Ajan Armstrong, 1932 yılında yayınladığı “Bozkurt” kitabının sonunda Atatürk için, “O, Türkiye’de bir daha kesinlikle bir diktatör ortaya çıkmasın diye diktatör olmuştur” diyor. Atatürk’ün askerliği, çevresi, siyasetçiliği, liderliği ve özel hayatı hakkında son derece ilginç satırlar bulunan “Bozkurt’un Türkiye’ye Girişi” bugüne kadar yasaktı. Geçen hafta yayınlanan kitapta yer alan bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk. Çok iyi bildiğimiz İngiliz üslubudur överken yermek. Kurtuluş Savaşı kazanılıp da yeni Türkiye Cumhuriyeti kurulunca, emperyalist İngiltere’nin subaylarından H.C. Armstrong oturmuş Atatürk’ün biyografisini yazmış. Bu öyle bir biyografi ki, sanırsınız Armstrong her an Atatürk’ün biyografisinin adı “Bozkurt”.

0328-mustafa-kemal-ataturk-ve-kadinlar-deniz-ekin-haberi-1996-tempo-dergisi (2)
İNGİLİZ AJANI — H.C. Armstrong, sanki Atatürk’ün yatak odasına girmiş. (1996, Tempo)

Bozkurt 278 sayfalık bir kitap. Atatürk’ün doğumundan Cumhurbaşkanlığı’na kadar hayatını anlatıyor. İlk basımı İngilizce olarak 1932’de yazılmış ve yurda girişi İsmet İnönü hükûmeti tarafından anında yasaklanmış. Atatürk böyle bir kitabın varlığını arkadaşlarıyla yemek yediği bir akşam haber alınca kitabın getirilmesini istemiş. Atatürk sofrada, çevirmen elinde kitap ayakta, “nazik” bölümleri çevirmeye başlamış. Hatta çevirmen bazı bölümleri Türkçe söylemekten kaçınmak istemiş ancak Atatürk, “Olduğu gibi çevir” demiş. Çeviri bitince de şu sözleri sarfetmiş:
— Bu kitabın yurda girişini yasaklamakla İsmet hataya düşmüş. Adamcağız şeyleri eksik yazmış, bu eksikleri tamamlayayım da kitaba eklensin ve memlekete sokulsun.
Ancak “Bozkurt” Türkçeye çevrilmemiş. Ta ki 1955 yılına kadar. 1955 yılında Peyami Safa, Bozkurt’un yalnızca üçte birini çevirmeye cesaret edebilmiş.

Evet, işte “Bozkurt” şimdi yalnızca birkaç satır eksiğiyle Türkçede. Peki, üzerinde epey konuşulan “Bozkurt” nasıl bir kitap?
Armstrong’un kitabının son cümlesinde, “O, Türkiye’de bir daha kesinlikle bir diktatör ortaya çıkmasın diye diktatör olmuştur” dediği Atatürk’ün yaşamına Bozkurt’ta yer alan cümlelere bakalım.

0328-mustafa-kemal-ataturk-ve-kadinlar-deniz-ekin-haberi-1996-tempo-dergisi (3)
CUMHURİYET BALOSU — Atatürk, balolarda dans eder, katılanları da dans etmeye davet ederdi. İngiliz ajan Armstrong, bir baloda Atatürk’ün davetlileri zorla dansa kaldırdığını yazıyor.

ATATÜRK’ÜN İLK GENÇLİK DÖNEMİ
On dördünden sonra çocukluk çağını arkasında bıraktı. El yordamıyla cinselliği öğrenmeye çalışıyor, kendi kendine bazı cinsel edimlerde bulunuyordu. Bir komşu kızıyla aralarında bir ilişki başladı. Diğer çocuklar oyunlar oynar ve kendi aralarında şamata ederken, o kendi başına okuldan çıkıp, üzerinde en iyi giysileriyle sokaklarda gösteriş yapar, kafesli pencerelerin gerisindeki kadın gölgelerine göz eder ya da limandaki ucuz kadınlarla düşüp kalkardı. (Sayfa 5)

ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞİ
Mustafa Kemal, Sofya’daki görevini bir sürgün olarak kabul etti. Bir öğretmenden düzenli olarak aldığı derslerle balo danslarını öğrendi. Sofya hanımefendileriyle flört ederek bir sosyete çapkını olmaya çalışmışsa da bu hanımefendiler onu fazlasıyla acemi bulmuşlardır. Mustafa Kemal ne yakışıklı ne de çekici bir erkekti. Tavırları çiğdi. Küçük flört oyunlarının hazlarından pek bir şey anlamıyordu. Her hanımdan dobra dobra kendisiyle yatağa girmesini talep ediyor, ret cevap alırsa, ona olan ilgisini kaybediyor, fakat hemen ardından yine dobra bir şekilde başka hanıma aynı soruyu soruyordu. Kısa bir süre için, ipek gibi yumuşak saçlı genç bir kıza (General Kovatçev’in kızı) aşık olur gibi oldu ama kız ona hiç yüz vermedi. (Sayfa 38)

