Geçen hafta mecmuamızın telefonunda bulabildiğimiz aşina bir sesin sahibi, son haftalar içinde üzerinde en çok durulan, en çok ilgi toplayan bir hadiseyi ve bununla ilgili bazı ifşatları gerçek yönleri ile ortaya koyacak ilk bilgileri veriyordu. Telefondaki aşina sesin sahibi Zeki Müren’den başkası değildi.

0489-artist-dergisi-1962-arsivi-foto-stil-zeki-muren-haberleri-colpan-ilhan (1)
ARTİST — Salı günleri çıkar | SAHİBİ: Eşref Ekicigil | ABONE ŞARTLARI: Senelik abone bedeli 70 lira

Değerli sanatkâr, evvelki sayımızda etrafı tedirgin etmemek için hadiselerin derinine inmeden vermiş olduğu aydınlatıcı cevabın bazı vurdumduymaz kimseleri yeteri kadar uyarmamış olduğunu, hatta bunları kabiliyetlerinin ve niteliklerinin pek ötesinde bir feverana sevk etmiş olduğunu ifade ediyor, artık sırası gelmişken senelerce bir köşeye iteleyip açıklamak istemediğini, çeşitli olayları bir bir göz önüne sereceğini sözlerine ekliyordu. Müren’in telefondaki bu izahatı bir hayli uzun sürmüştü. Konuşmasına son verirken, şimdiden iskeletini hazırlamakta olduğu uzun cevap serisinin ilk yazısını birkaç saat sonra şoförü ile göndereceğini söylemişti.

0489-artist-dergisi-1962-arsivi-foto-stil-zeki-muren-haberleri-colpan-ilhan (2)
ZEKİ MÜREN — Böyle bir yazı serisine başlamak istemezdim. Fakat son hadiseler beni bu yola adeta zorla iteledi. (1962, Artist Dergisi)

Aradan pek uzun bir müddet geçmeden beklenilen yazı gelmişti. Yazıda hadiseler derin bir tahlile tabi tutularak, gerekçeleri ile tek tek izah ediliyordu. Son senelerin en ilgi çekici açıklamalarından biri sayılabilen bu yazı serisini mecmuamız noktasından virgülüne kadar büyük bir sadakatla neşretmeye karar vermişti. Çünkü bu yazı, bazı isnatlar karşısında kalmış sevilen bir sanatkârın kendisini müdafaa etmesinden başka bir şey değildi. Her hadiseyi olduğu gibi bu sonuncusunu da bütün gerçekleri ile okuyucularımıza iletmek mecmuamızın vazifesi sayılırdı.

0489-orhan-gunsiray-gencligi-filiz-akin-gencligi-1962-yilinda-cekilen-filmler-sahte-nikah-film-afisi (1)
SAHTE NİKÂH — Orhan Günşiray • Filiz Akın • Kenan Pars • Ulvi Uraz • Senih Orkan • Hüseyin Baradan • Birsen Menekşeli

İFŞA EDİYORUM!
— Sevgili okurlarım,
Geçen haftaki «Sizlerle sohbet» başlıklı yazımda hepinizin yakından ilgilendiğinizi tahmin ettiğim son hadiselerin bir izahını yapmıştım. Bu hafta yine aynı hadisenin bir başka cephesinden başlamak üzere, belki bir hatıralar serisi adı verilebilecek uzun bir yazı ile karşınıza çıkıyorum. Biz sanatkârların, bilinen ve yazılanların ötesinde ayrı bir dünyaları vardır. Görünen şaaşalı, mesut, aydınlık dünyanın güneş ışığı alamayıp karanlıkta kalmış riyakâr, kırıcı, mahvedici tarafıdır burası. Sahnede bizi seyrederken ışıl ışıl yanan mesut ve memnun gözlerinizin göremeyeceği kadar derinlerde olan entrikalar dünyası. Bizleri her gün bunun asap bozukluğu yoğurur durur, fakat siz sevdiklerimizin huzurunda yine de güleryüzle çıkarız. Bu hadiseler kumkumasından asla söz açmak istemezdim. Fakat gördüm ki, son hadiseler, üzerleri küllenmiş hatıraları bir bir bulundukları köşelerden çekip huzurunuza çıkarmama sebep oldu.

0489-artist-dergisi-1962-arsivi-foto-stil-zeki-muren-haberleri-colpan-ilhan (3)
ESAS ÜZÜNTÜSÜ — Patronların bu şekilde bir hadise yaratmaları ve evvelce etrafında pervane kesilen bazı ikinci derecedeki solistlerin tuhaf davranışlarına bir mânâ veremiyor. (1962, Artist Dergisi)

