Türkiye’de merkez sağ ve merkez solun iki büyük partisinin koalisyonu noktalandı. Halktan iş ve çevrelerinden alınan yüksek kredi ile 1399 gün süren ve Türkiye’nin en önde gelen birçok sorununa el atma cesaretini gösteren DYP-CHP birlikteliğinin Deniz Baykal’ın anlamsız bir kaprisiyle sona erdiğini söylemek mümkün değil. Görünen o ki, DYP ve CHP artık birlikte çözüm üretme konusunda gerçek bir tıkanıklık yaşıyordu. Nokta, dört yıllık koalisyon döneminde yaşanan bütün olayların dökümünü çıkardı.

Süleyman Demirel’in “Milletime minnettarım” sözleriyle resmen başlayan bir siyasi öykü, tam bin üç yüz doksan dokuz gün sürdü. Deniz Baykal’ın “Hükûmet fiilen bitmiştir” demeciyle de son buldu. İçinde farklı kabineleri barındırıyor olsa da, Türkiye’nin merkez sağ ve merkez solun oluşturduğu en uzun süreli hükûmetine nokta koyan sözlerdi bunlar. Baykal’ın “Tansu Çiller’in gözlerinin içine bakmasıyla” sonlanmış gibi görünen öyküsünün son satırları, aslında aylar önce yazılmaya başlanmıştı.

“Birleşme Kurultayı’ndan çıkan CHP’de, “Bütünleşme Kurultayı” öncesinde parti tabanında yükselen muhalif sesler, koalisyonun “uyumlu ortağı” olmaktan doğan bıkkınlık, ekonomik kararların uygulanmasındaki rahatlığa karşın demokratikleşme konusunda arzulanan adımların atılamaması, il kongrelerinde esen Deniz Baykal rüzgârları sonun başlangıcını gösteren belirtilerdi.

Genel başkanlığa doğru emin adımlarla ilerlediği sırada üslubunu hayli yumuşatmış, “hükûmetten ayrılmanın bir zorunluluk olmadığı” anlamına gelen demeçler vermiş olsa bile, Baykal başkanlığındaki bir CHP’yle koalisyonun “eskisi gibi” yürüyemeyeceği belliydi. Sonunda, Çiller’in birkaç gün ertelemesine rağmen “istenmeyen ama beklenen an” geldi. 1399’uncı günde bir araya gelen iki parti liderinin üç saat on dakikalık görüşmesiyle DYP-CHP koalisyonunun finali verildi.

Tansu Çiller, istifasını cumhurbaşkanına sunarken hükûmetin hukuken bittiği kesinlik kazandı. İstifanın açıklanması bazı çevrelerin “Acaba yine siyasi cilveleşmeler mi var?” şeklindeki yaklaşımına yanıt niteliğindeydi. Böylece Türkiye’yi halkından en büyük krediyi alma başarısı gösteren DYP-CHP (SHP) koalisyonunun gerçekten tıkandığı anlaşılıyordu. Uygulanan ekonomik politikaların sürekli eleştirilmesine rağmen hükûmete tanınan kredinin henüz bitmemiş olduğunu da, Çiller’in istifasının duyulmasından sonra iş çevrelerinin verdiği demeçlerden açıkça görülebiliyordu.

Hükûmeti kurma görevimi, teamül gereği yine DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’e veren Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, kendi elleriyle kurduğu Türkiye’nin “en yüksek kredili” koalisyonunun bitiş fermanını da imzalamış oldu. Daha 100’üncü gününe ayak bastığı günlerde bile, “geleceği yok” denilen DYP-SHP koalisyonu, ortaklar arasındaki uyum sorunlarına rağmen bütün tahminleri alt üst ederek, Demirel’in başbakanlığında tam 19 ay sürdü. 12 Eylül’ün siyasi yasakları ve güçlü Özal hükûmetlerine karşı muhalefetle geçen onca yıldan sonra iktidar koltuğuna yeniden oturan Demirel’in işinin ne kadar zor olacağı daha Ekim 1991 seçiminin ertesi gününde ortaya çıkıyordu.

