1941/42 yılının sert kışında Oxford’dayız. Doktor Howard Walter Florey paydostan sonra a-istanlarına iyi geceler diliyerek karanlık sokaklardan evine doğru gidiyordu. Yorgun ve mahzundu. Kanaatince bu ikinci Cihan Harbinde milyonların hayatını kurtaracak olan ilâç, penisilin, bir çıkmaza girmiş görünüyordu. Yorucu küçük çalışmalar sonunda Florey ile yardımcıları (besi suyu) ile dolu şişelerde o esrarlı küf mantarlarını yaşatmaya ve bundan pek az miktarda penisilinli sarı-esmer bir toz elde etmeye muvaffak olmuşlardı. Hayvanlar üzerinde bu baha biçilmez madde ile yaptıkları denemelerle penisilinin öldürücü sayısız bulaşıcı hastalıklara sebep olan mendebur kök basillerini yok ettiğini ispat etmişlerdi. Fakat insanlar üzerinde penisilin tecrübesi henüz hiç yapılmamış gibiydi. Gerçi doktor Charles Fletcher bir yıl önce birkaç tecrübeye kalkışmışsa da, penilisin miktarının pek az olması yüzünden sağlam bir sonuca varmak mümkün olmamıştı.

Penisilinin değeri hakkında müsbet bir klinik raporu bulunmadıkça da hiçbir ecza firması milyonlarını ortaya koymaya razı olmazdı, çünkü kâfi dozlarda penisilin elde etmek için gerçekten milyonlara ihtiyaç vardı. Florey’in penisilin mevcudu çok azdı, fakat laboratuvar şimdi vicdanlı bir doktorun gerçekten işe yarar birkaç tecrübe yapabilmesine yetecek kadar istihsal edebiliyordu. Ama harbin yarattığı bu doktor kıtlığında bu önemli vazife kime verilebilirdi? Florey meseleyi karısı Mari Ethel’e açtı.Kadın düşünürken kocası onu sükûnetle süzüyordu; sonra ansızın şöyle bir teklif yaptı:

Bu işi Mari ele almalı idi. Kadının kalbi heyecanla sarsıldı.

Bir kadın göründü
Ethel Florey, tıp tahsili yapmış, tabiplik imtihanını da Avusturalyanın Adalâide Üniversitesinde vermiştı. Bundan iki yıl sonra da Howard Florey aynı üniversitede doktorasını vererek Rhodcs vakfı tarafından İngiltere’ye yollanmıştı. Bayan Florey penisilin üzerindeki çalışmaları bütün ayrıntılarıyla biliyordu.

1928’de doktor Alexander Fleming bir kültür vasıtasında acayip bir küf mantarı keşfetmişti ki bu küf ozaman henüz bilinmeyen bir tarzda yakın çevresindeki bütün mikropları öldürmüştü. Bu müşahedeyi takip eden tecrübelerde bu küf mantarı, canlı nesne hiçbir zarar vermeden, yaralara konabildiği görüldü. Bununla beraaber Fıleming’in keşfi 10 yıl dikkati üstüne çekemedi.

Enfeksiyonlara karşı yeni ilaçlar aramakta olan doktor Howard Florey 1938’de Fleming’in tecrübelerini hatırlayarak yeni bir deney suretiyle işe girişti. Nihayet Oxford bilginleri, içinde küf mantarı (Penicillium notatum) beslenen bol miktarda usareden pek az miktarda bir toz çıkarmaya muvaffak oldular ki bunda yeni ilâç penisilin bulunuyordu. Büyük tesir eden iç enfeksiyonların tedavicinde kendisini gösterdi. Dr. Fletcher penisilini başarı ile ventilore şırınga etmeye muvaffak olmuşsada kana bu yoldan devamlı ve kâfi dozlar katmak zordu. Penisilini kaslar arasına şırınga etmek olmaz mıydı acaba?