İzahatıma son hadise üzerinden başlamak istiyorum. Hepinizin gayet iyi bildiği gibi sadece bir moral dinlenmesi yapabilmek için İstanbul’dan ayrılışım yersiz ve sebepsiz bir sürü dedikoduların yayılmasına sebep oldu. Gazeteler, dergiler günlerce bahsettiler. Herkes bu seyahatimi ayrı bir sebebe bağlıyor, hayali bir gerekçenin arkasına birkaç satır ilave ederek İstanbul’dan ayrılışımı izaha çalışıyordu. Halbuki geçen hafta bu sütunlarda çıkan yazımda da izah ettiğim gibi dinlenmeye ihtiyacım vardı. Yorulmuş, çok yorulmuştum. Her insan gibi ben de istirahat etmek istiyorum. Yeni seneden beri yedek subaylık devrem hariç, durmadan çalıştım, durmadan okudum. Sanatkâr her bakımdan huzur içinde olmayınca rahat çalışamaz, senelerin eksiltmeden biriktirdiği bir yorgunluk beni huzursuz kılmıştı. İşte bu sebeple dinlenmek istiyordum. Morali yerinde olmayan asabı bozuk bir sanatkâr kendi içinde çalıştığı müessese için de verimli olamaz. Uzun müddetten beri düşündüğüm bu kararı verip İstanbul’dan ayrılmamla ilgili olarak çıkarılan yersiz dedikodular ve bilhassa senelerce omuzlarımda taşıdığım bazı sanatkâr arkadaşlarımın bir iftira hadisesi karşısındaki tutumları beni son derece müteessir etti. Herkese iyilik etmekten zevk duyan, maddi hiçbir sıkıntısı olmayan ben nasıl olursa olsun birisinin parasını alıp ortalardan kaybolabilirdim. Bu hadisede gazino patronlarını az çok mazur görüyorum. Onlar akıllı tecrübeli insanlardır. Gayeleri benim yerimi öğrenip tekrar işe başlamamı temin etmekti. Halbuki ben yeni çevireceğim «Hayat Bazen Tatlıdır» filminin senaryosu ve müzikleri ile rahatça meşgul olabilmek için asude bir köşede dinlenmeye çekilmeliydim. Bayram tatilini İzmir ve Antalya’da Teras otelinde geçirdim.

0489-nijat-ozon-turk-sinema-tarihi-kitap-reklami-cazip-film-ankara-reklami
NİJAT ÖZÖN — 1 Haziran 1962 tarihinde piyasaya arz edilen bu müstesna eser, gerek filmcilerimiz, gerek sinema severler için deperli bir rehberdir. • CAZİP FİLM: Ankara’nın sekiz muhtelif sinemasında aynı zamanda filmlerinizi oynatabilir.

İklim fevkâlade, deniz şahane idi. İstanbul radyosu kar fırtınasından bahsederken ben, Kleopatra’nın gurubu seyrettiği sahilde, teveccühlerini esirgemeyen siz aziz dinleyicilerim için yeni ilhamlarla besteler hazırlamak için çırpınıyordum. Gazetelerde haberleri okuyunca Antalya Başsavcısı Pertec Bey’e bulunduğum yeri bildirerek vaziyeti izah ettim. Keza Antalya’nın o samimi kucağından ayrılıp Ankara’ya döndüğümde Ankara savcılığına müracaatla gazetelerde böyle bir okuduğumu, ne dereceye kadar doğru olup olmadığını sordum. Resmi bir tebligat yapılmadığını bildirdiler. Gelelim 150 bin lira meselesine. Ben itimat akçesi olarak bu parayı patronlardan aldım. Seyahate çıktığım gün bayramdı, bayramlar kapalı idi. Cebimde veya evimde böyle yüklü bir parayı tutmak adetim değildir. Nitekim döner dönmez savcılıkta ifade verdikten sonra hemen iade etti. Bu arada büyük küçük iyiliğim dokunmuş bazı kimselerin yüz çevirmelerini hayretle karşıladım. Attığım etmeklerle taş olup başıma dönüyordu. Patronlara rica edip yanıma aldığım üçüncü sınıf bazı solist arkadaşlar, büyük bir keyifle meydan bize kaldı der gibi bir tavır takıntılar. Bunların hepsine gülüp geçtim. Çünkü akibetlerini biliyordum. Dönüp dolaşıp gidecekleri yer yine kürkçü dükkânı idi.

0489-orhan-gunsiray-gencligi-filiz-akin-gencligi-1962-yilinda-cekilen-filmler-sahte-nikah-film-afisi (2)
SAHTE NİKÂH — Ayten Güvenç • Celal Ersöz • Ayten Kuyululu | REJİ: Metin Erksan • SENARYO: Attila Oğuz

İSNATLARA CEVAP
Şimdi sizlere yeni bir konudan söz açacağım. Senelerce yanımda çalıştırdığım, menejerim sıfatını verdiğim muzdarip ve sıkıntılı bir dünyadan alıp bugünkü mesut seviyesine ulaştırdığım biri, sonunda pişman olup tekrar ayaklarıma kapandığı bir heyecana kapandığı bir heyecana kapılarak beni hedef futan bazı isnatlarda bulunmuş. Bundan evvel de birkaç defa tekerrür ettiği için önceleri bunun üzerinde pek durmak istememiştim. Fakat bu defa kendimden ziyade siz dinleyicilerimi düşünerek gerçekleri tek tek izah etmeyi faydalı buldum.

İzahlarıma biraz gerilerden başlayacağım. Bundan senelerce evveldi. O zaman henüz şöhretimin ilk basamaklarında sayılırdım. Sadece radyoda okuyor, gazinolarda çalışmıyordum. sahnenin tamamen yabancısı idim. Hiç beklemediğim bir anda, İzmir Fuarı’ndaki gazinolardan birinden bir teklif aldım. Gazino sahibi fuar müddedince çalışmam için o zamanın parası ile 40-50 bin lira civarında bir teklifte bulunmuştu. Halbuki yine o günlerde birinci sınıf solistlerin bir gecelik ücreti 300 lirayı aşmıyordu. Yapılan bu astrononik teklif beni bir hayli tereddüte sevk etti. Sahnenin yabancısı olduğum hiçbir tecrübem olmadığı için reddetmek zorunda kaldım. Aradan pek uzun bir zaman geçmemişti ki İstanbul gazino sahipleri biri peşisıra bir birinden cazip tekliflerde bulunuyorlardı. Ya kendileri gelerek, yahutta bir adamlarını göndererek:
— Zekiciğim ne olur gel bizim gazinoda oku, her istediğini yerine getireceğiz, diyorlardı.





0489-artist-dergisi-1962-yili-dergi-kapagi

 Kaynak: 1962, Artist Dergisi