Genel Başkan Süleyman Demirel’in liderliğindeki DYP, 20 Ekim seçimlerinde sandıktan birinci parti olarak çıkmayı başarmış ancak, parlamentoda tek başına hükûmet kuracak kadar sandalya kazanamamıştı. Sekiz yıllık iktidarın yıprattığı düşünülen ANAP ikinci, 1989 yerel seçimlerinden büyük başarıyla çıkan SHP ise beklenmedik bir oy kaybıyla üçüncü parti olmuştu.

Bir yanıyla bakıldığında sonuçlar pek de sürpriz sayılmazdı. Seçimden önce yapılan kamuoyu yoklamaları hiçbir partinin tek başına iktidar olamayacağının ipuçlarını veriyordu. Sekiz yıl sonra tek başına iktidarın mümkün olmadığını gören ANAP saflarındaki dalgalanmalara karşın Mesut Yılmaz, son derece soğukkanlı görünüyordu. Hesaplarına göre, koalisyon kaçınılmaz olsa da ANAP birinci parti konumunda kalacaktı ve iktidar ortağını kendisi seçecekti. Mesut Yılmaz, bu güven duygusu içinde, “DYP ile koalisyonu tercih ederim” şeklinde açıklamalar yapmakta sakınca görmüyordu. Buna karşılık Demirel’den gelen yanıt, “Biz tek başımıza iktidara geliyoruz” olmuştu. İşte bu hava içinde gidilen seçimlerden alınan sonuçlar, iktidarı hedefleyen bütün partiler için düş kırıklığına neden oluyordu. İktidardan ikinciliğe düşen ANAP tercihleri bir anda değişti. “Millet bize ana muhalefet görevi verdi” diyen ANAP’ın tavrı, gerçekleşmesi en mümkün olan anda ANA-YOL formülünü geçersiz kılmıştı. Koalisyon hükûmetinin ilk görüşmeleri Hüsamettin Cindoruk ve Hikmet Çein arasında yapıldı. Uzlaşma zemini oluşunca Demirel, birlikte hükûmet kurma önerisini SHP Genel Başkanı Erdal İnönü’ye götürdü.

TBMM 1980 sonrasının en renkli günlerini yaşıyordu. Meclis kulislerinin hemen her köşesinde bakanlık pazarlıklarının yapıldığı görülüyordu. “Ülkeyi ANAP’tan kurtarmak gibi bir siyasi göreve” soyunan iki parti arasında uzun süren görüşmelerden sonra koalisyon protokolü oluşturuldu. Halkın oylarının toplam yüzde 48’ine sırtını dayayan koalisyon hükûmeti ülkenin en ağır sorunlarına el atma cesaretini gösterecek gibi görünüyordu. Demirel 500 gün için start verdiğinde takvimler 20 Kasım 1991’i gösteriyordu. Hükûmet kurulmuş ve koalisyon resmen devreye girmişti. Bu bir yandan da, “Koalisyon dağılıyor” sürecinin başlamasıydı.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Halil Şıvgın: “Seçime Gitmek Riskli”
— Türkiye’nin önünde şu anda kritik gündem maddeleri var. Boru hatları konusu önemli bir imkândır. Hükûmetin düştüğü bir anda bu konuyu çözecek bir yapı yaratmak gerekiyor. Bosna ve Irak’ın yeniden şekilenmesi konusu Kıbrıs’ın gündemini oluşturuyor. Ayrıca Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne girmesi gibi konular da gündemimizdedir. Türkiye’de güçlü bir hükûmet olmazsa, bu konularda sorun yaşayabiliriz. Onun için millî birlik ve beraberliğin süratle tesis edilmesi gerekiyor. Şu anda alternatif arama süreci başlamamıştır. Cumhurbaşkanı bu süreci başlatacak kimsedir. Büyük ihtimalle başbakanlık görevi yine Tansu Çiller’e verilecektir. Bu oluşum nasıl olursa olsun memleket meselelerini çözecek bir hükûmet oluşturulmalıdır.

