Bir padişahtan daha fazlası. O, bizim pek alışık olmadığımız ideal bir hayat portresiydi. Farklı olması sebebiyle seveni de çok oldu, düşmanı da. Bazen karşımıza siyasî dehasıyla rakiplerini kıskandıracak bir devlet adamı şahsiyetiyle, bazen de İstanbul’un en iyi marangozlarına taş çıkartacak eserleriyle çıktı. Bir tarafta iç ve dış mihraklar karşısında devleti ayakta tutmaya çalışırken diğer tarafta gelecek nesillere miras kalacak eserler vücuda getirmekle uğraştı. Ardında ise şanlı bir isim ve hâlâ günümüze ışık tutan kandil mahiyetinde bereketli bir hayat bıraktı.
SULTAN II. ABDÜLHAMİD KRONOLOJİSİ
21 Eylül 1842: Sultan Abdülmecid’in ikinci oğlu olarak Çırağan Sarayı’nda Tir-î Müjgan Kadın Efendi’den dünyaya geldi.
31 Ekim 1852: Tir-î Müjgan Kadın Efendi vefat etti. 10 yaşında annesiz kalan şehzade, babası tarafından Perestû Kadın Efendi’nin himayesine verildi.
3 Nisan 1863: Sultan Abdülaziz, yaklaşık 1 ay sürecek Mısır seyahatine çıktı. Yanına büyük oğlu Şehzade Yusuf İzzeddin Efendi’nin yanı sıra ileride her biri sırayla tahta geçecek olan Veliahd Murad Efendi, Şehzade Abdülhamid Efendi ve Şehzade Reşad Efendi’yi de aldı.
31 Ağustos 1876: Şehzade Abdülhamid, 34 yaşındayken 34’üncü Osmanlı Padişahı vasfıyla tahta çıktı ve kendisine biat edildi.
7 Eylül 1876: Sultan II. Abdülhamid için Kılıç Alayı merasimi düzenlendi.
23 Aralık 1876: Kânûn-ı Esasî ve I. Meşrutiyet, Sultan II. Abdülhamid’in hatt-ı hümayûnunun Bâb-ı Âli’de okunması ile ilan edildi.
19 Mart 1877: Sultan II. Abdülhamid, I. Meclis-i Mebusan’ı açtı.
7 Nisan 1877: Sultan II. Abdülhamid, Dolmabahçe Sarayı’ndan daha güvenli bulduğu yıldıza taşındı ve buraya Yıldız Saray-ı Hümâyûn’u ismini vermiştir.
24 Nisan 1877: Rusya Osmanlı Devleti’ne harp ilan etti. Tarihe “93 Harbi” diye geçen bu savaşta Osmanlı Devleti mağlup olarak Balkanlar ve Doğu Anadolu Rus işgaline maruz kaldı.
31 Ocak 1878: 93 Harbi’nin neticesinde Edirne Mütarekesi imzalandı.
13 Şubat 1878: II. Abdülhamid, ilan edilen fermanla devleti harbe sokarak perişan eden Meclis-i Mebusan’ı süresiz kapattığını ve devlet idaresini eline aldığını belirtti.
3 Mart 1878: Rusya ile ağır ve feci şartlar ihtiya eden 29 maddelik Ayastefanos Antlaşması imzalandı.
20 Mayıs 1878: Tarihimize “Çırağan Vakası” veya “Ali Suavi Vakası” olarak geçen, saltana karşı darbe teşebbüsü gerçekleşti.
4 Haziran 1978: Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında akdedilen bir anlaşmayla Kıbrıs, İngiltere’ye bırakıldı.
13 Temmuz 1878: Ayastefanos Muahedesi’nin Osmanlı’ya ağır gelen maddelerini Rusya aleyhine düzenleyen Berlin Antlaşması imzalandı.
12 Mayıs 1881: Fransa Tunus’u işgal etti.
27 Haziran 1881: Yıldız Mahkemesi kurularak, Sultan Abdülaziz’i şehit eden Mithat ve diğer paşaların yargılanmasına başlandı.
1 Ocak 1882: Padişahın iradesiyle Mekteb-i Sanayi-i Nefise-i Şahane (Güzel Sanatlar Akademisi) açıldı.
15 Eylül 1882: İngiltere Mısır’ı işgal etti.
16 Ocak 1883: Hamidiye Ticaret Mekteb-i Âlisi (Yüksek Ticaret Mektebi) açıldı.
20 Haziran 1884: Mülkiye Mühendis Mektebi kuruldu.
2 Kasım 1889: Sultan Abdülhamid’in misafiri olarak İstanbul’a gelen Alman İmparatoru II. Wilhelm, Dolmabahçe rıhtımında karşılandı.
