Arkadaşımız Selahattin Ayyıldız, güya 1800’lü yıllarda, Balkan Harbi’nde yaralanmış, hastanede dondurulmuş ve şimdi de yeniden hayata döndürülmüş Tasvir-i Efkâr Ceridesi’nin muhabiranından Ethem İzzet Efendi kılığına girdi. Yanında tercümanı, Hakan Denker ile birlikte İstanbul’da dolaştı. İnsanlar onu nasıl karşıladı? Öyküsüne inandılar mı yoksa deli mi zannettiler? Ondan korktular mı yoksa ona kızdılar mı? İşte geçmişten gelen adam, Ethem İzzet Efendi’nin macerası.

0605-gecmisten-gelen-adam-pierre-loti-yi-ariyor-1993-tempo-dergisi-back-the-future-gelecege-donus-benzeri-bir-olay (1)
BACK TO THE FUTURE — Geçmişten Gelen Adam Pierre Loti’yi Arıyor (1993, Tempo Dergisi)

Ethem İzzet adım. Tasvir-i Efkâr gazetesinde muhabirin. Balkan Harbi sırasında ceridem için bila fasila havadis toplarken başıma bir şarapnel parçası isabet etti. Yurt dışında bir hastanede beni dondurdular ve 1993’ün son aylarında yeniden hayata döndürdüler. Ben bıraktığım yerden başlayarak Mösyö Pierre Loti’yi arıyorum. Yanımda arkadaşım Hakan Denker var. O, tercümanım. Geçmişten gelen adamın bugünkü bağlantısını kuruyor.

0605-doksanlarda-erkek-parfumleri-verdure-gold-reklami
VERDURE — Yaşamayı bilen erkeğin kokusu.

Başımda siyah püsküllü, kiremit rengi bir fes. Üzerimde diz kapaklarıma kadar uzanan siyah setre, kırmızı yelek, dik yakalı, kolalı, beyaz Frenk gömleği, gümüş kol düğmeleri, Tanzimat münevveri kravatı, koyu lacivert, çizgili İttihatçı pantolonu, bej rengi tozluklar. Vee en önemli aksesuarım, asar-ı atika bir baston. Kendimi çok havalı buluyorum ve şoföre diyorum ki:
— Arabacı! Çek bakalım Pera’ya!

0605-gecmisten-gelen-adam-pierre-loti-yi-ariyor-1993-tempo-dergisi-back-the-future-gelecege-donus-benzeri-bir-olay (2)
BACK TO THE FUTURE — Geçmişten Gelen Adam Pierre Loti’yi Arıyor (1993, Tempo Dergisi)

İlk uğrağımız Pera Palas. Otomobilin içinden dışarıya çıkmakta bir an için tereddüt ediyorum. Dışarısı insan kaynıyor. 90’ların sonlarında 1800’lü yılların giysileriyle Beyoğlu’nda dolaşmak, zırdeli sayılmak için yeterli ve gerekli şart, “Ya destur!” deyip Pera Palas’ın yüz yüz elli metre aşağısından yola koyveriyorum kılığına büründüğüm Tanzimat Efendisi’ni. Kendinden emin, vakur adımlarla yolu arşınlıyorum. Çevredekilerin tepkisi adımlarımın ardında kalıyor. Görenlerin yüzlerinde büyük bir şaşkınlık. Tarihi otelin önüne gelir gelmez bastonuma havada bir yarım daire çizdirerek kapıdaki görevliye sallıyorum. Adam, “Efendi! Yanaş bakalım buraya!” tarzındaki buyurucu talimatım üzerine gözleri yuvalarından çıkacakmış gibi bir vaziyet alıyor. Telaşla yanaşıyor ve şöyle diyorum:
— Mösyö Pierre’i arıyorum. Pierre Loti.
+ Bizde mi kalıyordu?!
— Ya başka nerede olacak? Tabii bir müddet içün. Derhal haberdar ediniz.
Bakışları kısa bir an üzerimde geziniyor. Kıyafetimi büyük bir sürat ve yoğun bir dikkatle tekrar gözden geçirirken:
— Daha sallanıyor musun a adam? diye haykırmamla birlikte ortadan kaybolup otel müdürünü getiriyor. Müdür:
+ Sorun neydi beyefendi? şeklinde hoşgörülü bir yaklaşım gösteriyor.
— Mesele mi ne? Nice zaman var ki, Pierre Loti ile bir muhabbet-i husuimiz olmadı. Nihai hasbihalimiz Padişahımız efendimizin tahta çıkışının seneyi devriyesiydi.