Erken seçim kararını hemen alacaklar yukarıda saydığım konular Türkiye gündeminden çıkacak, iç gündemi ile uğraşacak. Şu anda Türkiye’nin en yüklü alanı dış gündemidir. Bir yıla yakın daha zaman vardır. Bu bir yılı iyi kullanacak güçlü ve kararlı bir hükûmet kurulması şarttır. Eğer bu sorunlar şimdi çözülmezse sorunlar Türkiye’nin aleyhinde gelişebilir. Gelecek olan hükûmetler de olayların etkisinden kurtulamazlar. Şu anda koalisyonlarla hükûmetler de olayların etkisinden kurtulamazlar. Zaten seçime gidilse nasıl bir sonuç elde edileceğini kimse bilmemektedir. Bana kalırsa, seçimlerden çok farklı sonuç çıkacak. Türkiye tarihinde hiç görülmemiş bir biçimde hiçbir parti yüzde yirminin üstüne çıkamayacak. Gelecek seçimle üç ya da dört partili koalisyonlar gündeme gelecektir.

DYP Samsun Milletvekili: Yaşar Topçu: “Bekliyordum”
— Koalisyonun bitmesi beklediğim bir olaydı. Benim için sürpriz olmadı. Sayın Deniz Baykal’ın kongrede ortaya koyduğu politika ve sonrasında yaptığı konuşmalardan koalisyonun devam edemeyeceğini gördük. Bundan sonra da yeni hükûmet arayışlarına gidilecek. Sanırım Sayın Cumhurbaşkanı, parti liderleri ile görüşerek nasıl bir hükûmet çıkarılabileceğini tespit etmeye çalışacak. Vardığı sonuna göre de birini hükûmet kurmakla görevlendirecek. Burada iki alternatif var:
1. DYP-ANAP koalisyonu kurulabilir, eğer Mesut Bey seçim şartından vazgeçerse. Sayın Başbakan’ın tutumu itibarıyla bunu söylüyorum. Anayasa’nın kendisine tanıdığı süreyi kullanabildiği kadar kullanmak istiyor. Mesut Yılmaz’ın erken seçim önerisine sıcak bakmayacaktır. Bu olmazsa azınlık hükûmetini deneyeceğini sanıyorum. Bu arada DYP’nin büyük çoğunluğu DYP-CHP koalisyonuna karşıydı. Bu nedenle koalisyonun son bulması taban tarafından da hoşnutlukla karşılanmıştır. CHP cephesinde Deniz Baykal’a destek verildiğini duydum. Bir de benim önceden beri söylediğim bir şey var: “Türk siyasetinin toplanmasını savunuyorum. Orta sağın ve orta solun toplanması ve 80 öncesindeki gibi kitle partisi haline gelmesi. Bence gelinen son aşamada önemli bir adım atılmıştır. Türk siyasetinin gelecğei ve zemininin sağlamlaşması bakımından önemlidir.”

Türkiye’de Koalisyon Hükûmetleri
1960 yılından sonra tanışılan ilk koalisyon hükûmeti, 20 Kasım 1961 tarihinde İsmet İnönü liderliğindeki CHP ile Adalet Partisi arasında kuruldu. 192 gün süren bu koalisyonu, CHP, CKMP ve YTP’nin kurduğu ikinci koalisyon takip etti. Üç partinin ortaklığıyla kurulan bu hükûmet 525 gün devam etmiştir. 414 gün süren üçüncü koalisyon hükûmeti ise ilk ikisi gibi İsmet İnönü liderliğindeydi. Türkiye’nin dördüncü koalisyonu ise Suat Hayri Ürgüplü liderliğinde kurulur. 275 gün süren bu dördüncü koalisyon, Adalet Partisi, Yeni Türkiye Partisi, Millet Partisi, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ve bağımsızlardan oluştu. Bu koalisyon, AP Genel Başkanı sıfasıyla Süleyman Demirel’i başbakan yardımcısı olarak ilk kez hükûmet ile tanıştırma sıfatını taşır.