30 Eylül 1895: İstanbul’da “Birinci Ermeni Patırtısı” diye tarihe geçen isyan çıktı.
15 Şubat 1897: Yunan kuvvetleri Girit’e asker çıkardı. Yunan çeteleri Rumeli’deki Osmanlı sınırlarına saldırdı.
17 Mayıs 1897: Osmanlı Ordusu Yunanlılara karşı Dömeke Zaferi’ni kazandı.
4 Aralık 1897: Yunanistan ile İstanbul Antlaşması yapıldı.
30 Aralık 1898: Gülhane Askerî Tıp Mektebi açıldı.
31 Ağustos 1900: Dârülfünûn-ı Şahane kuruldu.
21 Temmuz 1905: Sultan Abdülhamid’e bir cuma günü Yıldız Camii’nden çıkacağı sırada Ermenilerce bombalı suikast girişiminde bulunuldu.
23 Temmuz 1908: II. Abdülhamid Han, bir irâde-i seniyye yayınlayarak, Kanun-ı Esasî’yi tekrar yürürlüğe koydu ve II. Meşrutiyet ilan edildi.
1 Eylül 1908: Hicaz Demiryolu, bizzat Abdülhamid Han’ın iştirak ettiği merasimle bütünüyle hizmete açıldı.
5 Ekim 1908: Avusturya-Macaristan, Bosna-Hersek’i ilhak ettiğini ilan etti. Osmanlı Devleti’ne bağlı Bulgaristan Prensliği, istiklâlini ilan ederek krallık şeklini aldı.
17 Aralık 1908: II. Meşrutiyet dönemi ilk Meclis-i Mebusan’ı topladı.
13 Nisan 1909: 31 Mart Hadisesi cereyan etti.27 Nisan 1909: Sultan II. Abdülhamid “hâl” edildi. Yerine V. Mehmed Reşad tahta çıkarıldı.
28 Nisan 1909: Tam üç yıl, altı ay, üç gün hapis hayatı geçireceği Selanik’teki Alatini Köşkü’ne yerleştirildi.
10 Şubat 1918: Balkan Harbi sebebiyle İstanbul’a getirilen sultan, Beylerbeyi Sarayı’nda vefat etti. Divanyolu’nda Sultan II. Mahmud Türbesi’ne defnedildi.
Sultan Abdülmecid, yedi gün boyunca beşer nöbet top atılmasını emretmiş ve bu doğumu vezirine şu şekilde bildirmişti:
— Benim vezirim, Cenâb-ı Hakk’ın lütûf ve inâyet-i âliyesine hamdolsun, bulunduğumuz ayın on altıncı çarşamba günü saat on bir kararlarında, temiz neslimizden bir şehzade dünyaya gelmiş olup, ismini Abdülhamid verdim. Cenâb-ı Hakk ömrünü uzun ve kendisini ise bize ve Müslümanlara hayırlı eylesin.
Beni Öpmeye Kıyamazdı
II. Abdülhamid, annesinin vefatına çok üzülmüştü. Ondan şu şekilde bahsederdi:
— Zavallı anneciğim pek genç yaşında gitti. Hayali daima gözümün önündedir. Onu hiç unutamadım. Beni çok severdi. Hasta olduğu müddetçe karşısına oturtup yüzüme bakmakla yetinirdi. Beni öpmeye kıyamazdı. Allah rahmet eylesin.
Avrupa’yı Dolaşan Şehzade
Osmanlı toprakları dışında yabancı memleketlere seyahat eden ilk ve tek Osmanlı padişahı ûnvanına sahip Sultan Abdülaziz, Avrupa seyahatine çıkarken yanına iki yeğeni V. Murad ve II. Abdülhamid’i almıştı. Şehzade Abdülhamid daha önce amcasıyla birlikte Mısır’a da gitmişti.
Bir Abdülhamid Han Portresi
Sultan II. Abdülhamid’in yüz hatları büyük dedesi Fatih Sultan Mehmed’i andırırdı. Orta boyluydu ve omuzları genişti. Gözleri ela, saçı ve sakalı koyu kumraldı. Burun yapısı Osmanlı hanedanına has bir çizgideydi. Kuvvetli zekâsını gösteren alnı, açık ve yüksekti. Yüzü beyaz ve pembeliğe meyyaldi. Konuşması tane tane ve gayet sakindi. Fikirlerini ve meramını fevkâlade bir ifade ve nezaketle anlatmaya muktedirdi. Sık sık tebessüm eder, fakat kahkaha ile güldüğüne hiç rastlanmazdı. Yürüyüşü tabiî ve vakarlı, gayet nazik ve her hâlinde bir fevkâdadelik vardı. Sadeliği ve intizamı severdi.
Sadece Bir Padişah Değildi!