0605-frigidaire-bulasik-makinesi-1993-yilinda-bulasik-makineleri-yalan-ruzgari-dizisi
FRIGIDAIRE — Bulaşıklarınız “Yalan Rüzgarı” yarısına gelmeden tamam.

Otelin yöneticisi gülmekle ağlamak arası bir hal alıyor. Arkadaşım Hakan Denker yanımdan fırlayıp fısıltıyla bir şeyler mırıldanıyor. Müdürün yorumu: “Çok okumaktandır, iyice tozutmuş, yazık.”

Bana dönüp, “Efendi, Pierre Bey sizlere ömür, yıllar oldu. Toprağı bol olsun! diye bir açıklama getiriyor. Ben öfkelenerek, “Madem öyle, onun olmadığı bir yerde benim de işim yok. Hoşçakalın! diye dönüp bir hışım caddeye çıkıyorum. Elli metre kadar ötede bir ekip otosu duruyor. Yaya ve resmi araç trafiğini ortadan ikiye bölüp caddeye savuruyorum kendimi. Polis aracının yanına varıp direksiyondaki memura, “Hayırlı vazifeler ve kazasız belasız günler temenni ederim. Bir maruzatım vardı” deyip az evvelki celallenişim sırasında yerinden oynayan fesimi tekrar başıma oturtuyorum. Görevli, nedendir bilinmez hiç garipsemiyor. Aksine büyük bir saygıyla, “Buyurun, ne istemiştiniz?” diye soruyor.

0605-gecmisten-gelen-adam-pierre-loti-yi-ariyor-1993-tempo-dergisi-back-the-future-gelecege-donus-benzeri-bir-olay (3)
BACK TO THE FUTURE — Geçmişten Gelen Adam Pierre Loti’yi Arıyor (1993, Tempo Dergisi)

— Mösyö Pierre Loti’yi arıyorum. Ancak bir türlü bulamıyorum. Siz zaptiye teşkilatındansınız mutlaka malumatınız vardır. Kendisi şimdi ne âlemde acaba?
+ Kim?!
— Hm. Siz yanlış gelmişsiniz beyefendi. Burası Beyoğlu. Eyüp’e gideceksiniz. Eyüp’ün üstünde öyle bir şey var. Sanırım orada bulursunuz.

Hakan Denker yine müdahale ediyor: “Bana musallat oldu, yaklaşık iki yüz yıl öncesinden geliyormuş. Öleli seneler olmuş bazı insanları tanıdığını söylüyor. Ne yapalım bunu?” Yan gözle araçtaki polisi izliyorum. Yüzü hemen değişiyor. Hakan’a dönüp, “Deme yahu. Aklını yemiş o zaman. Doğru hastaneye götürelim. Ama yok canım. Şimdi burada görevliyiz. Sen bırak onu, o yerini bulur! diyerek en uygun çözümü buluveriyor.

0605-ellesse-saat-1993-yilinda-saat-reklamlari-sport-watch-konyali-saat
ORİJİNAL İSVİÇRE — Her zaman genç ve güçlü, teknolojik yenilikleri kavramış, sportmen, özgüveni yüksek, biraz snob biraz megaloman ve çok cesur. • Ellesse Sport Watch (Konyalı Saat Ticaret A.Ş.)

Bir sonraki durağımız Markiz Pastanesi. Bir dönemin sanatçı, edebiyatçı ve muharriran takımından ünlülerinin uğrak yeri. Zamanının başta gelen muhabbet mekânlarından. Markiz’in kepenkleri çekili hanidir. Elimi fesimin altına götürüp tozlu camlarından içeriyi seyrediyorum bir müddet. Beni izleyen komşu dükkânın sakallı sahibi, şaşkınlık abidesi halinde. Üstüne gidip, “Bana izahat vermek zaruretindesiniz. Recaizade Ekrem, Süleyman Nazif Beyler gelmediler mi? Bugün burada buluşacaktık. Neredeler? diye soruyorum. Ses tonum da ne kadar sinirli. “Afedersiniz, anlayamadım”diye çekingen bir ifadeyle cevaplıyor. Devam ediyorum:
— Anlaşılmayacak bir mesele yok. Süleyman Nazif’i soruyorum. Haydi o yok, Yakup Kadri Bey’e ne oldu?
+ Beyim ben on senedir buradayım. Öncesini bilmiyorum.

