İnsanın yüz ifadesi ile ruhu arasındaki bağlantının niteliği asırlarından beri büyük tartışmalara konu olmuştur. Kimi yazar ve düşünürler “Yüz ruhun aynasıdır” söylemini, kimileri de tam tersine, “Dış görünüş aldatıcıdır” yaklaşımını ana hatlarıyla savunagelmişlerdir. Aslında bu ifadelerden birincisi Doğu’nun daha duygusal yaşam tarzında, diğeri ise mantık ve materyalizm üzerine kurulu Batı dünyasında öne çıkmaktadırlar. Ünlü Alman filozof Arthur Schopenhauer (1788-1860) aşağıdaki ifadelerinde bu türden materyalist bir yaklaşım sergilemektedir.

0701-hatira-i-uhuvvet-turkiye-de-fotografcilik-ne-zaman-basladi (5)
Ahmed Cemal Paşa, Stüdyo D’Ora (Dora Philippine Kallmus), Viyana, Ağustos 1917, gümüş-platin kâğıt, 184×155 mm.

Anlık ve kısa süreli keder veya sevinç ifadeleri, hem de daha uzun süreler yaşamış olduğumuz mutluluk veya depresyon duyguları çoğu zaman geçmişten gelen fotoğraflarımızda kazınmış izler olarak günümüze kalmış bulunmaktadırlar. Fizyonomi bilim dalının adı Yunanca physis (doğa) ve gnomon (yorumcu) kelimelerinden oluşmaktadır.

0701-hatira-i-uhuvvet-turkiye-de-fotografcilik-ne-zaman-basladi (3)
Kaynak: Hâtıra-i Uhuvvet – Portre Fotoğrafların Cazibesi: 1846-1950

Fizyonomistlerin, diğer deyişle doğayorumcularının temel felsefelerine göre insan ruhunun ayrıcalıklı nitelikleri vücuduun ve özellikle de yüzün şekil ve ifadelerinden saptanabilmektedir. Fakat bu türden yorumları sağlıklı ve isabetli şekilde yapabilmek için insan karakterinin saklı bölgelerine sızabilmekte ustalaşmış olmak gerekmektedir. Fizyonomistlerin işlerinin her zaman o kadar kolay olmadığı da ayrı bir gerçektir.

0701-hatira-i-uhuvvet-turkiye-de-fotografcilik-ne-zaman-basladi (4)
Ustalıkla rol yapan yüzler: Tiyatro sanatçıları Hâzım Körmükçü ve Behzad Butak, Ekim 1925 Karadeniz turnesinde sahnede. Trabzon, bromid kâğıt, 232×306 mm

19. yüzyılın ortalarından itibaren gittikçe yaygınlaşan portre fotoğraflar toplumun bütün kesimlerinde ve yaşamın her alanında etkilerini göstermeye başlamışlardı. Kamera kayıtlarıyla insanın ruhsal durumunun saptanabileceği gerçeği tıp bilimiyle uğraşanların da gözünden kaçmamıştı. Fransa, Almanya ve İngiltere’de birçok hastane ve kliniklerde zihinsel özürlülerin ve ağır depresyon geçiren hastaların portre fotoğrafları çekilmiş ve bunlar değişik türlerden rahatsızlıkların analitik olarak incelenmesinde kullanılmışlardı.

PORTRE FOTOĞRAFÇISININ HEDEFLERİ
Gerek 19. ve 20. yüzyıldan kalan gerekse günlük yaşamımızda halen karşılaşmakta olduğumuz tek veya grup halinde kalıplaşmış türden şahıs fotoğraflarını “portre fotoğraflar” olarak nitelendirmek isabetli olmayacaktır. Gerçek anlamda portre fotoğrafçılığının temel amacı poz veren kişinin toplumsal kimliğini, karakterini ve diğer insanlardan ayrılan fiziki özelliklerini mümkün olabildiğince ortaya koymaktır. Bu yüzden günümüzde geçerli olduğunu gibi, geçmişte de portre sanatçısının esas uğraşısı bu ayrıcalıkları fotoğraf baskısına en iyi şekilde nasıl yansıtabileceğine cevap aramaktı.