II. Abdülhamid, devlet işlerinden arta kalan hususî zamanlarını farklı meşguliyetlerle geçirirdi. Alışkanlıklarını hiç aksatmadan devam ettirirdi. O, iyi bir hattat ve marangozdu. Kendine ait bir marangoz, saat, çini atölyesi ve çiftlikleri vardı. Yaptığı dolaplar, masa ve çekmece gibi eşyalar son derece sanatkârane idi. On bini aşan kitaptan oluşan kütüphanesinde çok fazla kitap okurdu. Şehzadelik yıllarında ticaretle, ziraatla ve madencilikle uğraşmıştı. Atlara ve silahlara çok meraklıydı. O, şahsı için iktisatlı, hayır işleri için cömertti. Kazandığı servetini millet ve devlet hizmetlerine sarf etti.
Bir Saraydan Fazlası
Osmanlı saray mimarisinin son numunesi olan Yıldız Sarayı, II. Abdülhamid ile özdeşleşmiştir. Devletin idaresini Dolmabahçe’den Yıldız’a taşıyan Abdülhamid, devleti buradan idare etmiştir. Âdeta kendi içinde bir şehir olan Yıldız Sarayı, II. Abdülhamid devrinde 500 bin metrekarelik bir sahaya ve 10 binin üzerinde bir nüfusa sahipti. Sarayın içinde birçok köşk ve kasır, harem ve caminin yanı sıra tiyatro, marangozhane, eczahane, tamirhane, çini fabrikası, kütüphane, seralar, hayvanat bahçesi ve zooloji müzesi gibi birçok farklı teşekkül vardı.
Sultana Suikast
II. Abdülhamid, 21 Temmuz 1905’te gerçekleşene Cuma Selâmlığı merasiminde hain bir suikaste maruz kalır. Yıldız Camii’nden çıkacağı sırada kendisini havaya uçurmak üzere bir saatli bomba patlatılır. Mutad dışı birkaç saniye gecikme ile Sultan Abdülhamid’in hayatı kurtulur. Bu gecikmenin sebebi ise caminin kapısında Şeyhülislam Cemaleddin Efendi’nin padişaha bir mevzu arz etmesi ve birkaç cümle konuşmasıdır. Söz bitip caminin merdivenlerinden adım atmaya başlarken bomba patlar ve bu müthiş infilak yeri göğü titretir. Patlamanın sesi İstanbul’un çoğu yerinden işitilir.
Gerçekleşen Rüya
“Hicaz Demiryolu benim eski rüyamdır” diyen Sultan Abdülhamid, gerçekleşmesi hayal olarak görülen bu projeyi dünya Müslümanlarına kazandırmıştı. 2 Mayıs 1900 tarihinde yayınlanan irade ile hazırlıklarına başlanan projenin inşaatı 1 Eylül 1900 tarihinde Şam’ın Kadem mevkiinde başlamış, El-Ula-Medine-i Münevvere hattının bitmesiyle seferler başlamıştır. Yaklaşık 8 sene gibi kısa bir sürede 1464 kilometrelik hat hizmete girdi. Kervanlarla 40 günde gidilebilen Şam-Medine yolu, trenle üç güne inmişti.
EĞİTİM VE MODERNLEŞME
Devri incelendiğinde, Sultan Abdülhamid’in ne kadar zor bir konumda olduğunu ve büyük riskler almak zorunda kaldığını anlamak hiç de zor değildir. Tanzimat sonrası devlet adamları, modernliği (Batılı yeni hayat tarzını) topluma yaymak için eğitimi en uygun ve elverişli araç olarak gördüler. Bu bakımdan yeni eğitim kurumlarının açılmasına ve yaygınlaşmasına önem verdiler. Ancak nitelikli bir eğitimi vadetmek ve gerçekleştirmek mümkün görünürken, neticlerini kestirememek ve istenilenin zıt istikâmetinde sonuçlar elde etmek, işin doğasında vardı. Sultan II. Abdülamid devri eğitimini, her şeyden önce bu hakikat çerçevesinde anlamaya çalışmak icap eder.
Devletin Bekası Eğitimledir
Tanzimat ile başlayan eğitimde yeni atılımların hukukî çerçevesi 1869’da oluşturulan Maârif-i Umûmiye Nizamnâmesi’dir. Bu nizamnâmeye göre devletin sahip çıktığı ve geliştirmek istediği eğitim sisteminin çatısı oluşturulmuş ve iptidaî mekteplerden Dârülfünûn’a bütün detaylar şekillendirilmiştir. 1876’ya kadar devletin siyasî ve ekonomik durumu hayli kötüye gittiğinden, söz konusu nizamnâme uygulanamamıştır. Sultan Abdülhamid, son derece zort şartlarda tahta oturduktan sonra, daha da zor bir imtihan olan 93 Harbi’nin ezici, yok edici neticesiyle başa çıkmak zorunda kaldı.
DEVAMI GELECEK
Kaynak: Yedi Kıta Dergisi