Birinci Cihan Harbi’nin mütarekesinin imzalandığı 30 Ekim 1918 günü, Adana’da 12’inci Kolordu kumandanı bulunuyordum. Rütbem kurbay albaydı. Harbin başlangıcında Çanakkale muharebelerinde Arıburnu cephesinde 3’üncü Kolordu Kurmay Başkanı idim. Bir müddet de Harbiye nezareti müsteşar muavinliğinde bulunduktan sonra Romanya’da İbrail cephesinde 26’ıncı tümen kumandanı oldum. Oradan tümenimle Filistin cephesine nakledilerek üçüncü Gazze ve Kudüs muharebelerinde bulunduktan sonra Adana’da 12’inci Kolordu Kumandanlığına tayin edildim. Vazifem, İngilizler’in Kilikya (Çukurova) sahillerine çıkarma yapmasına engel olmaktı. Kurmay albay Bursalı Bahattin’in kumandasında 23’üncü tümen Mersin’de, Kurmay yarbay Muğlalı Mustafa kumandasında 41’inci tümen İskenderun’da bulunuyor ve bir müfrezemiz de Karataş’ı tutuyordu. Kolordumuz Halep’te bulunan 2’inci Ordu Kumandanı General Nihat Anılmış’a bağlı idi. Filistin’den Adana’ya gelirken Nasıra’da Yıldırım orduları kumandanı Mareşal Liman von Sanders’e vedaa gittim. Kurmay başkanı sınıf arkadaşım Albay Kazım İnanç, mareşalin beni bırakmak için Alman kuvvetleri ile müşterek bir taarruz kolordusu hazırlamakta olduklarını ve bunun kumandasını bana vermeyi düşündüklerini söyledi. İngilizlerin kuvvetine ve son tecrübelerime göre bunun mümkün olamayacağını, belki de İngilizlerin mukabil taarruzu ile bütün Filistin ve Suriye’yi ele geçirmesine sebep olunacağını, böyle bir mesuliyeti deruhte edemeyeceğini anlattım. Mareşal Liman von Sanders elimi sıkarak, yeni vazifemi tebrik etti, ayrıldım. Halep’te General Nihat Anılmış ile görüşerek Adana’ya geldim. Benden önce Kolordu’nun başında bulunan General Abdülkerim beni beklememiş, gitmişti.

Yeni vazifemle meşgul olduğum sıralarda Nablus’ta ağırca hastalanan 7’inci Ordu Kumandanı General Fevzi Çakmak trenle İstanbul’a geçti. O vakit, idaresi Almanların elinde olan trende kendisine adi bir eşya vagonu vermişler. Seyyar karyolasında yatıyordu. Yanına bir hekim katarak yolcu ettim. Onun yerine de General Mustafa Kemal (Atatürk) İstanbul’dan geleek Filistin’e gitti. Kendisiyle istasyonda görüşürken, evvelce istifa ettiği yedinci ordu kumandanlığını bu defa niçin kabul ettiğini sormadığıma bugün mütessifim.

MÜTAREKENİN İMZASINDAN SONRA
İstanbul’da Talat Paşa hükümeti çekilmiş, Mareşal Ahmet İzzet kabine kurmuştu. 30 Ekim 1918’de Mondros mütarekesi imzalanarak, harbe son verildi. Liman von Sanders İstanbul’a çağırıldı ve Mustafa Kemal Paşa, Yıldırım Orduları komutanı olarak Adana’ya geldi. O mütarekename metnini görünce canı sıkıldı ve Murad Palas otelinde, hükûmete şu telgrafı yazdı:

«Her ne sebebe binaen olursa olsun İngilizlerle aktedilen mütarekenin imza altına giren mazbut şekli, Devlet-i Osmaniyye’nin siyanet ve selâmetini kâfilmâna ve mahiyette değildir. Mezkûr maddelerin mühim ve şâmil medlûllerinin bir an önce tespiti lâzımdır. Yoksa İngilizlerin tekliflerine bugüne kadar olduğu tarzda mutaavata devam edildiği takdirde, bugün Payas-Kilis hattına kadar olan Kilikya bölgesinin ve daha sonra Konya-İzmir hattının işgali tekliflerinin birbiri arkasından geleceğine ve netidece ordumuzun kendileri tarafından sevk ve idaresi ve hattâ Vekiller Heyetinin, Britanya hükûmeti tarafından seçilmesi lüzumu gibi tekliflerin karşısında kalmak uzak olmayacaktır. Aciz ve zaafımızın derecesini pek iyi bilirim. Bununla beraber devletin yapmaya mecbur olduğu fedakârlığın derecesini tayin ve hudutlandırmak lâzım geleceği kanaatini muhafaza ederim.»

Kaynak: 1959, Hayat Dergisi