Başıma geleceklerden habersiz, yanımda Oya ve Bora olduğu halde Bebek’teki Divan Pastanesi’nde aldık soluğu. Şansımıza deniz kenarında bir masa bulduk ve ben teybimi kurdum, kayıt başladı. İşte bana kök söktüren söyleşi:

0290-oya-kucumen-1997-bora-ebeoglu-cosmopolitan-dergisi (10)Yeni albümünüzü aldım, teybime koydum ve şoke oldum. İlk kulağıma çarpan, birinin diğerinden daha iyi seviştiği oldu. Bu tarz değişikliğinin, tavır farkının amacı ve sebebi nedir?
OYA:  Çok özel bir amacı yok aslında. Seni şaşırtan şarkı sözlerine dikkat edersen (muzip bir ses tonuyla) “O belki benden daha güzel, ama ben ondan daha iyi sevişiyorum” diyor. Bence hayat bize oyun oynadı. İşe ilk başladığımızda hayata çok pembe gözlüklerle bakıyorduk. “Ölüm bizden uzak olsun” dedik. Yakınımızda hem de çok yakınımızda ihaneti yaşadık ve bunu şarkı yaptık. Artık hayata çok farklı bakıyoruz. Hâlâ romantiğiz ama biraz “acılı” romantiğiz.
BORA: “Post-romantik diyoruz biz ona. Yani hayatın zorlukları ile çarpışıyor, “güm” diye yumrukları yiyoruz ama hâlâ romantiğiz. Tavrımızda da halimizde de değişiklik oldu aslında. Sen bizi uzun zamandır tanıyorsun, fark etmişsindir. Bir durgunluk, bir olgunluk hali geldi üzerimize. Genel olarak değiştik diyebilirim.

0290-oya-kucumen-1997-bora-ebeoglu-cosmopolitan-dergisi (6)
İnanılmaz paralar kazanmadık. Zaten şu an kirada oturuyoruz. Oya, dublaj işine devam ediyor, ben de metin yazarlığı yapıyorum. Lüks bir yaşamımız asla olmadı. (1997, Cosmopolitan)

Kesinlikle zorlama bulmadım. Ama “karabiber” tozu yutmuş gibi dudakları olan veya “seni bana yazmışlar” diyen sevgi dolu şarkılardan sonra, sanki bir anda fazla radikal bir değişim gibi geldi.
OYA: O bir arayış dönemiydi.
BORA: Biz çok genç başladık müzik yapmaya. Önceleri aranjörlerin yol göstermesi oluşturdu müzik tarzımızı. Oya da ben de sadece şarkı söylüyorduk. Sonra kendimiz üretme sürecine girdiğimiz zaman tasvir-i şikayet geldi bve bu bize çok büyük cesaret verdi.

On yıldır birlikte yaşıyorsunuz. Evlilik ne zaman?
BORA: Evlilik, işte o zaman kaybetme korkusunu yitiririm diye korkuyorum.
OYA: Ben bunu çok konuşmak istemiyorum. Çünkü hoş olmuyor. Ben evlenmek istiyorum. Çocuk sahibi de olmak istiyorum. Bora, ikisini de istemiyor ve haklı nedenler getiriyor. Bu nedenleri söylediğinde öyle enteresan bir yere geliyoruz ki. Yani evlenmek istemiyor, çocuk istemiyor diye Bora’yı sevemeyecek miyim? İşine geldiği zaman seveceksin, bir tanen olacak, ama işine gelmeyen en ufak bir hareketinde birdenbire buz gibi soğuyacak. Olur mu hiç öyle şey?

0290-oya-kucumen-1997-bora-ebeoglu-cosmopolitan-dergisi (9)

Gün gelir, bir gün aldatmak zorunda kalırsanız reaksiyonunuz ne olur?
BORA: Böyle bir şey olursa, çok dürüst davranırım ve direkt Oya ile paylaşırım.
(Oya ile ben gülüyoruz. Galiba gizli bir ittifak oluştu aramızda Bora’ya karşı)
Peki bunun ne faydası olur?
OYA:
Canım sevgilim, bana söyledi ya. Sevinçten ölürüm. (Bana dönerek: Cosmo kızı edasıyla). Erkekler böyle şekerim. Aldatmayı bile onur meselesi yapıp hemen paylaşıveriyorlar bizimle. Bu arada benim için çok zor bir şey. Herhalde böyle bir şeye mecbur kalmam diyorum. Dürüst ol ya da olma, hiçbir şey eskisi gibi olmaz böyle bir durumda.

0290-oya-kucumen-1997-bora-ebeoglu-cosmopolitan-dergisi (7)
Ben hiç kavga çıkarmam. Sadece biraz eleştirmenimdir. Bora ise aniden parlar. Benim öyle patlamalarım yoktur.

Bora, sen de bir aralar internet krizi geçirmişsin
BORA:
İnternet çok garip bir şey aslında. Bir anda dünya evinin içine doluyor. Lisedeyken bana böyle bir şey söyleseler gülerdim. İnternet bence geleceği bugünden yaşamak. Bir düğme ile aklımın alamayacağı yerlere gitmek ve bilgi alışverişinde bulunmak. Ben de herkesin yaşadığı o ilk tanışma şokunu bir buçuk ay kadar sabahlara değin internete bağlanarak yaşadım. Sabah beşlere, altılara kadar uykusuz kaldığım oluyordu. Ve o dönem Oya ile ciddi ciddi koptuk. Tabii o biraz ciyakladı. Şimdi artık günde 1-2 saat yetiyor.
OYA: Benim dövmelerim gibi. Doyma noktasına geliyor.
Doyma noktasına mı geldi?
BORA: (Kesin bir tavırla) Geldi geldi. Oya çok kısa bir dönemde yaptırdı bütün dövmelerini. Öyle ki, bir gün bir tane, üç gün sonra diğeri, bir hafta sonra önürü şeklinde oluverdi.
OYA: Amma abartıyorsun sevgilim. Arada Almanya’ya gittik geldik.






0290-oya-kucumen-1997-bora-ebeoglu-cosmopolitan-dergisi (11)

Kaynak: 1997, Cosmopolitan Dergisi