Hoş bir tesadüf. 1968 «SES Sinema Artisti Yarışması»nda kızlar arasında üçüncü olan Fatma Karanfil, Eskişehir doğumluydu. 1970 yılında yapılan son yarışmamızda kızlar arasında üçüncü olan Deniz Erkanat da Eskişehir’de doğmuş. 28/8/1948 yılında doğan Erkanat, ilkokul ve ortaokulu Eskişehir’de okumuş. Ticaret Lisesi birinci sınıfındayken okulu terk etmiş. Bu arada okul takımında atletizm yapmış, kızlar arası yüksek atlamada birincilikleri, 800 metrede yabana atılmayacak dereceleri var. Okul döneminden sonra çalışma hayatı başlamış Deniz Erkanat için.
Tam beş yıl süreyle Almanya’da foto haber ajansında sekreter olarak çalışmış, bir yıl görevle Teksas’a gitmiş. İngilizce ve Almanca biliyor. Yarışmaya da Almanya’dan katılmış zaten. Önce oradan fotoğraflarını yollamış ve yıllık iznini almayıp yarışmayı beklemiş. İlk elemeyi atlatınca İstanbul’a gelmiş. Sonrasını biz de biliyoruz. Deniz canlı elemeyi de kazandı. Tecrübe filmi çekiminden sonra kızlar arasında üçüncü oldu. Konuşurken çok ilginç bir şey daha öğreniyoruz. Deniz Erkanat, 1964 yılında Türkiye ikinci güzeli seçilmiş.
Boyu 1.71, kilosu 60. Saçları kestane, gözleri kahverengi. Vücut ölçüleri de şöyle. Göğüs:95, bel:60, kalça:95. Yemeklerden sadece deniz mahsüllerini sevmiyor. Diğerleri arasında ayrım yapmıyor. Almanya’dayken uzun süre judo ile meşgul olmuş, hatta iki «kemer» almış. 1970 SES Sinema Artist yarışması sonuçlanır sonuçlanmaz uçağa atladığı gibi Almanya’ya giden, oradaki işlerini tasfiye edip Türkiye’ye dönen Deniz, sinemanın ihtiyaç duyduğu tiplerden. Uzun boylu, değişik, «havalı», durmuş oturmuş bir genç kız. Üstelik son derece iyimser, son derece iyi niyetli. Kendisi ve sinema hakkında şunları söylüyor:
— Bundan sonra benim için varsa yoksa sinema. Bütün gayretimle çalışıp sinemada bir şeyler yapmaya gayret edeceğim. İşimin zor, mücadelemin çetin olacağını biliyorum. Ama kendime ve azmime güvenim sonsuz. İdealim Türk sinemasında iyi şeyler yapabilmektir.
Ahmet Canbazoğlu
Söke’de Ahmet adında bir genç vardı. Gelenlerin ilk gördükleri zaman «Artist gibi delikanlı» dedikleri bu sarışın, mavi gözlü, sert hatlı genç adama geçen yılın bu aylarında, «Gün gelecek, sinema artisti olacaksın» deselerdi güler geçerdi herhalde. Çünkü kenarından köşesinden bile olsa sinema artisti olmayı düşünmüyordu. Ama yaz gelince işin rengi değişti. Didim plajında Renan, Seyhan ve bütün diğer arkadaşları Ahmet Canbazoğlu’na ısrar etmeye başladılar. Niçin sinema artisti olmayı denemiyordu? Hem SES mecmuası bir yarışma açmıştı. Ahmet bu yarışmaya girse ne kaybederdi? Ahmet Canbazoğlu, bu ısrarları «Olur, olur» diyerek geçiştirdi ama sonradan oturup uzun uzun düşündü. Bu arada devamlı olarak yer değiştiriyor, bütün Ege sahillerini dolaşıyor, her gittiği yerde birkaç gün kalıyordu. Nihayet Bodrum’da ani bir kararla «Foto Esmer»’e girip üç fotoğraf çekildi, SES’ e gönderdi. İlk eleme, canlı eleme, tecrübe filmi derken günler hızla gelip geçti ve Ahmet Canbazoğlu erkekler arasında üçüncülüğü kazanıp sinemaya girdi.
Canbazoğlu, 12/2/1950’de Söke’de doğmuş. Babası çiftçilik yapıyor. Biri asker, biri öğrenci iki kardeşi var. Yemeklerden güveci, renklerden siyahı, içkilerden rakıyı tercih ediyor. Boyu 1.87, kilosu 80. Karşıyaka Koleji ikinci sınıfında öğrenimi terk etmiş. İngilizce biliyor. Tipinden gelen avantajı iyi kullanabilirse kısa süre içinde adını yıldızların arasına yazdırabilir. Bu konuda kendisi şunları söylüyor:
— İstanbul benim için yeni bir muhit. Sinema yeni bir iş. Şimdiden konuşmak yersiz ama kendime güvemiyorum. Sinemayı bir meslek olarak benimsedim. Başarılı olmak için elimden gelen gayreti sarfederek bana güvenenleri utandırmamaya çalışacağım.
Kaynak: 1971, Ses Dergisi