektrik idaresi tam kapının önüne dörtköşe bir elektrik direği dikmiş. Götür o direği iki metre öteye dik. Medresenin kapısı mı mühim senin kazık gibi direğin mi?

ARA GÜLER — Hayat bir kez yaşanır. Neşeli ol yeter. Komplike şeylerle uğraşmayacaksın. Başına dert çıkar. İnsanlar bütün yıl çalışıp para biriktiriyor seyahat etmek için. Ben bedavadan her yeri geziyorum. Üstelik bir ton para verip gezenler benim gördüğüm yerlerin onda birini bile göremezler. (1999, Vizyon)

VİZYON: Sizi bu kadar öfkelendiren bir ülkede yaşamak yerine ekmeğinizi başka bir yerde kazanmayı denemediniz. Üstelik bunu yapmak için gerekli koşullar hazır sayılırken.
GÜLER: Niye gideyim? Burada kalıp düzeltmeye çalışırım. Mesela gider o direği diken herifi döverim. Vatandaş değil mi bu memleketin sahibi?
VİZYON: Dövmek sizin zaman zaman başvurduğunuz bir çözüm yolu gibi görünüyor! Yıllar önce de Hayat Dergisi’nin sahiplerinden Şevket Rado’yu dövmüşsünüz. Üstelik “büyük bir zevkle” dövdüğünüzü söylüyorsunuz.
GÜLER: Dövdüm tabii. Fena bir adamdı, haketmişti. Bir gün benim yanımda çok sevdiğim bir arkadaşa acayip şeyler söylemeye başladı. Arkadaşım ağlamaya başlayınca da içim burkuldu. Başka sebepler de vardı. Tifdruk matbaasında çalışan bir adamın kolu kopmuştu. Üç aylık tazminatını ödeyip işten attı. Zaten kızgındım. Başkasına yapılan haksızlığa hiç dayanamam ben. Dövdüm.

0157-ara-gulerin-gozunden-istanbul-tramvaylari-iett-istanbul-buyuksehir-belediyesi
Ara Güler’in Gözünden İstanbul Tramvayları (İETT – İBB)

VİZYON: Evde kimin sözü geçer?
GÜLER: Tabii ki karımın. Herifler zavallıdır be, köledir onlar. Her yerde kadınların sözü geçer.
VİZYON: Farah Diba size aşık olmuş, doğru mudur?
GÜLER: Yok yahu, anam yaşındaydı kadın, uyduruyorlar. Hiç öyle şey olur mu? Şakir Eczacıbaşı’nın uydurduğu masalları bilsen. Ben de bırakıyorum, uydursun.

0157-ara-guler-ressam-portreleri-kitabi-ergin-inan
ARA GÜLER RESSAM PORTRELERİ — Ergin İnan

VİZYON: Kadınlarla aranız hep iyi miydi?
GÜLER: Niye olmasın. Onlar da vatandaş.
VİZYON: Karşı cinsle özel bir ilişki söz konusuysa vatandaşlığın dışında birtakım özellikler de gerekmez mi?

0157-zeki-triko-reklamlari-1999-zeki-body
Uzunca bir süredir reklamlarını göremediğimiz Zeki Triko.

GÜLER: Çapkındım ama, pek uğraşmamışımdır kadınlarla. Denk gelirse kaçırmam, o kadar. Yoksa uğraşmam, bir adım attıramaz hiçbir kadın bana.
VİZYON: Sizi harekete geçirebilecek olan bir tek fotoğraf mı var?
GÜLER: Evet, ama öyle kuru kuru fotoğraf değil, gazetecilik. Benim gazeteci olduğumu unutma!
VİZYON: Çocukluğunuz da yaşamınızın büyük bir bölümü gibi renkli ve keyifli mi geçti?
GÜLER: Tabii, babam eczacı. Hali vakti yerinde. Taksim’de doğmuşum. Yazları Büyükada’da otururduk. Adada bisikletle dolaşırdım bütün gün. Tek çocuktum ben.
VİZYON: Şımartılarak mı büyüdünüz?
GÜLER: Tabii. Ne istersem oluyordu. Para istersin, baban kızsa da küfretse de sonunda çıkarıar verir. Sinema makinesi istedim, aldı babam. O yaşlarda bir sürü film stüdyolarında çalıştım. Hepsinin sahibi babamın ahbabıydı.