Tam o sırada Radcliffe Kliniği kendi kendine çocuk düşürmeye çalışırken aldığı bir enfeksiyonla ağır bir şekilde hastalanmış genç bir kadını kabul etmişti. Hastanın hayatı pamuk ipliğine bağlı bulunuyordu. Altı gün birbiri ardına günde iki defa penisilin iğnesi yapılan hasta iyileşti. Ethel Florey tarafından bu tecrübede kullanılan dozlar o zaman için çok fazla görünüyordu. Demek ki ilâcın fazla miktarda verilmesi de zararlı olmuyordu.

Ethel Florey’in tecrübeleri çoğalıyordu. Yeni ilâca karşı istek o kadar hızla artıyordu ki, bayan doktorun tek endişesi kocasının laboratuvarından çıkan miktarların gittikçe genişleyen tecrübelerine yetmemişti. Bir gün onu iki aylık bir çocuğun beşiğine götürdüler. Yavrunun belkemiği çarpılmıştı ve ağır iltihabı Aosteo-myclitis) ile tir tir titriyordu. Ethel Florey bir sıra penisilin şırıngası yaptı. Dokuzuncu gün çocuğun ağırlığı biraz artmıştı. Altı ay sonra ise kırmızı yanaklı, canlı bir çocuk meydana gelmiş, belkemiği de hemen hemen düzelmişti. Çok geçmeden penisilinle hakkından gelinmişti.

İlk zaferler
1942 eylülünde Ethel Florey enfeksiyon hastalarına karşı tek başına yürüttüğü savaşta ilk zaferi kazanmış gözüküyordu:

Penisilin 187 vakada başarıyla kullanılmıştı. Hem o damara olduğu kadar kaslar arasında da şırınga edilebiliyor; ağzından, merhem halinde ve sargılar üstünden dahi kullanılabiliyordu. 1943’de İngiliz tıp dergisi (The Lancet) bir makale yayımlayarak bütün bu yenilikleri dünyaya haber verdi. Aynı dergide çıkan bir başyazı zor saklanan bir heyecanla Floreyn’in hayret verici çalışmalarını övüyor, yapılan tecrübelerin bu bakteri düşmanı ilacın değen hakkında şüpheye yer bırakmadığını söylüyordu. Yalnız şu üç kelime ile durumdaki acıklılığı belirtiyordu:

Mükemmel, fakat bulunmaz. Penisilinden bu harpte faydalanmak isteniyorsa istihsal işinde bir mucize olmalıydı.

Howard Florey 1941’de Amerikan ilim adamlarını penisilinin harp bakımından gösterdiği imkânlarla ilgılendirmeye gayret etmişti. Fakat o zaman henüz tecrübesi tamamlanmamış olan ilâç için çok lüzumlu bazı hammaddeleri ayırmak tehlikeli sayıldığı gibi, tesirli yeni metodları kullanmak imkânı da mahduttu. Bereket versin ki, Ethel Florey’in klinik çalışmaları imdada yetişti. Devletin de yardımı ile Amerikan ecza fabrikaları penisilin istihsalini üzerlerine aldılar.

Müttefik kıtaları Batı Avrupa toprağına ayak bastığı gün Ethel Florey’in idaresinde penisilin tedavisi en büyük İngiliz hastanelerinin birisinde tatbik edildi. Penisilin yalnız bu hastanede Normandiya’dan gelen 3 bin yaralıyı harp cephesinin en korkulu enfeksiyonu olan gaz yanığından kurtardı. Penisilin sayesinde operatörler paramparça uzuvları dikip yapıyorlar, kesip atmaya lüzum görmüyorlardı. Plâstik ve ortopedik cerrahide penisilin mucizeler yarattı. Harpten sonra penisilin enfeksiyon hastalıklarına karşı koyan başlıca sembolü haline geldi. Bugün eczanelerde tek bir reçete ile verilen penisilin miktarı 1942’de Ethel Floreyin aylarca harcadığından daha çoktur.

Kaynak: 1950, ZAFER Gazetesi