Kadınların en büyük yakınma konularından biri de hiç kuÅŸkusuz erkeklerin bitmek bilmeyen teklifleri. Pek çoÄŸu yolda yalnız yürüyen bir kadın gördüğünde lâf atıyor ya da çarpıyor. Durup dururken arkadaÅŸlık teklif edenler ise yüzde yüze yakın bir oranla reddediliyor. Ya bunun tersi olsaydı ne olurdu? Yani kadınlar arkadaÅŸlık teklif etseydi? Deniyoruz. Yaklaşımımız doÄŸal. Yoldan çevirip, “Benimle arkadaÅŸ olur musunuz?” diyoruz. Bu durumdan hiç rahatsız olmuyorlar. Fakat bu durum bıkıp usanmadan olsaydı teklifimiz bu kadar sıcak karşılanır mıydı acaba?

0584-benimle-arkadas-olur-musunuz-1984-kadinca-dergisi-roportaji (2)
Kaynak: 1984, Kadınca Dergisi

Hisar’dayım. Denize bakan bir çay bahçesine dalıyorum. Kalabalık deÄŸil. Bir masada iki genç oturuyor. Daha merdivenlerden çıkarken yiyecekmiÅŸ gibi bakıyorlar. (Birazdan yanınıza geleceÄŸim, hazır olun.) Yanlarından geçerken sırıtarak lâf atıyorlar. Yalnızım ya, kadınım ya, her ÅŸeye hakları var. Lâf atmaya, sokakta çarpmaya, reddedileceklerini bile bile çeÅŸitli tekliflerde bulunmaya. “Buraya buyurmaz mısınız?”, “Şöyle gelseydiniz ya?”. Duymamazlıktan gelip iki masa öteye oturuyorum. Pat diye gitmek olmaz. Hâlâ bakıyorlar. Öbür masaya da garson tünedi. Aklı sıra beni kesiyor. Bakışlarımı yakalasa, sırıtacak ama olmuyor. Çayım, sigaram tamam. Kalktım yanlarından geçip gideceÄŸimi sanıyorlar. AÄŸzı kulaklarında, yeni bir lâf gelecek garanti. Gidip yanlarında duruyorum. Gözleri büyüyor. ÅžaÅŸkınlık ama öyle böyle deÄŸil. Ne saldırganlıkları kaldı, ne de o insanı sinir eden gülümseyiÅŸleri. Süt dökmüş kediler gibi her ikisi de:
— Merhaba, yanınıza oturabilir miyim?
— Öğle tatilindeyim. Arkadaşımı bekliyordum gelmedi. Canım sıkıldı da.
+ Åžey, aaaa, tabii.

0584-british-american-tobacco-reklam-arsivi-1984-yilinda-sigara-reklamlari-rothmans-sigara-reklami
ROTHMANS — eger benzin istasyonu gibi bir yerde durmus ve “sizde rothmans var mi?” diye sormussaniz, kolaylikla rot balans ile karistirilabilecek sigara. (onio pitah ner, ek$isözlük)

Adımı söylüyorum. Onlarsa hâlâ ÅŸoktan çıkmış deÄŸil. Toparlanıyorlar. Biri ayaÄŸa kalkmakla kalkmamak arasında tereddüt ediyor. Sonra durumun komikliÄŸini kavrayarak ve biraz da kekeleyerek “nasılsınız?” gibilerinden bir ÅŸey söylüyor.
— Okuyor musunuz?
+ Yok. (Biraz mahçup, kızara bozara konuşuyor.) Durumlar oldu, okuyamadık. Acemilik, gençlik işte.
Neredeyse kendilerini savunuyorlar. Okuyamamalarını, acemiliklerini ve biraz da bana lâf atmalarını mazur göstermek için mazeretler, mazeretler.
— Benim yanınıza gelişimi nasıl karşıladınız? Daha önce böyle bir şeyle karşılaşmış mıydınız?

0584-benimle-arkadas-olur-musunuz-1984-kadinca-dergisi-roportaji (1)
Kaynak: 1984, Kadınca Dergisi

+ Evet. Şey. Hayır. Olmadı yani.
Ismarlanan çayı içtim. Kalkıyorum:
— Bana müsaade. Bir saatim doldu. İşte olmam gerek. Yalnız izin verin çayları ben ödeyeyim.
Biri fırlayıp kolumu tutuyor:
+ Ölümü öp olmaz. Aaaa ayıp olur. Olmaz olmaz.
— Tamam peki. Arkadaşlığınız için teşekkür ederim.
Son derece arkadaşça davrandılar bana. Peki neydi daha önceki sırıtışlar, neydi o lâf atış? O saldırganca tutum? Dostça yaklaşım pek çok şeyi çözümlüyor mu yoksa. Keşke, göreceğiz bakalım.

