68 olaylarının 30. yıldönümü hazırlıkları sürerken, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını konu alan filmle ilgili yedi yıllık tartışma tatlıya bağlandı. Yönetmen Reis Çelik’e 68 kuşağından izin çıktı. Çelik, senaryodan çekimin son aşamasına kadar o günlerin tanıklıklarına kulak verecek.

 

1968 gençlik hareketi ve THKO’nun 1972’de idam edilen lideri Deniz Gezmiş, 26 yıl sonra konu olduğu filmde Berhan Şimşek tarafından canlandırılacak.

Tuncel Kurtiz “Elverdi” rolünde
“Hoşçakal Yarın” filminde o dönemin tüm isimleri birebir yansıtılacak. 300’e yakın karakter canlandırılacak, binlerce figüran rol alacak. Çekimlere 7 şubatta başlıyor. Deniz Gezmiş’i Berhan Şimşek, Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi Başkanı Ali Elverdi’yi Tuncel Kurtiz, Yusuf Aslan’ı Mazlum Çimen, Deniz’i teslim alan komutanı Fikret Hakan, Celal Doğan’ı Ferhat Tunç canlandıracak. Hüseyin İnan’ı ise genç bir tiyatrocu oynayacak.

Yaman Tarcan, Rıza Sönmez, Kenan Dal, Kenan Uygur filmde rol alacak diğer sanatçılardan bazıları.
20 kişilik bir ekip sekiz aydır çalışıyor. Çekimler İstanbul Teknik Üniversitesi Taş-kışla binasında, cezaevlerinde ve Şarkışla’da yapılacak. 6 Mayıs 1972 sabahı Ankara Merkez Kapalı Ceza-evi’nin avlusunda henüz yirmilerinde üç genç, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, çıkartıldıkları idam sehpasında son sözlerini haykırırken, Reis Çelik 13 yaşında bir ortaokul öğrencisiydi. Ertesi gün Ardahan’da arkadaşlarıyla birlikte, idolleri olan bu üç devrimcinin 12 Mart rejimi tarafından kurban edilişini protesto için sokağa çıktı.

Küçük Reis, sonra İstanbul’a geldi. Bir yandan okurken bir yandan da 70’lerin o büyük, kitlesel siyasal hareketlenmesi içinde yer aldı. Gazetecilikten dağıtımcılığa, fotoğrafçılıktan video gazete yayıncılığına kadar pekçok işte çalıştı. Kafasındaysa hep film yapmak vardı. 12 belgesel ve ilk uzun metrajlı filmi “Işıklar Sönmesin”e imza attı. Sırada, yıllardır kafasını meşgul eden bir başka proje vardı: Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının hayatını sinemaya aktarmak.

 

68’liler, Reis Çelik isimli genç bir yönetmenin bu filmi çekeceğinden idamların 20. yıldönümünde, 1992 yılında haberdar oldu. Ama hiç de sıcak bakmadılar. Kimdi bu Reis Çelik? Nasıl bir film yapmak istiyordu? Acaba Deniz ve arkadaşlarının uğruna can verdiği idealler, bağımsızlık ve demokrasi mücadelesi filme nasıl, ne kadar yansıyacaktı? Yoksa Che’den sonra şimdi de Deniz mi ticari çıkarlara alet edilecekti?

68’liler bu kaygılarla kapılarını ve anılarını Reis Çelik’e kapattı. Çelik doküman topluyor, arşiv oluşturuyor ama Deniz’i yakından tanıyan insanlardan bilgi alamıyordu. “Mahkeme sahnelerini yazarken, işte şurada durmuştu, şöyle davranmıştı, askerler şöyle yapmıştı gibi ayrıntılar var. Ben mahkeme başlıyor, hakim sinirlenip çekicini vuruyor masaya, diye yazmışım. Halit Çelenk ‘Bizim mahkemelerde çekiç yoktur, adam sinirlenince yumruğunu vurur’ diyor. Şu bölüm yanlış anlamalara neden olur, örgüt o zaman değil şu gün kuruldu gibi uyarılar da oldu, hâlâ da oluyor.”

Ama Reis Çelik yılmıyordu. 1994 yılında ilk senaryosu uzun ve ham da olsa hazırdı. 1995’te senaryoyu kısaltmış, ismini de koymuştu: “Hoşçakal Yarın.” Bu arada Avrupa Sinema Destekleme Fonu’na başvurmuş, bu fondan 300 bin dolar, Kültür Bakanlığı’ndan küçük bir kredi, zengin bazı 68’lilerden de maddi yardım sözü almayı başarmıştı.

 

Para bulunurdu nasılsa ama, asıl merciden bir türlü gerekli izin çıkmıyordu. 1998’in ilk günlerine gelindiğinde, 68’liler Birliği Vak-fı’nın filme karşı tavrı hâlâ soğuk ve eleştireldi. Vakıf Aydın Çubukçu, Hacı Tonak ve Mustafa Yalçmer’den oluşan ve filmle ilgili çalışmaları izleyecek bir komisyon oluşturmuştu; senaryo eksikti ve 68 ruhunu yansıtmıyordu. De-niz’in mücadele arkadaşı olan eski bir 68’li, Reis Çelik için “O dönemi yaşamamış, politik olarak Denizler’den çok uzakta duran biri, 68’e kıyısından köşesinden bulaşmış insanlarla konuşarak film yapmaya kalkıyor” diyordu. Yoldaşlarının üçü asılmıştı ama onlar hayattaydı ve onay vermedikleri bir filmin figüranları olmayacaklardı!

Vakıf Başkanı Haşmet Atahan yönetmenle aralarındaki gerginliğin basma yansıyan boyutunu “abartılı” buluyor, bir iki hafta içinde bir çözüm bulunacağını söylüyordu. Çelik ise 68’lilerin kaygılarını anlıyordu: “68 kuşağı aşklarını ertelemiş, en samimi isteklerini, duygularını bile bir kenara bırakıp daha büyük bir aşkın peşinden koşmuş. Tutuklanmış, vurulmuş, kırılmış ve bir o kadar da örselenmiş. Sonra bir gün birisi çıkıp ‘Ben sizin filminizi yapacağım, Deniz’i de şu canlandıracak’ diyor. Tabii ki kuşku duyuyorlar.”

Kaynak: 1998, Aktüel Dergisi