Arif Mardin, Atlantic Records’ta kıdemli başkan yardımcılığına terfi ederek 32 yıllık başarılı meslek yaşamının bir basamağını daha çıktı. Bu kuruluşta başladığı profesyonel müzik kariyeri, yıllar boyunca aldığı ödüller ile renklenen Mardin, Amerikan medyasında kendi ülkesinden daha çok ilgi görüyor. Müzik dünyasında ayrı bir yeri olan pek çok isim onunla aynı stüdyonun havasını solumuş. Arif Mardin, bir müzisyen için rüya âlemi sayılabilecek durumu inanılmaz bir alçakgönüllülükle değerlendiriyor. New York ve Los Angeles gibi bir metropolde yaşamaktan çok, Boğaziçi konağından çıkıp gelmiş eski bir İstanbul beyefendisi gibi görünüyor.

VİZYON: Geçtiğimiz aylarda Atlantic Records’ta kıdemlı başkan yardımcılığına getirildiniz. Meslek hayatınızın 32 yılına dair bir başlangıç yapalım isterseniz.
MARDİN: 1963 yılında Atlantic Records’a girdim. Ondan önce Boston’da Berklee müzik okulunda eğitim gördüm. Quincy Jones bursunu kazanmıştım.


VİZYON: Herhalde işletme eğitimi almış biri olarak o yıllarda ailenizi müzik konusunda ikna etmek güç olmuştur.
MARDİN: Evet, bir yıllık evliydim o zamanlar. Birleşmiş Milletler’de iş buldu eşim. Bir şekilde hayatımızı idame ettiriyorduk. Ailem destek oldu fakat babam pek hoşlanmıyordu: “Oğlum, nedir senin yapmak istediğin?” diye sorduğunda ben, “Büyük orkestra aranjmanları yapmak istiyorum” demiştim. “Merih’e gitmek istiyorum” demek gibi bir şeydi bu. Bir gün Nesuhi Ertegün, yaptığım müziği Newport Caz Festivali’nde dinlemiş ve bir gün telefon etti bana, “Benim asistanım olur musun?” diye. Hemen “Evet” dedim. Rahmetli Nesuhi Ertegün şirketin daha ziyade caz kısmına bakıyordu. O bakımdan benim için ilginçti. Orada stüdyo yöneticisi olarak işe başladım. Stüdyoyu kiralamak isteyenler ile, işlerin organizasyonu ile ilgileniyordum.
VİZYON: Gönlünüzde yatan aslan bu değildi herhalde.
MARDİN: Hayır, ama bu arada yeni bir meslek öğrenmeye başladım. Prodüksiyon öğrendim. Arşiv çalışması yapıyordum. Miksaj yapmayı öğrendim kendi kendime. Mesela flütçü Herbie Mann geliyor, “Bana bir trompet, iki saksafon ve üç ritm için aranjman yaz” diyor, bir grup gelip, “Bize yaylı sazlar için aranjman yap” diyordu. Böyle böyle Atlantic’in birlikte çalıştığı sanatçılara aranjman yazmaya başladım. Büyük bir ekibin parçası oldum. Tom Dowd vardı, ünlü tonmayster ve prodüktördü. Benden daha yaşlıydı. Ondan öğreniyordum her şeyi.


VİZYON: Hayatınızdan memnun muydunuz?
MARDİN: Evet. Fiilen müzikle ilgiliydim ve bu benim için kâfiydi. Bu arada Rascals adında genç bir topluluk ile anlaşma imzaladık. Ahmet Ertegün onların prodüksiyon işini bana verdi. İlk parça bir numara oldu. O zaman ben bu işte büyük zevk aldığımı gördüm. 1963’ten 1994’e kadar da aynı zevki alarak çalıştım.

VİZYON: Dönüm noktaları olarak kabul ettiğiniz zamanlar var mı?
MARDİN: 60’lı yıllarda Aretha Franklin’in prodüksiyonlarında Jerry Wexler’a yardımcı olmaya başladım. Bu çalışmalardan sonra Wexler ve Tom Dowd ile Amerika’nın güneyinde Memphis şehrinde ve Alabama eyaletindeki iki stüdyoda çok plak yaptık. Güneyli müzisyenler ile tanıştık orada. Yeni ilişkiler kurduk.

VİZYON: Birçok pop ve caz sanatçısını lanse eden isim olarak geçiyor adınız.
MARDİN: Abartıyorlar. Katkıda bulunduğum diyelim. Kimseyi lanse etmiş değilim ben. Emeğim hepsinde muhakkak var. Bazı prodüktörler vardır, şarkıyı seçer, aranjör tutar. Müzisyen tutarlar ve uzaktan seyrederler. Ben aynı zamanda aranjörlük şapkası giyiyorum. Ellerim müziğin içinde. Aşağı yukarı çalıştığım her sanatçı için bu böyledir.

VİZYON: Bazıları vardır ki doğuşu sizinle olmuştur. Ya da en çok çalışmayı sizinle yapmıştır.
MARDİN: Chaka Khan, Ruffles topluluğunun solistiydi. 1978 yılında ilk kez çalıştım onunla. Dört veya beş albüm yaptık. “I Am Every Woman” gibi birçok liste başına geçmiş plaklarımız vardır. Ama onu ben yaratmadım. Sesi bir şaheser zaten. Fakat beraber çalışmamız meyvesini verdi. Bee Gees ile az çalışmamıza rağmen 70’li yıllarda yaptığımız “Jive Talking” pop müziğine yenilik getiren bir parça olarak lanse edildi. Bery Gibb, falseto dediğimiz ses tekniği ile bir melodi söyledi. Daha iyi oluyor, devam et dedim. Örneğin ” Staying Alive” şarkısının söyleniş tarzı o şekildedir. Bee Gees’lerle çalıştığım bu albüm benim için çok önemliydi. Aynı yıl kendim için bir caz albümü yaptım “Journey” diye, önemli caz yıldızlarıyla. Aynı yıl Avarege White Band ile çalıştım. Judy Collins ile albüm yaptım. 1973 yılında da bu çabalarımdan dolayı yılın prodüktörü seçildim.
Kaynak: 1994, Vizyon Dergisi