0584-yayla-margarin-reklami-seksenlerde-margarin-reklamlari-turyag-arsivi
YAYLA — Nefis bir sofra margarini. Yemeğinizin tadına sağlıklı bir tat katan, ekmeğinizde doğanın doyulmaz tadını bırakan üstün bir margarin. (Turyağ Arşivleri)

ON DAKÄ°KA OTURUP GÄ°DECEKTÄ°M
AÅŸiyan’dayım. Bir banka oturup denizi seyrediyorum. OturduÄŸumu gören parkın bütün kâhyaları yanımdaki banka yerleÅŸti. Öyle açık açık bakıyorlar. Biraz ötede foto muhabiri arkadaşım Nermi Erdur’un arabasından inip, yalnız başına geldiÄŸimi gördüler ya, akıllarından neler geçiyor neler. Uzaktan öğrenci görünümlü bir genç geliyor. YaklaÅŸtı, yaklaÅŸtı. Tam gelip geçecekken sesleniyorum:
— Bakar mısınız?
+ Efendim???
— Burada yalnız başıma oturmaktan sıkıldım. Bana arkadaşlık eder misiniz?
Öylece durdu. Kafasının içinden birtakım hesaplar yapıyor. “Neyim? Kimim? Neden ‘gel yanıma-otur’ dedi. En çok da pozisyonların deÄŸiÅŸmesinden kuÅŸkulu. Sonunda karar verdi, yanıma oturdu. Gerçekten öğrenciymiÅŸ.
— Sizi yoldan pat diye çevirmeme şaşırmadınız mı?
+ Evet. İlk kez başıma geliyor.
Åžaşırdı da, ÅŸaşırmamış havalarda. AÄŸzından kelimeler cımbızla çıkıyor. Yeni gelin gibi mahçup, sürekli denize bakıyor. Arada bir kaçamak bakışlar da var. Rahatlamak için ayak ayak üstüne atıyor. On dakika sonra iÅŸin aslını söylüyorum. Bir ÅŸaÅŸkınlık daha, “Sonuç” diyor.
— İyi, çok olumlu. Bakın ne güzel konuşuyoruz. Oysaki erkeklerin tavrını bilirsiniz. Takılırlar bir kadının peşine, ısrar ederler. Sonuçta reddedilirler. Oysa ki siz beni hiç de ters karşılamadınız. Ne siz rahatsız oldunuz, ne de ben. Peki, açıklama yapmasaydım ne düşünürdünüz acaba?
+ Birtakım hayaller. Biriyle karşılaşıyorsunuz. Belki o günü birlikte geçireceksiniz, sonra akşam yemeği falan.
Vedalaşıp ayrılıyoruz. Galiba bir akÅŸam yemeÄŸini kaçırdım. Olsun yine de güzel güzel konuÅŸmadık mı? Demek ki böylesi de oluyormuÅŸ. Erkeklere arkadaÅŸlık teklif ediyorum ve geri çevrilmiyorum. Yaklaşımım doÄŸal, “gelin konuÅŸalım” diyorum. Bu duruma hiç alışık deÄŸiller. Yabancılıyorlar, ÅŸaşırıyorlar, bir kadının nasıl gelip yanlarına oturduÄŸunu, yollarından çevirdiÄŸini anlayamıyorlar bir türlü. Saldırganlıkları ise, hep bir oyunun akıldan geçirilen düzmece planların ürünü. “BaÅŸka türlü nasıl yaklaşırız?” kuÅŸkusunun kötü bir örneÄŸi. Oysaki iliÅŸkiler daha doÄŸal olsa. Erkekler ille de lâf atmasalar, ille de yalnız bir kadın gördüklerinde peÅŸlerinden ısrarla gitmeseler, sarkıntılık etmeseler.

0584-bu-corbanin-tadina-bakin-seksenlerde-hazir-corba-reklami-filiz-makarna-reklamlari
FÄ°LÄ°Z — Farklı bir çorba içmek istiyorsanız, Filiz Çorba’nın tadına bakın!

BİRİ RESMİNİZİ ÇEKİYOR
Bu kez de Fenerbahçe’deyim, bir parkta dolaşıyorum. Artık bu iÅŸe bayağı alıştım hani. Gençten bir adamı gözüme kestiriyorum. Bankta oturuyor. Yanına geleceÄŸime olanak vermediÄŸimden, kalkıp dolaÅŸmaya baÅŸlıyor. Ä°natla kovalıyorum. Sonunda deniz kenarında bir banka oturuyor. DiÄŸer banklar silme genç dolu. Bakışları bende. Önlerinden salınarak geçip adamın önünde duruyorum. Merakla bakıyor, sadece o deÄŸil diÄŸerleri de.
— Selam, yalnız dolaşmak çok sıkıcı oluyor, birlikte dolaşabilir miyiz?
Böyle bir ÅŸeye hiç hazırlıklı deÄŸil. Gözleri büyüyor. Öte yandan beni de fazla ayakta bekletmemek için nezaketen “buyurun oturun” diyor. GeniÅŸ geniÅŸ otururken toparlanıyor. Ä°stediÄŸim bu deÄŸil.
— Yok oturmak değil, dolaşmak istiyorum.
Gel arkadaÅŸlık teklif et, ardından da adamı zorla yerinden kaldır. Tereddüt. Önce sıkıntılı sonra da “aldık başımıza” gibilerinden bir bakış. Zoraki kalkıyor yerinden. Ellerini arkasına baÄŸlayıp yürüyor. Ben havadan sudan söz etmeye baÅŸlıyorum. KonuÅŸtukça sıkıntılı hali kayboluyor. Bir süre sonra benden çok onun konuÅŸtuÄŸunu fark ediyorum. Tam bir dostluk havası içindeyiz.

