Fatihim fethi Stanbul ile ben.
Tarih-i âlemde açtım yeni çağ.
Bu gaza-yı-ekberimle eyledim.
Maksad-ı peygamberiye ittiba.
1453 yılı, Mayıs sonu.
Yeditepe üstüne kurdum otağ.
Kâbe kıldım Türk’e onu tâ ebet.
Bitti gülbank-i zaferle bu niza.
— A. Vecdi Bingöl

0230-istanbul-un-fethi-500-yil-kutlamalari-1953-hafta-dergisi (4)
İstanbul’un Fethi 500. Yıl Kutlamaları // SEMAVİ EYİCE (1953, Hafta Dergisi)

FATİH’İN PORTRELERİ
Fatih’in simâsını, devrinin muhtelif sanatkârlarının elinden çıkmış birtakım portreleri sayesinde tanıyoruz. Tablo, gravür veya madalya halinde uzun müddetten beri Avrupa müze ve koleksiyonlarında muhafaza edilen bu portreler, son yıllarda Topkapı Sarayı’nda ortaya çıkarılan bazı resimler de ilâve olunduktan sonra İstanbul’u Türklere kazandıran II. Mehmed’in yüz hatlarını aksettiren hayli zengin bir resim sergisi meydana gelmiş bulunmaktadır. İlmî bir araştırma mahiyetinde olmayan bu yazımızda belli başlı Fatih portrelerini kısaca gözden geçirirken, ancak Fatih devrinde yapıldıkları bilinen veya tahmin olunanlar üzerinde duracak, sonraları meydana getirilen ve sayıları hayli yüksek olan resimlerden ise bahsetmeyeceğiz.

0230-istanbul-un-fethi-500-yil-kutlamalari-1953-hafta-dergisi (3)
Fatih Sultan Mehmed tuğralı A. Vecdi Bingöl şiiri. (1953, Hafta Dergisi)

Fatih’in gençliğini tasvir eden bir eser olarak Paris’te Millî Kütüphane’nin madalyalar bölümünde muhafaza edilen ve henüz diğer bir eşi tanınmayan 87 mm çapındaki gümüş bir madalya zikredilebilir. Madalyanın ön yüzünde II. Mehmed’in tasvir edilmiş olduğu, çepeçevre uzanan latince bir cümleden anlaşılmaktadır. Yüzü bir tarafa dönük olarak, büst halinde profilden tasvir edilen genç hükümdarın bıyığı yoktur. Sakalı yanaklarında nispeten gür, çenesinde ise gayet hafiftir. Kafasını örten garip biçimli sarık, öne, kaşkalarının üzerine eğiktir. Buna mukabil ensesi ve tamamen traş edilmiş olan başının gerisi açıktır. Genç hükümdarın üzerinde de zengin işlemeli bir elbise fark edilmektedir. Aynı madalyanın arka yüzünde üç kartal başı kabartması ile bu madalyanın Jehan Trieaudet tarafından yaptırılmış olduğunu ifade eden bir yazı var ise de, bu Trieuadet’nin kim olduğu tespit edilememiştir. Fakat bu gümüş madalyanın bronz bir orijinalden kopya olduğu ve bugün artık ortada bulunmayan bu orijinalin de Fatih zamanında İstanbul’a geldiği bilinen İtalyan sanatkârı Matteo de Pasti’nin elinden çıktığı umumiyetle ileri sürülmektedir. Hemen hemen genç hünkârın Fatih olduğu anlardaki halini tasvir etmesi gereken bu zayıf portre maalesef başı örten garip sarığın öne yıkılması ile ifade kudretini büsbütün kaybetmiştir. Öyle ki, bu sarkık çeneli, boş bakışlı delikanlı resminin, büyük Fatih’i tasvir ettiğine inanmak için biraz fazla hüsnüniyet sahibi olmak lâzımdır.