0701-hatira-i-uhuvvet-turkiye-de-fotografcilik-ne-zaman-basladi (5)
Fotoğrafta “ast ve üst ilişkisi”: Bahriye Nezâreti Müsteşarı Vâsıf Paşa ve Bahriye Nâzırı

POLİSİYE PORTRELER
Şahıs fotoğraflarının polisiye amaçlarla kullanılması 1840’lı yılların başına kadar geri gitmektedir. Bu türden fotoğraflar bir suçlunun yüz ifadesinin ve detaylı fiziki özelliklerinin kayıt altınması için çekildiklerinden portre fotoğraflar sınıflandırılmasına girmektedirler. 1841 yılı Kasım ayında çıkan bir Alman polis raporına göre emniyet güçleri “hırsızların ve dolandırıcıların yüzlerini sonsuza kadar kaydetmek” amacıyla özel bir dagerotip fotoğrafçısını görevlendirmişlerdir. Osmanlı fotoğraf tarihinde polisiye amaçla sistematik portre çekimleri ilk defa olarak saray fotoğrafçısı Vasilaki Kargopulo tarafından başlatılmıştır. 1884 Nisanında Sultan II. Abdülhamid’in emriyle Zaptiye Nazırı Kâmil Paşa nezaret binası içinde bir fotoğraf atelyesi kurmakla görevlendirilmişti. Bu fotoğrafhanede İstanbul hapishanelerinde bulunan bütün mahkumların fotoğraflarının sabıka dosyaları haline getirilerek bütün karakollara dağıtılması ve bu sayede aynı sabıkalıların ileride tekrar suç işlemeleri halinde kolaylıkla kanun karşısına çıkarılmaları hedeflenmekteydi. Osmanlı hânedanına ve devletin ileri gelen kademelerine kadar ulaşmış olan Mason localarını engellemek isteyen sultan, Kargopulo’dan bu konuda önemli yardımlar almıştır. İngiliz, Fransız ve İtalyan kökenliler tarafından kurulmuş olan değişik localar dışında, özellikle 1867’de İstanbullu Rumlar tarafından kurulduğu bilinen Proodos (Gelişim) Locası Osmanlı veliahdını ve şehzâdelerini bile Mason yapacak kadar olağanüstü beceri göstermişti.

0701-hatira-i-uhuvvet-turkiye-de-fotografcilik-ne-zaman-basladi (7)

STÜDYO DEKORASYONLARI
Portre fotoğrafçıları poz veren müşterilerin kimliklerini en iyi şekilde yansıtmaya çalışırlarken stüdyo dekorasyonları konusuna da önem vermek zorundaydılar. En erken dönemlerden beri arka plan perdelerin seçimlerinde fotoğraf tekniği ile ışıklandırma yönteminin uyum içinde olmasına dikkat ediliyordu. Fransız optik aletleri üreticisi Noel Marie-Paymal Lerebours daha 1842 yılından dagerotip portrelerin çekimlerinde arka plan perdelerin seçimlerinde fotoğraf tekniği ile ışıklandırma yönteminin uyum içinde olmasına dikkat ediliyordu. Fransız optik aletleri üreticisi Noel Marie-Paymal Lerebours daha 1842 yılında dagerotip portrelerin çekimnlerinde arka plan perdeler için tavsiyelerde bulunmuş, genelde sarı-beyaz şapkalı bayanların portre çekimlerinde ise koyu gri bir arka planın gerekliliğine işaret etmişti. İlerleyen yıllarda ise gelişen fotoğraf tekniğiyle beraber portre sanatçıları da birbirinden ilginç stüdyo donanımları ve her türlü desen ve manzaraları gösteren elle boyanmış arka plan perdeleri kullanmaya başlamışlardı. Bisikletler ve model atlar yanında göl kenarında balık tutulan, fırtınaya yakalanmış sandalda kürek çekilebilen veya tipi halinde kar yağışı sırasında kayak yapılabilen stüdyo donanımları en gencinden en yaşlısına kadar değişik müşterilerin beğenisine sunulmaktaydılar. Resmi sıfatla Osmanlı Sarayı fotoğrafçısı görevini yürütmüş Vasilaki Kargopulo’nun da stüdyo fotoğraflarında İstanbul’a özgü “Deniz ve Yelkenliler” ve “Boğaz Panoraması” gibi arka plan dekorasyon motifleri gözlenmektedir. Kargopulo’nun 1879 yılından itibaren kullandığı Tünel stüdyosunda dekorasyonlar daha da gösterişli hale gelmiş ve adeta bir Saray içinden görüntü vermek istercesine, mermer sütunlar ve büyük boy vazolarla dolu hayali görüntüler yaratılmıştı

0701-hatira-i-uhuvvet-turkiye-de-fotografcilik-ne-zaman-basladi (6)
Kamerada belgelenmek istenen “masumiyet”: Dürrüşehvar Sultan. Sebah&Joaillier, yaklaşık 1920, bromid kâğıt, 150×118 mm. Veliahd Abdülmecid Efendi eliyle “Kerimem Dürrüşehvar Sultan 1339-1920” ithaflı.

Kaynak: Hâtıra-i Uhuvvet – Portre Fotoğrafların Cazibesi: 1846-1950