Tülin Şahin Prenses Oldu

Tülin Şahin’in Türkçe bir kitap yazabilecek son kişi olduğunu düşünebilirsiniz. Ama bir günlük havasında yazdığı ve konuşurken olduğu gibi samimi ve cıvıl cıvıl bir dil kullandığı “Kral, Prens ve Fakir” isimli diyet kitabında, sadece kilo aldığı dönemin öncesi, sonrası, yaptığı diyetten bahsettiğini ve yazarlık gibi bir iddiası olmadığını söylüyor.

Son bir yıldır yurt dışındaydın. Neler yaptın?
Geçen yıl yurt dışındaki ajanslarım böyle bir karar aldı. Daha çok orada çalışmamı ve Türkiye’den biraz çekilmemi istediler. Sonuçta ajanslarım onlar ve bir şekilde onların fikirlerine uymam gerekiyordu. Özellikle Milano’da birçok firmaya modellik yaptım ortadan kaybolduğum bu süre içinde. Biraz da kafamı dinledim denilebilir aslında. Kendimi sadece modelliğe verdim. Menajersiz ve kendi başıma başardığım işlere bakınca gurur duyuyorum. Bana yakıştırılan ve hiçbir zaman onaylamadığım bir ismim vardı medya tarafından yaratılan. Cindy olarak anılan kızı tamamen terk etmek ve Tülin Şahin olduğumu kabul ettirmek anlamındaydı bu. Sivaslı Cindy imajı benim yarattığım bir şey olmadığı için, bu konunun üstüne gidenlerle Sivaslı Cindy’yi başbaşa bıraktım.

Saçını kestirmeyi, makyajını değiştirmeyi düşündün mü?
Dünyanın en güzel kadınlarından ve ilk süper modellerden birine benzetilmek tabii ki harika. Cindy Crawford tavrı, yaptığı her şeyle modellik dünyasına çok şey kazandırmış örnek biri. Bir ara kısacık peruk takıyordum örneğin. Ama bu o benzetmeye yapılmış bilinçli bir karşı hareket değildi. Ben böyleyim. Saçım ve makyajım bu. Kendimi bu şekilde rahat hissediyorum. Birilerine benzetilmek ya da benzetilmemek adına kendimi değiştiremem.

Kitap yazmaya ne zaman başladın?
Ağustos gibiydi. Üç ayda bitti. İstanbul’a döndükten sonra hem uzun süre burada olmayışımdan dolayı hem de verdiğim kilolardan dolayı insanlar sürekli beni durdurdular. Elektronik postalar ve mesajlar gönderip nasıl kilo verdiğimi soruyorlardı. Daha büyük bir kitleye ulaşmak için ve bu sorulara yanıt vermek için çok otoriter bir dil kullanmaksızın -kilo verme sürecinde yaşadıklarımı, nelere dikkat ettiğimi- yazmaya karar verdim. Televizyonlara bu konuda verdiğim röportajların sayısını hatırlamıyorum. Çoğunda konuşmamın sadece on dakikası yayınlanıyordu ve insanlar bir dönem, “Saat 7’den sonra bir şey yemeyin” cümlemi ezberlemiş durumdaydı. Bunun yanlış anlaşılabileceğinden endişe duydum.. Çünkü kilo vermek ve özellikle de sağlıklı bir şekilde vermek adına tek yaptığım şey akşam 7’den sonra yemek yememek değildi.

Kitap yazarken zorlandın mı?
İnsanlar beni ekrandan dört yıl boyunca nasıl tanıdılarsa, alışılan konuşma tarzımla ve samimi bir dilde günlük havasında yazmaya çalıştım kitabı. Hatta basım aşamasında düzeltmeler yapılmadı. Çünkü o zaman başka biri konuşuyor olacaktı. O yüzden Türkçe konusunda çok da tereddüt etmedim. Zaten kilo verme aşamasında uyguladığım her şey doğal ve kolay olduğu için böyle bir üslup kitaba çok yakıştı bence. Herkesin yapabileceği şeyleri yazdım kitapta. Bu işe tonla para yatırmayı, estetik operasyonlar yaptırmayı öneren bir kitap değil bu.

Türk kadınlarının beslenme konusundaki hataları nelerdir?
Akşam saatlerinde biraz fazla yeniyor Türkiye’de. Saatlerce sürüyor akşam yemekleri. Hatta uykunuz gelene kadar. Türk kadını rahatına düşkün. Kimi zaman markete yürümeye bile üşenebiliyor.
Evden markete giderken asansör yerine merdivenleri kullanmak büyük ölçüde yarar sağlar ve gün içinde biriktirdiğimiz birçok kaloriyi yakar. Önemli olan yediğiniz kadar kalori harcayıp harcayamadığınız. Ev işi yaparak bile olsa aldığınız kalori ile harcadığınız kaloriyi dengeliyorsanız kilo almıyorsunuz. Örneğin, ev kadınlarının çoğu tüm ev işlerini bitirdikten sonra oturup bir güzel yemek yer. Aslında bunu işlere başlamadan önce yapsalar zaten bu kalorileri yakacaklar. Türkiye’de üç kez ev değiştirdim ve hepsinde temizliği kendim yaptım. Cam bile silerdim. Seviyorum çünkü..

Ne tarz bir diyet uyguluyorsun?
Kahvaltımı çok kuvvetli yapıyorum. Ve mutlaka birkaç çeşit içeriyor. Reçel, peynir, birkaç dilim ekmek yani ne isterseniz. Krallar gibi yiyorum. Öğlen de mutlaka yiyorum. Örneğin sebze sozlu bir tabak dolusu makarna ve ızgara et. Üç saatten fazla aralık bırakmamaya çalışıyorum öğünlerim arasında. Aksi takdirde vücut gerçekten zarar görüyor. Akşamları ise genellikle etli ya da ton balıklı salatayı tercih ediyorum. Hamsiye bayılıyorum mesela. Güllaç ve şekerpareye dayanamam. Ara öğünlerde meyve ya da minik bir kurabiye yerim. Çünkü sabah ve öğlen çok kuvvetli yiyince akşam fazla bir şey yemek ihtiyacı hissetmiyorsun. Bir ay boyunca vücudu buna alıştırırsan zaten kendiliğinden bir rutine giriyor.

Kaynak: 2003, Cosmopolitan Dergisi