0230-istanbul-un-fethi-500-yil-kutlamalari-1953-hafta-dergisi (5)
İstanbul’un Fethi 500. Yıl Kutlamaları // SEMAVİ EYİCE (1953, Hafta Dergisi)

Yine Topkapı Sarayı’nda muhafaza edilen bir minyatür portre, Fatih’i uzun sakallı olarak tasvir etmesi bakımından diğerlerinden ayrılmaktadır. Bu resmin başka bir hususîyeti de Fatih’in yüzüne mütebessim bir ifade verilmiş olmasıdır. İleride Fatih portreleri hakkında derin bir araştırma yapılırsa bu minyatür, ihmal edilmemesi icap eden bir eserdir. İstanbul Deniz Müzesi’ndeki tablo ve Paris Millî Kütüphanesi’nde Fatih’i elinde âsâ ile tasvir eden gravür, yüz hatları bakımından diğer portrelere yaklaşmakla beraber bakışlarındaki sert ve haşin ifade bakımından onlardan ayrılır. Fatih zamanında ve model üzerinde çalışmak suretiyle yapıldıklarını katî surette bildiğimiz portrelerde aynı ifadeyi bulamadığımıza göre, bu haşin tipli Fatih resimlerinin bazı yabancı sanatkârlar tarafından sonraları meydana getirildiğine ihtimal vermek herhalde yanlış olmaz.

Fatih’in en tanınmış portresi 1479 Eylül ayından 1480 Kasım ayına kadar İstanbul’da Osmanlı sarayında kalan Venedikli Gentile Bellini’nin elinden çıkmıştır. Fatih’in en güzel portresi olarak kabul edilen bu küçük yağlıboya tablo, bilinmeyen bir surette Venedik de Venturi ailesine intikal etmiş ve bir borç karşılığı bu aileden bir İngilize geçtikten sonra 1856’da Sir Henry Layard tarafından satın alınmıştır. 1914-1918 harbine kadar Venedik’te kalan tablo, harp içinde Londra’ya götürülerek İngiliz müzesine satılmıştır. Topkapı Sarayı resim galerisinde kötü bir kopyası bulunan bu tabloda Fatih Sultan Mehmed yarım cepheden tasvir olunmuştur. Başında beyaz sarık, üzerinde kürk vardır. Biraz önce zikredilen minyatürdeki gibi sakalı uzundur. Solgun yüzü ince, hatları asil ve zariftir. Fatih’in ölümünden kısa bir süre önce yapılan kuvvetli ve güzel portre, mimari bir çerçeve ile hudutlanmıştır.

0230-istanbul-un-fethi-500-yil-kutlamalari-1953-hafta-dergisi (6)
Princesse EL LOSYONU — Çatlakları, nasırları, sertlikleri şaşılacak sür’atle yok ediyor. Güzel ellere sahip olmak için siz de kullanınız!

Kadrinal Paolo Giovio da, Bellini tarafından yapılmış bir Fatih portresine sahip bulunuyordu. Kardinal’in Como’daki müzesinde asırlar önce teşhir edilen bu eser artık kaybolmuş ve yalnız berbat bir gravür halinde bir kopyası neşredilmiştir. Birçok hatalı ve aksak taraflara sahip bulunan ve esas örneği teşkil eden tablo hakkında pek sarih bir fikir veremeyen bu resimde Fatih’in elinde bir çiçek bulunması, orijinalin yine Topkapı Sarayı’ndaki başka bir Fatih portresi ile bir dereceye kadar yakınlığı olduğuna işaret eder.

Topkapı Sarayı’ndaki bu portre, 39×27 santim ebabında bir minyatürdür. Fatih bağdaş kurup oturmuş vaziyette yarı cepheden tasvir edilmiştir. Vücudunun alt kısmı ile kollardaki kumaş kıvrımlarının pek cazip sayılamayacak bir intiba bırakmalarına karşılık bir intiba bırakmalarına karşılık yüz kısmında bilhassa hususî bir dikkat ve itina ile çalışıldığı sezilmektedir. Sol elinde bir mendil, sağ elinde ise koklamakta olduğu küçük bir çiçek demetini tutmakta olan Fatih’in yüz çizgileri diğer portrelerdekine uygundur. Bu minyatürü meydana getiren sanatkâr meçhul olmakla beraber, yukarıda bahsi geçen Sinan Bey’in elinden çıkmış olabileceğini mümkün görenler de vardır. Herhalde şurası muhakkak ki bu minyatür, Fatih zamanında onun yakınında bulunan bir sanatkâr tarafından yapılan ve Türk resim üslubuna göre yapılmıştır.

