Tarih boyunca tüm sanatlara konu olan kadınlar her zaman estetik bir nesne durumunda kalmıştır. Kadını estetik sanatsal bir platformda işlemek bütün sanatçıların vazgeçemeyeceği bir esin kaynağı olmuştur. Roman, hikâye, şiir gibi yazım sanatlarında, sinema, fotoğraf gibi görsel sanatlarda, resim, heykel gibi plastik sanatlarda kadını işlemek ve onun en iyi şekilde başkalarına göstermeye çalışmak bir amaç olmuştur. Ancak günümüzde kadın bazı çevrelerce bir meta olarak kabul edilmekte. Kadın objesinden hareket edilerek kadın bir sömürü aracı olarak görülmekte. Ülkemizde de durum aynı. Kadının sırtından kazanç sağlayanlar çoğalıyor. Peki bu durumdaki kadınlar neler düşünüyor? İşte bu sorunun cevabını bu tür kadınlar cevaplandırdılar.
ZERRİN EGELİLER: Sanatta Her Şey Mübahtır
Ortaokulda giderken evlenip tahsil hayatını yarım bırakan, günümüzün skandallı kadınlarından biri Zerrin Egeliler. İlk başlarda kocasını seviyor, sonrasında kavgalar, geçimsizlikler başlıyor. Bir kızları oluyor, sonra ayrılık ve ardından kızına ve kendine bakmak için çalışma, iş arama dönemi ve sonrasında Yeşilçam, Yeşilçam’da iş bulma, sonra soyun bakalım Zerrin.
SİNEMAYA DOYAMIYORUM
1978/1979 yıllarında sinemaya girdim, “Dila Hanım” filminde figüran oynadım. Bu arada fotoromanlarda oynadım. Öyle zamanlar oldu ki iki günde bir film yaptığımız oldu. Sinemada ilk yılımda 21 film, ikinci yılımda 28 film çevirdim. İlk filmimden 1500, son filmimden 100 bin lira aldım. Halk beni istediği sürece sinemada kalmaya kararlıyım.
SOYUNMAK KADAR DOĞAL BİR ŞEY YOK
Seks filmlerinde soyunmam ilk önce biraz zor oldu. Soyunmaktan utanmıyordum fakat o kadar insanın içinde soyunmak bana ilk zaman zor geldi. Sonra bu duruma alıştım ve soyunduğum sahnelerde herkesi arkadaşım/kardeşim olarak gördüm ve utanma duygum yok oldu. Onun yerini akılcı bir düşünce aldı. Yaptığım iş sanattı ve sanatta da ayıp/utanma olmayacağı için en iyi şekilde, benden istenileni yapmalıydım.
MİNE MUTLU: Soyundum ama soyamadılar
Lise sıralarında okulun en alımlı ve en güzel kızı seçilmişti Mine Mutlu. 1965 yılında Ankara’dan İstanbul’a gelen Mutlu, o günleri şöyle anlatıyor:
— Bir güzellik yarışması vardı ısrarlar üzerine katıldım ikinci oldum. Birinciliği Nebahat Çehre kazanmıştı. Sonraki yıl başka bir yarışmaya girdim ve PERDE dergisinin “Sinema Artisti” yarışmasında birinci oldum. O yılın sonlarına doğru Tunç Okan’la birlikte “Ben Bir Kanun Kaçağıyım” adlı filmde oynadım. 1974 yılında “Beş Tavuk Bir Horoz” adlı filmde ilk kez soyundum. Aslında bu tam bir çıplaklık değildi, mayoluydum ve göğüslerim açık olarak görünüyordum. Doğal çıplaklığın hiçbir zaman örtünmesinden yana değilim, hele yaptığım iş sanatsa sanat için soyunurum mutlaka.
Senaryoda soyunmam, gerekliyse ben istenildiği kadar veririm. Yabancı filmlerde soyunan kadınlar sanatçı oluyor da bize neden kötü kadın gözüyle bakıyorlar. Bunu bir türlü çözemedim. Çevirdiğim tüm filmlerde hiçbir zaman -tam bir cinsel ilişkiye- girmedim. Artistim ben, rolüm neyse onu hakkıyla yapmaya zorunluyum.
