• İlahiyat fakültesi mezunu, 36 yaşında bir gazeteci.
• Kendi deyimiyle hiç romantik değil, gerçekçi.
• Demokrat ve özgürlükçü kimliğini önemsiyor.
• Geceleri çıkmayı kafelerde bulunmayı seviyor.
İslami kesimden doğan yeni bir star o: Ahmet Hakan Coşkun. Anchorman, haberci, ilahiyat fakültesi mezunu, gazeteci. Şimdi de Sabah gazetesinde bir köşesi var. Kendi deyimiyle hiç romantik değil, gerçekçi. İslami kesimin etkin bir ismi olarak aslında tutumuyla, duruşuyla, yaşam tarzıyla daha farklı, daha modern ve daha Batılı gibi. Ancak açık sorular karşısında net değil. Dengeci, daha politik. Mesela aşk hayatının sorulmasından rahatsız oluyor. Ne var diyor ne de yok. Bir de tarihsel bir sorun, bakış açısı belirleyici, kilit soru: Türban.
“Bir kadın Müslüman ise örtünmeliymiş” diyebiliyor. Tempo sordu, Ahmet Hakan yanıtladı.
Kanal 7’den Sabah’a nasıl geçtiniz?
Ergun Babahan teklif yaptı bana. Bundan sonra daha çoğulcu bir yapı oluşturmak istiyoruz. Bu yapı içinde yer alır mısınız?, dedi. Ben de bir mahzur görmedim. “Olabilir” dedim.
Yazılarınızda özgür müsünüz?
Tabii. Herhalde o bir ön kabüldür. Konuşmaya bile gerek duyulmadı.
Çoğunluktan kastedilen nedir?
İdeolojik olarak bir şey söylenmedi. Ben de öyle algılamadım zaten. Öyle biri değilim. İdeolojik bir kimlikle ön planda olan bir insan değilim. Gazeteciyim.
Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Demokratım diyorum kendime. Bu kimliğin önemli olduğunu düşünüyorum. Müslümanlık ideolojik bir şey değil ayrıca. Müslümanlık bir din. Özel bir vurguya gerek yok yani. Özgürlükçüyüm ben.
Sabah’ta yazmanız AKP’nin iktidarı ile ilişkili mi?
Doğrusu ben bu konuyu bir kaygı olarak ilettim Ergun Babahan’a. Yani seçimin hemen sonrasında oluşan bu yeni ortamda Sabah gazetesinde yazmam bu tür söylentilere neden olabilir. İsterseniz daha sonra böyle bir şey yapalım dememe rağmen Ergun Babahan beni ikna etti. Bu tür dedikodulara itibar etme dedi.
Çevrenizdekiler nasıl tepkiler verdi?
Genellikle olumlu tepkiler alıyorum. Olumsuz tepkiler de var. “Niye orada yazıyorsun?” diyenler oldu mesela. Sabah gazetesinin geçmişteki kimliğinden söz edip, benim orada yazmamamı söyleyenler bile var.
Köşenizde türban konusunu yazacak mısınız?
Tabii ki. Türban bir insan hakları sorunu. Müslümanlık sorunu falan değil. Nasıl ki bir insanı savunmak için o insanın ideolojisini benimsemek gerekmiyorsa ya da tam tersi söz konusu ise yazılır tabii ki.
Müslümanlığın bir koşulu mudur türban takmak?
İslam konusunda uzman biri değilim. Türban takmak islamın bir emri midir, değil midir, bu konu zaten benim meselem değil. Benim meselem şu: “Bu, islamın kuralıdır ve biz bunu böyle yorumluyoruz. Türban takmak istiyoruz” diyorlarsa, bunu dedikleri an itibarı ile benim için iş bitmiştir. Kimileri de “Müslümanım ama türban takmayı tercih etmiyorum” der. Onlara da saygı göstermek durumundayız.
Eğitiminiz, gazetecilik serüveniniz?
Ben televizyonculuğa TGRT’de başladım. İki yıl boyunca “Yankı” isminde bir haber programında çalıştım. Dokuz yıldır Kanal 7’deyim. 1966 doğumluyum. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunuyum.
AK Parti ekonomik ve siyasal olarak katkıda bulunur mu?
Bence bu konuda bir değerlendirme yapmak için erken. Yani bir umut mudur, umutsuzluk mudur bilemiyorum. Çok fazla hazırlıklı olduklarını izlenimini maalesef almıyorum. İlk izlenimlere bakıldığında hazırlıklıymış gibiler fakat sonrasında birtakım alanlarda “Bir durun bakalım, bunlar ne yapıyorlar?” dedirtti. Yorum yapmak içn erken aslında.
Kanal 7 ve AKP ilişkileri avantajlar yaratır mı?
Bizim şöyle bir avantajımız var. Geçtiğimiz iktidar döneminde Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli ile bir kez olsun görüşemedik. Dealarca müracaat etmemize rağmen onları kendi programlarımıza bir kez olsun konuk edemedim. AK Parti, bana ve diğer televizyonlara nasıl röportajlar veriyorlarsa onu versin, ayrımcılık yapmasın.
Kaynak: 2002, Tempo Dergisi