0230-istanbul-un-fethi-500-yil-kutlamalari-1953-hafta-dergisi (7)
Fatih Sultan Mehmed kronolojisi

FATİH SULTAN MEHMED FIKRALARI
• Asıl Zorluk 
Fatih’in İstanbul’a tayin ettiği ilk kadı Hızır Bey’in meclisinde kaldıktan zorluklarından konuşuluyormuş. Hazır bulunanlardan biri:
— Hasım taraflardan biri büyüklerden olursa kadılık o zaman güç olur, demiş.
Hızır Bey de ona şu cevabı vermiş:
— Taraflardan biri büyük olursa onda müşkül bir cihet görmem. Çünkü yerimden olurum korkusuyla o büyük tarafın lehine hükmedersin olur biter. Ama iki taraf da büyüklerden olursa hüküm asıl o zaman müşkül olur.
• Kardeşler! 
Bir gün Fatih Sultan Mehmed’in huzuruna bir derviş çıktı. Hükümdarın mal varlığı ve saltanının yarısını istedi. Fatih sordu:
— Ne hakla?
+ Kardeş olduğumuz için.
— Bu kardeşlik nereden geliyor?
+ İkimiz de Âdem peygamberin çocukları değil miyiz?
Fatih, dervişe usulca bir altın uzatarak sesini kısıp şöyle dedi:
— Bunu al ve çabuk buradan uzaklaş. Öteki kardeşlerimiz duymasın. Yoksa hissene bu kadar da düşmez.

0230-istanbul-un-fethi-500-yil-kutlamalari-1953-hafta-dergisi (9)
Açıklamalı bilgiler gelecektir.

FETİH DESTANI
Yüz binlerin alnı secdede
Ak Şemseddin dua etti
Toprak çıldırdı sevincinden
Eyüp sahrası ihtida etti
Gülbank, tekbir, davul, kudum
Bir cezbede iklimi Rum
“Ehli Tevhid”e uyup gitti
Gün çözülür, yay gerilir,
Otağı hümayûmdam fermân verilir
Gök şahit, yer şahit olsun!
Bilinsin haşredek
Nasıl can verilir
Gün çözülür, yay gerilir
Tan yeri ağarmadan
“Hücum olacak” denilir

0230-istanbul-un-fethi-500-yil-kutlamalari-1953-hafta-dergisi (8)
CAHİD TANYOL — Fetih Destanı

Gök düşünür, yer susar
Otağı hümayûnda meşveret var
Ayakta Sultan Mehemmed Han
Sağında Molla Gûranî pürvakar
Önünde Ak Şemseddin duahan
Vezirler, beyler, paşalar
Gerilmiş bir yay gibi huzurunda
Gök düşünür, yer susar

0230-istanbul-un-fethi-500-yil-kutlamalari-1953-hafta-dergisi (10)
Açıklamalı bilgiler gelecek.

Sultan Mehemmed gibi er oğlu eri
Görünce önlerinde yirmi bin yeniçeri
Çalkandı Doğu, Batı
Bir âyet gibi sindi toprağa
Top ve tekbir saltanatı
Dağ taş, gök ve deniz
Utandı varlığından ilk defa
İnsan olmanın şevkini duydu insan
Eşya olmanın kahrı çöktü toprağa
Gökte şehit, yerde yiğit
Cümleten fethe âyettir
Gedikler yerle bir oldu
“Küffara kıyamettir”
— CAHİD TANYOL



 

0230-istanbul-un-fethi-500-yil-kutlamalari-1953-hafta-dergisi (1)