Alaturka müziğin başı çektiği bir assolistlik müessesi vardır. Kendi kuralları içinde sürüp gider. Bu sahnelerin görkemli taçlı kralları ve kraliçeleri nereden çıkar? Onların tahtları ve gelecekleri hakkında kim karar verir? Sonra bazıları niçin kaybolur gider de bazıları saltanatlarını sürdürür? Şöhret, para, bir sürü sevgili. Bazen de acıklı bir son.
İşte bu şatafatlı düzenin gerisinde kimler var diye düşündük. Yıllardır adını yakından bildiğimiz bir isim olan ‘Gazinocular Kralı’ diye tanınan Fahrettin Aslan’a yönelttik sorularımızı.
Sayın Fahrettin Aslan kimdir?
— 1932 yılında Erzurum’un İspir kazasında doğdum. 1941 yılında İstanbul’a geldim, çeşitli yerlerde çalıştım. İlk mektebi Cağaloğlu ilkokulunda bitirdim. Ortaokuldan ayrıldım. Hayatımı kendim kazandım. Her zaman daha iyi olmasına çalıştım. 1954 yılında ilk defa Boğaz’da her gün bir solisti sahneye çıkarmakla başladım işe. Yine aynı yıl Yeniköy’de Perihan Altındağ, Şükrü Tunar, Hakkı Derman, Şerif İçli gibi büyük saz üstatları ile sahil gazinosunu açtım. Çok güzel bir gazino olmasına rağmen 6/7 Eylül Olayları dolayısı ile işim bozuldu. Ardından Emirgan’a geldim ama program biçimini değiştirerek her gün bir solist koydum. Bir gün Münir Nurettin, bir gün Alaaddin Yavaşça okudu. Mualla Mukadder o zaman sükseliydi. Sevim Çağlayan da okudu. Belvü Gazino bu sayede çok gelişti. Zeki Müren de orada okudu. En parlak devirleriydi Müren’in.
Her gece bir solist iş yaptı mı?
— Yaptı ama bir her gün bir solistle çalışmaktan baş edemedik. Biri soyunma odasındaki bir vazoyu tutturur, öbürü başka bir şey tutturur. Türlü istekleriyle baş edemedim. Vazgeçtim her gün başka biriyle çalışmaktan. Aydan aya çalışmaya döndük. Bir ay boyunca Müzeyyen Senar, bir ay boyunca Zeki Müren ile çalıştık. Daha sonra Tepebaşı Gazinosu sahibi ile bir ortaklık kurarak Taksim’deki Maksim’i satın aldık. 1960 yılında orayı açtık. Assolistimiz yine Zeki Müren’di. 8 sene her kış 28 Ekim – 19 Mayıs tarihleri arasında çalıştık. Zeki Müren ile 7 ay çalışırdık.
Zeki Müren nasıl bir sanatçıydı?
— Büyük bir sanatkârdır. Halkın psikolojisini bilir. Hitap etmesini, saygı sunmasını bilir. Halka yakındır, halkı sever. Maksim’de matinelerde sabah saat beşte Arena Tiyatrosu’na kadar kuyruk olurdu. Zeki Müren sahnelere yeni bir düzen getirmiştir. Gazel okurdu, klasik okurdu. Günün şartlarına göre davranırdı. Dört başı mamur bir insandı. Onun gibi büyük bir sanatkâr artık gelmez.
Zeki Müren’den sonra?
— Sanatkâr aramaya başladık. Müzeyyen Senar 5-6 yıl hiç okumadı. Suudi Arabistan’da evliydi. Zeki Müren yoruldu, altı ay okuyamam dedi. Onun altında çalışan Behiye Aksoy’u assolist yaptık.
Gönül Yazar nasıl bir sanatçıdır?
— Müzik bilgisi çok iyidir. Hiç detone olmaz. Gayet iyi alaturka icra eder. İyi bir sanatkârdır. Başarılı oldu. Sonra da bize assolist olarak geldi. Çok başarılı oldu. Ses ve sanat yanı ile birlikte artistlik yanı da önemli. Türk müziğini çok iyi icra edenler var ama sahnelerde muvaffak olamıyorlar. Yüzde altmış artistlik, yüzde kırk sanatçılık olacak benim için. Gönül Yazar’da bunların tümü mevcut.
Emel Sayın’ı siz mi buldunuz?
— Evet ben buldum. 1962 yılında Zeki Müren arkasına bir koro kurdu. O koroda Gönül Akkor, Sevim Tuna ve Emel Sayın vardı. Emel o zamanlar 16/17 yaşlarında bir talebeydi. Sonra Ankara Radyosu’na gitti. Sınavları kazandı, solist oldu. Çocukluk devresini de bildiğimizden onu oradan aldık geldik. İlk çıkışında pek başarılı olamadı ama ikinci çıkışında yüzde yüz oldu.
Muazzez Abacı nereden geldi?
— O da Ankara Radyosu’ndan geldi. Hafız Nihat önermişti. Hemen temasa geçtik. O sıralar Afyonlu bir avukat ile evliydi. Üç beş ay yok oldu. Kocasını ikna ettikten sonra ilk kez Bebek/Maksim’de sahneye çıkardık. Assolist oldu, çok büyük iş yaptı. Tam başarılı iken yeniden evlendi, sahnelerden çekildi. Yeri doldurulamayacak büyük bir sanatkârdır.
Seçil Heper’i nasıl seçtiniz?
— Ankara Radyosu’ndaydı. Bebek/Maksim’de ilk kez ben çıkardım sahneye. Sesi, hançeresi güzeldir. Güzel okur. Fizikî özellikler de önemlidir. Dikkat ederseniz ayakta kalan solistlerin hepsi dört başı mamur olanlardır. Onların saltanatları sürer.
Türk müziğinde ekol sahibi olanlar kimlerdir?
— Müzeyyen Senar’dır bence ekol. Sanatkârların yüzde 80’i onu taklit eder. Türk halkının ruhunu bilir. Hissederek okur, yanık okur. Hem ağlar hem okur. Hepsi onun tesiri altında kalır. Yeni çıkardığım sanatkârlara: «Müzeyyen Senar gibi okursan muvaffak olursun. Git onun plaklarını dinle» diyorum.
Hülya Koçyiğit hakkında ne düşünüyorsunuz?
— Assolistlik bu kadar ucuz olmamalı. Assolistlik sanatkârlıktır. Bu kadar da sahtekârlık olmaz ki. Mektebine gitmek, hocalardan ders almak, çekirdekten yetişmek gerekir. Alaturka bilmek, müzik sevmek lâzımdır. Mesut Cemil bu türleri assolist olarak görse ruhu muazzep olurdu. Bunların neresi assolist? Bunlar tokatçı.
Kaynak: 1981, Kadınca Dergisi