0328-mustafa-kemal-ataturk-ve-kadinlar-deniz-ekin-haberi-1996-tempo-dergisi (4)
DAVETLER — Atatürk, İngiltere kralı 8. Edward’ın ziyaretini Nahlin yatında iade etmişti. Ajan Armstrong’un ifadesine göre Atatürk, “…. eşleri ve kızları ile ilişkilerini ilerletti.”

Pek az dostu ve yalnız bir tane samimi arkadaşı vardı: Miralay Arif. Arif Almanya’da eğitim görmüş, yetenekli bir kurmay subaydı. Mustafa Kemal’den daha gençti. Mustafa Kemal’in kolunu omzuna atması ve farklı isimlerle çağırdığı tek insan Arif’ti. Bu yakınlık, Mustafa Kemal düşmanlarının, ikisinin birer sevgili olduğunu iddia etmesine yol açmıştı. (Sayfa 83)

SONRAKİ YILLAR
Bedenini tam bir iflastan kurtaran şey, Fikriye Hanım’ın gelişi oldu. Gönüllü hemşire olarak orduya katılıp Ankara’ya gelen Fikriye, İstanbul’dan uzak bir akrabasıydı. Mustafa Kemal onu görür görmez hemen kendi evine yerleştirdi. (Sayfa 123)

Bir zamanlar Fikriye onu yatıştırabilirdi. Fakat artık onun uşaklar, yemekler, saçma sapan konulardaki amaçsızca gevezeliklerinden iyice gına getirmişti. Bir kadın olarak da artık onu heyecanlandırmıyordu. (Sayfa 133)

Hükûmetin saygıdeğer bir üyesi, ona Türk hanımlarının topluluk içinde dans etmelerinin görülmemiş olduğunu söyleyince, Kur’anı suratına fırlatıp elinde bir sopayla onu odasından kovalamıştı. (Sayfa 134)

Mustafa Kemal bu kızı arzuluyordu. Bir iki gün içinde ona aşık oldu. Siyah saçları, gülen siyah gözleriyle, ufak tefek ve narin, kâh çok neşeli, kâh mağrur, müzikal bir Türkçe konuşuyormuşçasına yumuşak sesiyle Latife’ye çılgınca, tutkuyla aşık olmuştu. Kızı olacak yaştaydı, buna karşın akıllı ve bilgiliydi de. (Sayfa 141)

0328-mustafa-kemal-ataturk-ve-kadinlar-deniz-ekin-haberi-1996-tempo-dergisi (1)
İSMET İNÖNÜ — Armstrong, İsmet İnönü’nün Atatürk’ü etraftan gelecek tehlikelere karşı koruduğunu, sakin ve güvenilir bir kişi olduğunu yazıyor.

Ve Latife de bu duygularına karşılık verdi. Ona duyduğu hayranlık apaçıktı. O bir kahramandı. Ülkesinin kurtarıcısydı. Hiç vakit kaybetmedi. Kendi anladığı biçimde dolaysız, şiddetli ve vahşice seviştiler. Son derece yumuşak ve baştan çıkarıcı davranan Latife, onun okşamalarına karşılık veriyor ama kendisini tümüyle teslim etmiyor, daima Mustafa Kemal’i tatminsiz ve onun aşkından kuşkulu bir halde bırakıp kaçıyordu. (Sayfa 141)

İzmir kenti yanıyordu. Hıristiyan semtlerindeki yangın yayılmıştı. Akşam karanlığında kent kıpkırmızı kor gibi yanıyordu. “Bu bir işaret” dedi Mustafa Kemal. Yangını göstererek, “Türkiye’nin vatan hainlerinin, Hıristiyan ve yabancılardan temizlenişinin, Türkiye’nin Türkler’in oluşunu işaret etti.” Latife’yi kendini çekti ve onu kucağında taşıyarak, yaverinin yatağını hazırlamış olduğu odaya getirdi. Kız buna cevaben aniden ondan uzaklaştı. “Anlamıyorsunuz. Sizi seviyorum ama metresiniz olamam. Evlenin benimle, o zaman sizin olacağım” dedi. “Evlilik nedir ki?” diye cevapladı Mustafa Kemal onu. “Sakallı bir hocanın söylediği birkaç boş söz!” (Sayfa 143)


0328-tempo-dergisi-1996-mustafa-kemal-ataturk-kapagi

 Kaynak: 1996, Tempo Dergisi