Muhsin Ertuğrul dönemindeki yöresel ağırlıklı “tek tip” oyuncuların egemenliği “kırsaldan kente geçiş”le, yani “büyük şehir öyküleri’yle son bulacaktır. Zamanın akışı içinde giderek inişe geçip yüzleri eskiyen ve “yorgunluk dönemi “ne giren yaşlı kuşağın yerini yeni gelenler alacaktır. Bu “nöbet değişimi” kaçınılmazdır. Bu bir süreç, bir doyum, bir talep meselesidir sonuçta. İşte böyle bir değişim, böyle bir dönüşüm sürecinde ortaya çıkan genç, taze yüzlerden biridir Salih Güney.

1950’lerde “kırsaldan kente geçiş”in ilk ve en önemli örnekleri Lütfi Ö. Akad’ın “Kanun Namına” (1952), Memduh Ün’ün “Üç Arkadaş” (1958) ve Metin Erksan’ın “Gecelerin Ötesi” (1959) adlı filmleriyle gündeme gelse de bu süreç, 1960’1i yıllarda daha bir yoğunlaşır. Özellikle de gençleşen Türk Sineması’yla.

Osman F. Seden’in 1960 yapımı “Namus Uğruna”dan sonra Metin Erksan “Acı Hayat’la (1962), Halit Refiğ “Gurbet Kuşları”yla (1964) “büyük şehir filmleri”ne yeni boyutlar kazandırdılar. Feyzi Tuna’nın 1965’de yönettiği “Yasak Sokaklar” ise “takım bilinci” içeren katıksız bir gençlik filmidir. Filmin oyuncularından Kuzey Vargın 25, Selma Güneri 18, Engin inal 19 ve Salih Güney 20 yaşındadır.

İlk bakışta jilet reklamlarındaki sinekkaydı traşlı “kartpostal jönü” gibi bir görüntü sergilese de Batıya dönük yüz hatlarıyla dikkati çeker. Biraz James Dean, biraz Alain Delon örneğin. Bu benzeşmeler, bu dışarlıklı göndermeler bir yana, aslında o “Made in Turkey”, yani Salih Güney’in ta kendisidir. Bu bağlamda asıl önemlisi, inişli çıkışlı 46 yıllık sinema yaşamında, bu fotojenik maskı nasıl kullandığı ya da nasıl kullanıldığıdır.

salih-guney-biyografisi-salih-guney-fotograflari (3)
Salih Güney’in gençlik yıllarından bir fotoğrafı. (Stüdyo Yaşar)

MEMDUH ÜN’ÜN KANDIRAMADIĞI
Temelde tiyatro çıkışlı bir oyuncudur Güney. Tiyatro yaşamına profesyonel olarak “Aşk Zinciri” adlı oyunuyla başlayan, Adanalı sanatçının ünlü hocalarıdır Cüneyt Gökçer’le, Mahir Canova. Yakın dostlarından tiyatro duayeni Haldun Dormen’in katkıları büyüktür. Kaldı ki sinema dünyasma geçişi de Haldun Dormen’in yönettiği “Bozuk Düzen’ (1965) adlı filmle gerçekleşir.

Aslında sinema oyunculuğunda gözü yoktur Güney’in. Sinemaya gençlik yıllarımla sıcak bakmaz. O yalnızca kendini tiyatroya adamıştır. O yıllarda film teklifleri alsa da, hep reddeder. Bu konuda kaçırılmaması gereken en cazibi İne Memduh Ün’ün teklifidir.