İlk defa “Beş Tavuk Bir Horoz” filminde göründüm. Önce bikinimi, sonra da küludumuçıkardım. Rol icabı altına yattığım erkek arkadaştan hiç etkilenmedim, çünkü o da rol yapıyordu ve o da sanatçıydı. Bu işi yapmaya zorunluydu.
ZERRİN DOĞAN: Modern bir kadınım ben
LLC’den sonra başladığım fotomodellik ve mankenlik çalışmalarından sonra ünlü fotoğrafçı Ersin Alok ile kadın ve doğa üzerine model çalışmaları yaptım. Ardından 1976 yılında çekilen “Korkusuzlar” filmi ile sinemaya merhaba dedim. Tüm sinema serüvenimde toplam yetmiş film çevirdim. Abdurrahman Keskiner bana artist olmamda yol gösteren oldu. Seks fruyası durduğu zaman dahi seyircilerim benden gelip imzalı resim istediler. Film çevirmeye başladığım zamanlar benden soyunmamı istediler fakat ne kadar soyunmam gerektiğine ben karar verdim.
FERİ CANSEL: Türkiye’ye soyunmaya geldim ben
Artist olmayı hiç sevmiyorum ama ne yapayım ekmek parası için mecburum. Tam on beş yıllık sinema oyuncusuyum. Kendime ve aileme bakıyorum. Önceleri sinemada sutyenle çıplak kalırdık, zaman değişti ve filmlerde açıklık fazlalaşınca biz de açılmaya başladık.Ben de para kazanmak için soyundum ama o seks furyasında şarkıcılığı seçtim ve o dönemler şarkıcı olarak para kazanmaya başladım. 13 yaşımdayken Kıbrıs’ta kadınlığı tattım. Genç yaşta kadın olmak bende rahatlık ve kendime güveni sağladı.
İlk filmlerimde bana hep bu film iyi olacak, biraz daha soyun, daha diş ol, üstündekileri çıkar dediler ve ben de bu söylenenleri harfi harfine yaptım. O günden beri soyunan kadın oldum. Bir süre filmden arta kalan zamanlarımda para için Parizyen Gece Kulübü’nde striptiz yaptım. Ama hiçbir filmimde tam bir cinsel ilişkiye girmedim. Ben istersem olur her şey, istemezssem hiçbir şey olmaz.
DİLBER AY: Film bitti, kızlık gitti
Mankenlik kurslarına devam ederken bana sıkça içki ikram ederlerdi. Önceleri istemememe rağmen içiyordum. Bu arada tanıştığım bir yönetmen bana başrol teklif etti, amacım sinema oyuncusu olmak için hemen bu teklifi kabul ettim. Önceleri utanıyordum çıplak görünmekten ancak her seferinde iç şu kanyağı rahatlarsın dediler ve beni içkiye alıştırdılar. Soyunmak benim için doğal bir şey. Film çekimine sürekli içkili geldiğim için neler yaptığımı bilmiyorum. Yalnız bildiğim tek bir şey vardsa tüm sinema yaşantımda 24 film yaptım ve hepsinde kızoğlan-kızdım.
KIZLIK GİDİYOR
Bütün filmlerimde benden istenilen sevişme biçimlerine girdim. Erkek arkadaşların donlarını saklamak için yatak sahnelerinde olmayacak pozisyonlara girdim, bu benim fazla seksi bir kadın olduğum imajını yarattı. Ama hiçbir filmimde tam bir birleşme olmadı. Bazen erkek arkadaşlar ereksiyon haline geliyordu ve bu durumdam çok iğreniyordum. 12 Eylül’den sonra seks filmleri yasaklanıcna kızlığımı gittim bir arkadaşıma bozdurdum. Yani film bitti kızlık gitti.
Kaynak: 1982, Kadınca Dergisi