Türkiye’nin beş numaralı koalisyonu, yıllar sonra Bülent Ecevit tarafından kurulur. 1973 seçimlerinden birinci parti olarak çıkmayı başaran CHP’nin Millî Selamet Partisi ile birlikte kurduğu bu koalisyonun ömrü 449 gün olmuştur. Altıncı koalisyon hükûmeti ise; AP, MS, MHP, CGP tarafından kurulan ilk “Milliyetçi Cephe” idi. 447 gün görevde kalmayı başaran bu hükûmeti, CHP tarafından kurulan ve güvenoyu almayı başaramayan bu hükûmeti, CHP tarafından kurulan ve güvenoyu almayı başaramayan bir azınlık hükûmeti takip etti. Azınlık hükûmetinin ardından ise, Demirel tarafından kurulan ikinci Millî Cephe geldi. 163 gün sürebilen bu hükûmeti AP, MSP ve MHP oluşturuyordu.

Türkiye’nin en uzun süreli koalisyon hükûmeti ise 1991 seçimlerinden sonra Süleyman Demirel ve Erdal İnönü tarafından kurulan DYP-SHP koalisyonuydu. Bu koalisyon 19 ay sürdü. Nisan ayında Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatı ile boşalan cumhurbaşkanlığına Süleyman Demirel’in seçilmesi sonucu koalisyonda değişiklik oldu. DYP kongresinden Tansu Çiller’in genel başkan olarak çıkması sonucu, Erdal İnönü ile Tansu Çiller’in genel başkan olarak çıkması sonucu, Erdal İnönü ve Tansu Çiller koalisyonu başladı. Bu koalisyonun Türk siyasi tarihi açısından en önemli bölümü ise, bir bayanın başbakan ve genel başkan olması idi. Bu koalisyon da üç ay sürdü. Üç ay sonra Erdal İnönü genel başkanlıktan ayrılınca yerine Murat Karayalçın seçildi.

Karayalçın-Çiller koalisyonu 18 ay sürdü. Ardından SHP-CHP birleşmesi gerçekleşince taraflar genel başkanlık konusunda anlaşamadılar ve Hikmet Çetin ile Tansu Çiller koalisyonu gündeme geldi. 6 ay süren bu birliktelikten sonra Baykal CHP’ye genel başkan seçildi ve başbakanlık merdivenlerinde yaptığı açıklama ile 51’inci hükûmete son verdi.
★
Türk siyasi hayatının yaşadığı bu koalisyonlar döneminin en renkli ve kârlı partisi Necmettin Erbakan’ın başında bulunduğu Millî Selamet Partisi oldu. Birinci ve İkinci Milliyetçi Cephe koalisyon hükûmetlerinin ortağı olan Necmettin Erbakan, o günlerde yaptığı siyasi yatırımlarının sonucu günümüzde aldı ve siyasi tecrübesi sonucu, 1991 seçimlerinde Türk siyasi tarihinde ilk kez görülen seçim ittifakını gerçekleştirdi.
★
Necmettin Erbakan 1991 seçimlerinde IDP ve MÇP ile yaptığı seçim ittifakı ile 62 milletvekiliyle meclise geldi. Daha sonra istifalar ile herkes kendi yerini buldu ve Erbakan Hoca, 38 milletvekili aldı. Erbakan Hoca’nın Türk siyasi tarihi kazandırdığı ikinci olgu ise, “kadayıfın altının kızarması” oldu. Demirel’in başında bulunduğu AP ile girdiği koalisyonda ortağını düşürmek için yeterli sayıyı sağlayan Erbakan, ortağı Demirel’e uykusuz geceler yaşattı. Demirel’i düşürmek için vakit kazanmak amacıyla kadayıfın altının kızarmasını beklediğini söyleyen Erbakan, Millî Nizam Partisi, Millî Selamet Partisi ve Refah Partisi adı ile girdiği Meclis’te her zaman anahtar parti olmayı başardı.
Kaynak: 1995, Nokta Dergisi