Yıl 1965. Ses Mecmuası’nın amatör ve sinemaya hevesli gençler arasında düzenlediği “artist yanşması”na katılanların, kamerayla prova çekimlerini yapan prodüktör/yönetmen Memduh Ün şöyle der:
— Salih, bu yarışmaya katıl, seni birinci seçelim.
Güney’in cevabı, yine değişmez, “hayır”dır. Ve o yıl, bu yarışmada Selda Alkor’Ia, Tunç Okan “birinci” seçileceklerdir. 20 yaşındaki Salih Güney, sevgili dostu Haldun Dormen’i kıramayıp küçük bir “hatır rolü”yle kamera karşısına çıktığı “ilk film”i “Bozuk Düzen’in
ardından, aynı yıl yaşamını değiştirecek fırsatı yakalar sonunda. 26 yaşındaki genç kuşak yönetmeni Feyzi Tuna’mn “Yasak Sokaklar” filmiyle. Filmin yapımcısı da aylar önce, onu tiyatro sahnelerinden koparmayı başaramadığı, kandıramadığı ünlü yönetmen Memduh Ün’dür.

salih-guney-biyografisi-salih-guney-fotograflari (7)
Salih Güney, Selma Güneri ile birlikte “Yasak Sokaklar” filminde. (1965)

Salih Güney, dolaylı yollardan da olsa, kendi iradesiyle kararını vermiş, Yeşilçam’a boyun eğmiştir. “Yasak Sokaklar” Güney’in ilk çıkış filmidir. Bir ölçüde kendini oynar. Düzene başkaldıran hırçın ve asi genç rolüyle. Ve Güney, motosikletiyle de bir kaza geçirir filmin çekimi sırasında.

O BİR MASAL PRENSİ
Ajda Pekkan, Kuzey Vargın ve Sevda Ferdağ’la karşılıklı oynadığı 1965 yapımı “Şehvetin Esiriyiz” adlı gençlik filminden sonra 1966 yılına çok hızlı bir çalışma temposuyla girer Salih Güney. Fatma Girik’le “Yiğitler Ölmezmiş”, Filiz Akın’la “Çıtkırıldım”, Hülya Koçyiğit’le “O Kadın”, Selma Güneri ve yine Kuzey Vargın’la oynadığı “Çılgın Gençlik”, 1966 yapımı filmlerin sadece bir bölümüdür.

Film setleriyle İstanbul’un o yıllardaki hareketli gece yaşantı arasında dört nala koşturan Güney, şaşkındır. Nasıl şaşkın olmasın ki? Kısa sürede çevresi, çok renkli hayran kitlesiyle sarılmıştır. Bir yanda masumiyete dayalı, yüreği kıpır kıpır gerçek hayranı genç kızlar. Ya öbür yanda? Birden tırmanışa geçişle, gençlik ve tazeliğini bir silah gibi kullanan Salih Güney, gece yaşamının maceracı, doyumsuz ve jigolo besleyici dulların kuşatması altındadır.

O yıllarda ele avuca sığmayan Güney, yerinde bir deyimle “kafasına göre takılır”. Hızlı bir yaşam sürer. Zamanlamayı ve fırsatları iyi kullanmak zorundadır. Ne var ki ipin ucunu kaçırdığında çoğu kez skandallara dönüşen bir takım tatsız olayların içinde bulur kendisini. “Yasak Sokaklar” ve “Şehvetin Esiriyiz ’de birlikle oynadığı “can dostu” Kuzey Vargın tarafından, bir tartışma sonucu bıçakla yaralanması ve de yine bir başka tartışmada sevgilisi Oya Peri’nin kafasına telefon ahizesiyle vurup, onu hastanelik etmesi gibi.

salih-guney-biyografisi-salih-guney-fotograflari (1)
Salih Güney, ünlü çizgi roman karakteri Swing rolünde. (1971)

Çeşitli gece yaşamı maceralarının ardından 1970’li yılların başında sinemadaki en parlak dönemini yaşamaktadır. Ertem Göreç’ln yönettiği, Salih Güney’in Zeynep Değirmencioğlıı ve Belgin Doruk’la oynadığı Walt Disney uyarlaması “Pamuk Prenses ve 7 Cüceler”, beklenmedik ölçüde ilgi görür. Gişe rekorları kırar. Ve birden Türk Sineması’nda bir “masal filmleri dönemi” başlar.