Müthiş öfkeleniyorum ve bastonumu burnuma teğet geçecek şekilde aşağı yukarı sallayarak ayrılıyorum. Adam bir süre kendine gelemeden olduğu gibi kalıyor.

0605-gecmisten-gelen-adam-pierre-loti-yi-ariyor-1993-tempo-dergisi-back-the-future-gelecege-donus-benzeri-bir-olay (4)
BACK TO THE FUTURE — Geçmişten Gelen Adam Pierre Loti’yi Arıyor (1993, Tempo Dergisi)

Şimdi Karaköy’deki genelevdeyiz. Zürafa Sokağı’na çıkan dik yokuşun başında arabadan inip kalabalığa karışıyorum. Seyyar tansiyoncuların, şambalcıların, para bozucuların, prezervatif satıcılarının arasında bir Osmanlı. Umumhane esnafı ve müşterileri asla hürmette kusur etmeden yol veriyorlar.

Nihayet menzil maksuda varıyorum. Sac kapıyı bastonumla dövmeye başlıyorum. Bir an için genelevin yoğun insan trafiği duruyor. Kimse ne dışarıdan içeriye, ne içeriden dışarıya hareket edemiyor. İnsanlar adeta heykel kesilmiş. Gürültüye kapıdaki bekçi çıkıyor. Meseleye giriyorum:
— Efendi, efendi! Şöyle yanıma meylet bakalım bir lahza. Buraya ehemmiyetli bir vazife için geldim.
Umulmadık bir tepki veriyor. Bekçi karşımda esas duruşa geçiyor. Teftiş vermeye hazır şekilde:
+ Buyrun Efendi Bey, ne istemiştiniz?
— Manastırlı Babanzade Sukuti İshak Bey’in konağı vardı şurada. İlaveten şu haneler sağlı sollu Öksüz Mektebi idi. Ne kadar da ilâve hane yapılmış. Bunun mesûlü kim olmaktadır?!
+ Efendim ben ancak üç aydır buradayım. Aradığınız yer belki iki sokak aşağıdadır. Bir de oraya baksanız.
— Benim vazifemi bana mı öğreteceksin? Destur ver giriyorum! diyerek genelevden içeri dalıyorum.

0605-doksanlarda-ic-camasiri-reklami-1993-yili-arnetta-kreasyonlari-siyah-ic-camasir-giyen-kadin-resmi
ARNETTA — nostaljik bir iç çamaşırı markası. •  weeping guitar (ek$isözlük)

Bekçide tıs yok, telaş içinde arkamdan bakakalıyor. Kadınlardan biri, “Aaa, saraydan gelen var. Demek sonunda methimizi duymuşlar, kızlar koşun, bakın ayol!” diye anlı şanlı ziyaretimi diğerlerine müjdeliyor. Bense kâtiyen istifimi bozmuyorum.
— Eyvah, Öksüz Mektebi ne hallere düşmüş. Vah ki vah! Üstlerine başlarına kuşanacak elbiseleri dahi kalmamış. Anadan üryan bir haldeler neredeyse. Demek memleketin iktisadi vaziyeti artık bu derece fena bir hale gelmiş.
Kararlılıkla ilerleyip hanelerden birindeki mamanın makam masasına usulca yanaşıyorum:
— Siz muallim hanımsınız herhalde. Maaşallah, halinize bakıyorum da yiyip içip semirmişsiniz. Şu kızların kursağına herhalde hiçbir şey girmiyor, yazık değil mi bu yavrucaklara muallim hanım?


Mama, sınırlı bir pişkinlikle sırıtıyor. Böyle bir durumda söyleyecek daha fazla bir şey bulamıyorum. “Hepinize muvaffakiyetler dilerim” diyerek tekrar giriş kapısında şaşkınlık içinde bıraktığımız bekçiye dönüyorum:
— Buraya her gelenin, olur olmaz insanın içeriye duhulu pek tehlikeli. Siz burada zaptiyelik vazifesindesiniz. İçeridekilerin iffeti size emanet. Şayet icap eden dikkati göstermezseniz zaptiye reisine vaziyeti istida edeceğimden hiç şüpheniz olmasın!




0605-tempo-dergisi-1993-ozel-sayisi-turk-basininda-ilk-kez-456-sayfa

 Kaynak: 1993, Tempo Dergisi