“Dünyada en son kavga edecek kişi varsa, onlardı” diye başlıyor sözlerine Sakıp Sabancı. Ona göre, ülkeyi krizden kurtaracak reçetenin başında seçim sisteminin değişmesi var. Sağlıklı çözümlere doğru dalgalanmadan yürüyebilmenin şartı bu. Bir de; ya ekonomiye yön verebilecek ünlü bir yabancı bulacağız ya da Türkiye’nin kurtuluşunu Turgut Özal gibi, tam yetkili bir isme emanet edeceğiz. Sakıp Sabancı ya da herkesin benimsediği o özgün üslubuyla “Sakıp Ağa”, Türkiye’nin en güçlü işadamlarından biri olarak, içinde bulunduğumuz krizi, neler yapılacağını, bizi nelerin beklediğini Tempo’ya anlattı.

0135-sakip-sabanci-roportaji-2001-tempo-dergisi-turkiyeye-yeni-bi-ozal-lazim (3) (1)
SAKIP SABANCI — “Neden koalisyon ortakları, bankaları sen alacaksın, ben alacağım diye dövüşüyorlar? Çünkü çiftlik. Büyüğü kime giderse o kazanıyor. Kimse mutlu değil. Oy hesabının tadını kaçırıyoruz.” (2001, Tempo)

Kriz bekleniyor muydu? Büyüklüğü düşünülüyor muydu?
— Evet. Evvela bir problem geldi. Bunun baskısı altında dinamizmimizi yitirirsek çok yanlış olur. Dünyada, hiçbir memleket yok ki icraya verilmiş, atılmış, satılmış olsun. Bizde birçok krizler yaşanmıştır daha önce de. Yıllara göre nüansları var. Bizde olduğu gibi, başka memleketlerde de değişik boyutlarda problemler yaşanmıştır. Bundan dolayı moralini bozup ağlarsan, “Vah vah yandık anam, bir daha hedefe varamayız, bugün karanlık var, yarın da zifiri karanlık var” dersen bir şey yapamazsın. Olmamalıydı. Ama oldu. Kim suçlu, ne kadar suç var? Kimlerdedir suç? Ona gelmek lâzım.

En hesaplı kısa mesaj Aria’da. Faturasız hatlara sadece 79.217 TL. Diğerlerinden %20 daha hesaplı. // Türkiye’de bir ilk: AranBataria.

Sizce kimler suçlu?
— Kavga edenler. Şokta olduğumuz için herkes bunalımda. Babamın öldüğü gün sandım ki, hayat bitti. Üç-beş saat sonra başka, beş ay sonra başka oldu babamın ölümü benim için. Bu her olayda böyledir. Krizin ardından ABD Başkanı bizi aradı moral verdi. O zaman aklıma şu geldi. Burnumuzun dibindeki Avrupalılar neden bizi aramıyor? İtalyanlarla aramızda soğuk rüzgârlar esiyor. Fransız cumhurbaşkanı bizi nasıl arasın? Aramızda Ermeni meselesi var. İngiliz başbakanı bizi aramadı ama Almanlar, Hollandalılar neden aramıyor kardeşim? Böyle bir kriz yaşanıyor ve boyutları çok büyük. Bu adamın yanında olmak gerekmez mi? Neden yanımızda olmuyorlar? Bu suali soralım önce.

Siz istemedikçe kesilmeyecek bir internet bağlantısı istiyorsanız hemen bizi arayın veya e-kolay.net adresine bağlanın. Gerisi kolay.

Avrupa ülkeleri niçin yanımızda değil Sakıp Bey?
Acaba tek yanlı olarak biz iyi mükemmeliz, kendi düzenlemelerimiz mükemmel de, kendimizi mi anlatamıyoruz? Yoksa onlar peşin hükümlü mü? Örneğin, Rumlarla ilgili dünyaya karşı sorun yaşıyoruz. Ama onlar, bilinçli takımlar halinde öyle çalışıyorlar ki; akıllıca yapıyorlar hobilerini. Bizde ise istikrarsızlık kişniyor. Normal olarak hükûmetler değişiyor, takımlar değişiyor. Bu durumda kendini anlatamazsın. Ondan sonra tek yanlı fatura çıkarıyoruz: “Bizi sevmiyorlar” diye. Bize, zirveden eteğe kadar bakıp değerlendirirseniz, biz birbirimizi seviyor muyuz kardeşim? Vecibelerimizi yapıyor muyuz? Birbirimizi anlıyor muyuz? Yan yana mıyız, el ele verme becerimiz var mı kardeşim? Zirvede beş lider anlaşamıyor. Yıllardır aynı plak çalıyor: “Sol, sağ birleşsin. Koalisyonlara mahkûm olmayalım” deniyor.