Güney’in yüz yapısı bu tür masal fantazmalan içeren filmlerle öylesine örtüşür ki. Özellikle de uluslararası çizgi-roman kahramanı “Swing” filmiyle. Bu örtüşme, Salih Güney’li “devam filmleri”ne yol açacaktır. “Binbir Gece Masalları” ve “Altın Prens Devler Ülkesinde” adlı filmlerle düşlerdeki “beyaz atlı prensi”dir Yeşilçam’ın.

Eric Segal’in fırtınalar koparan “Love Story” adlı betseller romanının yerli uyarlaması “Aşk Hikâyesi”, Salih Güney’i daha da yukanlara tırmandırır. Deniz Gökçer’le oynadığı ve kanserli kız konulu “Aşk Hikâyesi”, dönemin “gözü yaşlı” seyircisine “mendil parçalatan” bir kitle filmidir.

salih-guney-biyografisi-salih-guney-fotograflari (5)
Seyyal Taner ile çevirdikleri “Benimle Sevişir Misin” adlı filmden bir sahne. (1972)

HERAKLES TAKINTISI
Menekşe renkli gözlü sanatçının çok özel yaşamına girersek Salih Güney, iki kez evlenmiştir. Önce, Muhsin Ertuğrul döneminin ünlü “jönprömiye”si Suavi Tedü’nün kızı Zeynep Tedü, sonra Galatasaraylı futbolcu, gol krallarından Reha Eken’in kızı İpek Eken’le.
1979’da ABD’ye gidip Amerikan vatandaşı olan Salih Güney, 15 yıl sonra 1996’da ülkeye döner. Ve bir 15 yıldan beri de bir “Herakles takınlısı”yla yaşamaktadır. Yunan mitolojisinin Kuvvet Tanrısı Herakles ve tarihi eser kaçakçılığı üzerine kurduğu “Gece Çakalları” adlı senaryosunu bir türlü beyazperdeye aktaramaz. Gerekli ve ilgili yerlere yaptığı başvurular sonuçsuz kalır, sponsor da bulamaz.

1982’de Antalya Perge kazılarından çalman Herakles heykelinin New York Metropolitan Müzesi’nde olduğu gazeteci Özgen Acar tarafından tespit edilir. Salih Güney de bu çalıntı tarihi eserin destekçisidir. Herakles’in Türkiye’ye iade edilmesi için savaşır, Boston’da yürüyüşler düzenler. Ama artık mutludur. Yunan tanrılarından Zeus’un oğlu Herakles, kendi topraklarında, Antalya Müzesi’ndedir.

2006’da Mustafa Altıoklar’ın yönetiminde kamera karşısına çıktığı “Beyzanın Kadınları’’ ’ şimdilik, son sinema filmidir Güney’in. Ve Amerika’da yaşadığı sürece ülkesi için bir misyoner gibi çalışması, Türkiye’ye turist getirmesi, tarihi eser kalıntılarının yoğun olduğu bölgelerde liseli kızlara çevre temizliği yaptırması, tutku dolu bir yaşamın uzantılandır. Bunca yıllık bir yaşam savaşından sonra Türk Sineması’ndaki asıl gelmesi gereken yeri, bazı nedenlerle bulamamış olsa da, bugün hâlâ çekiciliğini koruyan 66 yaşındaki Salih Güney, “üç kuşağın gençlik idolü” olarak özlenecek hep. Anneannelerin, kızlarının ve torunlarının.

salih-guney-biyografisi-salih-guney-fotograflari (4)
Salih Güney, Kuzey Vargın, Ajda Pekkan ve Sevda Ferdağ ile “Şehvetin Esiriyiz” adlı filmden. (1965)

Kaynak: Türk Sinemasının Marjinalleri | Agâh Özgüç