0584-helena-rubinstein-reklamlari-seksenlerde-kozmetik-sektoru
RUBINSTEIN — Polonyalı-Yahudi asıllı Amerikalı iÅŸ kadını. Zengin bir tüccar ailesinde doÄŸdu. Zürih’te tıp eÄŸitimine baÅŸlamış fakat yarım bırakmıştır. unun ardından Avustralya’ya yerleÅŸerek çiftliklerde çalışmaya baÅŸlar. 1902 yılında kendine ait güzellik enstitüsünü kurar ve Helena Rubinstein markası doÄŸar. (Vikipedi)

Ceketimi çıkarıyorum, içtenlikle yardım ediyor bana. Sanki yeni tanışmış iki insan değiliz de, yıllardır birbirini tanıyan arkadaşlarız. Hareketlerinde hiç yapmacık yok. Böylesine çarçabuk dost oluşumuza şaşırıyorum. Şu kalıplaşmış erkek kadın ayrımı olmasa ne olurdu? Tavırları karşımdakinin erkek değil, önce insan olduğunu hatırlatıyor. Bunları düşünürken, bir hanım yaklaşıp saati soruyor. Çevresini esrarengiz bakışlarla tartıyor ve uyarısını yapıyor:
+ Sizi deminden beri takip eden bir adam var. Sürekli resminizi çekiyor. Haberiniz olsun istedim.
Kadın uzaklaşıyor. Artık durumu açıklamam gerek.
— Hanımın yanında açıklamak istemedim ama ben gazeteciyim.
+ Aaa, hay Allah. Ben de bu durumda bir gariplik var diyordum. Sizin geliÅŸiniz, sonra bu olay. MeÄŸer buymuÅŸ.
— Ne düşündünüz peki?
+ Valla çok şaşırdım. Ülkemizde pek olmuyor ama ben normal karşıladım. Gerçekten de yalnız olduğunuzu zannettim.
— O halde foto muhabiri arkadaşımın elini sıkın da, hanım daha fazla endişelenmesin. Durumu ona da açıklarız.

0584-derimod-eski-reklamlari-1984-yilinda-kadin-ayakkabilari-umit-zaim-koleksiyonu
ÃœMÄ°T ZAÄ°M SUNAR! — Derimod… Ayakkabı. (Osmanbey | Sahilyolu | BaÄŸdat Caddesi)

BİR ŞEYLER İÇELİM Mİ?
Ä°ÅŸte en zorlu sınav. Dilim damağıma yapışmış, bacaklarım titriyor. Otostop yapacağım en bilinen tabiriyle. Arabalı adamların birini çevirip arkadaÅŸlık teklifinde bulunacağım. Yanıma arabalar yaklaÅŸtı. Dört tane kafa sarkmış. Adamlar pis pis gülüyorlar. Havalara bakıyorum. Amacım benimle ilgilenenleri çevirmek deÄŸil. O yüzden yaklaşıp, “biner misiniz?” diyenlere aldırmıyor. Spor bir araba geçiyor. İçindeki benimle ilgili deÄŸil. Elimi kaldırıyorum. Uyandı, 50 metre ötede durabildi ancak. Sakin sakin (aslında üç buçuk atarak) arabanın penceresinden kafamı uzatıyorum. Direksiyonda 40 yaÅŸlarında, güneÅŸ gözlüğü takmış biri var.
— Merhaba. Yarım saatlik boş zamanım var. Sizinle dolaşabilir miyim?
“Atla” diyecek atlayacağım. Öylece bakıyor. 10-15 saniyelik bir bekleme. Ne düşünüyor? Gülümsemem yüzüme asılmış, neredeyse sırıtıyorum.
+ Atlayın.
Yolda saÄŸdan soldan söyleÅŸiyoruz. Kadıköy’e yaklaÅŸtığımızda doÄŸal sonuç; beni muayenehanesine içkiye davet ediyor. Kim olduÄŸumu söylüyorum, “zaten çok acemi bir haliniz vardı” diyor.
★
Yani. Kafalarında hep o imaj. Erkekler davet edebilir, yılışabilir, ama kadının araba çevirip arkadaşlık teklif etmesi olamaz. Teklif edenin ise hep bir amacı olması gerekir diye düşünülmüş. İlişkiler yapmacıksız olsa, ilk bu mu gelecek akıllara? Hayır.





0584-kadir-inanir-gencligi-seksenlerde-kadin-dergileri-1984-kadinca-dergisi

 Kaynak: 1984, Kadınca Dergisi