SAKIP SABANCI — “Bakanlıklar bölüşülüyor hükûmet kurulurken. Özelleştirme yapamıyoruz. Utanılacak durumdayız bu alanda. Özelleştirmenin bir kompartımanı da kamu bankaları. Onlar devletin elinde olduğu sürece eğri büğrü işler devam edecek.

Sabancı Topluluğu, kurmayları tarafından uyarılmadı mı?
— Bizim meselemizi biz çözeceğiz. İstikrar paketinde giderken bizim takım vardı. Türk takımı, yani bürokratlar, işadamları ve milletvekilleri vardı. Dışarıda ise IMF ve onun yetkilileri, Cottarelli. Onun adını herkes öğrendi. Siirt’teki adama maliye bakanının adını sorsan bilmez ama onu biliyor. Karşıdaki takım, dünyada böyle reçeteler yazan, birikimi olan bir takım. Bu iki takım arasındaki değerlendirmeler yapıldığında, bir tarafta koalisyon, ortaklıklar, istikrarsızlık rüzgârı, karşıda ise verimli, birbirini tamamlayan tavırlar var. 38 yıl boyunca Avrupa Birliği için üyelik konuşulur mu? Allah’tan korkun be!

Yılan oyunuyla gönüllere taht kuran 3310’un halefi 3330’un reklam görseli. NOKIA: Connecting People.

Neden böyle oluyor? Kurtulabilecek miyiz bu sıkıntıdan?
— Söylediğim yollarla belki kurtulabiliriz. Programı yaparken içeride bilgisi olanlar görev yapmış, dışarıdakiler de görev yapmış. İçeride ve dışarıda herkes sahip çıkmış. Herkes yanında, destkeliyor. 14 ay önce yola çıktık. İnim inim inleyen dar gelirlilere fedakârlık melodileri söyledik. Sonunda olmadı.Dünyada bu kavgaların başka örneği var mı?
— Nadir boyutlarda bazı şeyler olmuş diye söyleniyor fakat ekonomi hiç böyle etkilenmemiş. Sen sağlıklı olmadığın için sonuç böyle oluyor. “Bu cumhurbaşkanını veto edelim, havaalanına gitmeyelim” diyoruz. Bu kafayı denize atın kardeşim. Basiretsiziz. İyi insanlar seçemiyoruz.

0135-telsim-reklami-2001-cep-kisaltmalari-sozlugu
Telsim, mesajlaşmayı sevenler için bir hoşluk düşündü. CepMesaj Kısaltmaları Sözlüğü. Bu kısaltmaları kullanarak çok daha hızlı mesaj yazabilir, arkadaşlarınızla özel ve eğlenceli bir dille haberleşebilirsiniz. Ücretsiz CepMesaj Kısaltmaları Sözlüğü’nüz Telsim CepShop’larda. Gelin, alın. // FixKart – OXKart – PratikHat

Seçim sistemi nasıl olmalı? Başarabilir miyiz?
— Programı iyi yaptık ancak iyi uygulayamadık. Mümkünse parlamento dışından bir adamı ekonominin kaptanı yapalım. Ona tam yetki verelim. Bu adam ekonomiyi bilecek, kararlı olacak, tam yetkilerle gelecek. Keşke parlamento içinden gelse. Ama partili olduğu için ezilir. Dışarıdan tarafsız bir adam olmalı. Turgut Özal tam yetkiliydi. Bize bugün yine bir Turgut Özal lâzım.
İşsizlik ne boyutlara varacak?
— Hiç işi olmayanlar var. “Kurban olayım bana bir iş ver. Kaç lira verirsen ver” diyor adamlar. Sigorta istemiyor. Böyle adamlar dolu. Bir de işi var ama mutlu değil. Polis ve öğretmenlerin bordrolarına bakın. Bir de çok az olmakla birlikte yıllık 25 bin doların üzerinde kazanan işçi var. Bu ne dengesizlik? Teknolojiye sırtını dönersen dünya pazarlarına mal satamazsın. İşsizlik artar, nüfus giderek kalabalıklaşıyor zaten. Bu ürküten bir tablo. Hangi detaya girersen ürkütüyor.

Siz ne kadar fakirleştiniz?
— Krizden sonra (2001) herkes fakirleşti. Kızım biz zaten anadan doğma fukarayız. Rakamları konuşuyoruz. Millî gelir 3000 dolar. Avrupa’nın 20-30 bin dolar. Sen zaten fukarasın. Kuzey Kıbrıs’ta millî gelir 3000, Güney Kıbrıs’ta 17 bin dolar. Biz ne basiretsiz adamlarız ki onlar ilerlerken 3000 dolarda kaldık. Fukaralık kaderimiz mi? Şimdi kavga oldu, kriz geldi, iyice fakirleştik.



  Kaynak: 2001, Tempo Dergisi