ARA GÜLER — Vaktim olsa Endonezya’daki adalara giderim. 134 bin tane ada var orada. Filipinler’de 2700 ada. Java adası zaten Türkiye kadar. Sumatra, Türkiye’den büyük. Hepsini görmeye ömrün yetmez. (1999, Vizyon)

VİZYON: Time dergisinin muhabirisiniz. Fotoğraflarınız tüm dünya dergilerinde yayımlanıyor. Yine de kime sorsam sizin için “beş parası yoktur” dedi.
GÜLER: Sen bu işten para mı kazanılır sanıyorsun? Yılda üç-dört röportaj satacaksın da adamlar sana 2-3 bin dolar yollayacak, onunla mı zengin olacağım?
VİZYON: Son yıllarda iyi satan kitaplarınız da var.
GÜLER: Kitaplarımın sayııs altı tane. Diğerleri fotoğraf verdiğim kitaplar. Onlardan para kazanılmaz.
VİZYON: Bohem ve kalender bir yaşam tarzınız var. Bu hep böyle miydi?
GÜLER: Aslında böyleydi ama, mesela 11 kere Cannes Film Festivali’nin açılışına gittim. Sıkıysa smokin giyme. Günde dört kez elbise değiştirdiğimi biliyorum.

0157-samsung-a-100-reklami-1999-basari-elektronik
SAMSUNG A100 — Cep telefonu elbette Başarı’dan alınır.

VİZYON: Sosyal yaşamı seven biri misiniz?
GÜLER: Severdim tabii. Çok sosyal bir adamdım, ama artık bıktım. Zaten karım da istemiyor, vazgeçtim.
VİZYON: Bizde kimlerin fotoğraflarını beğeniyorsunuz?
GÜLER: Adlarını bilemem. İyi fotoğrafçılar var. Ama bir eksikleri var. Üslup belirtmiyorlar. Benimkilere bakınca “Bu bir Ara Güler fotoğrafı” diyebilirsin, onlarınkinde böyle bir şey söyleyemezsin. Yaptığı işin bütünlüğü yok. Bir şey çekiyor, ertesi gün gidip bambaşka tarzda bir şey çekiyor.
VİZYON: Ara Usta bize “reklam fotoğrafları” çektiğimiz için “mikrop” diyor meslektaşlarınız. “Oysa kendi de Efes Pilsen için takvim fotoğrafları çekti, benzeri işler yaptı” diyorlar.
GÜLER: Efes Pilsen takvimi kaliteliydi. İşin iki yönü var. Ben fotoğrafta bir şey anlatmak istiyorum. Bir sergideki fotoğraflarım var, onlar fotoğraf klasiğidir. Bir de para kazanmak için gazetelere çektiğim fotoğraflar var mesela. Konuştuğumuz hangisi? “O büyük fotoğraf”tan bahsediyorsak, para için yapılan işler zuldür tabii. Dünyada büyük fotoğrafçı dediğin adamlar karşılarına Coca-Cola şişesini koyup da reklam fotoğrafı çekmezler. Ne yapacaksın onu çekip?

0157-bir-devir-boyle-gecti-ara-guler-fotografi-cemal-resit-rey
BİR DEVİR BÖYLE GEÇTİ — Ara Güler’in portresinden Cemal Reşit Rey

VİZYON: Beğendiğiniz tasarımlardan biri Coca-Cola şişeydi sanırım.
GÜLER: Coca-Cola klasik cam şişe, Singer dikiş makinesi ve Leica fotoğraf makinesi benim için tasarım ve mekanik dünyanın vardığı en üst noktadır. Koç Holding’in Haliç’teki Sanayii Müzesi’ni gezdin mi? Orada da ne müthiş aletler vardır.
VİZYON: Ermeni kimliğinizin yaşamınızda bir önemi oldu mu?
GÜLER: Kendimi hiçbir zaman azınlık olarak hissetmedim. Hayatıma giren üç kadının üçü de Müslüman. Ben Ermeniyim, şu işimi yapmazlar diye bir düşüncem asla olmadı. Ahmet neyse ben de oyum.


 

0157-deniz-akkaya-1999-fotografi-vizyon-dergisi

 Kaynak: 1999, Vizyon Dergisi