Farah Diba ile Şah’ın günlerden beri beklenen düğünleri bir şark masalı havası içinde yapıldı. Düğün bu masalın bir parçası idi. Asıl masal, genç melike şahına bir erkek evlat ettiği zaman tamamlanacak. Yıllardan beri acı, tatlı tarafları ile bu masalı takip edenler ancak o zaman: “Onlar erdi muradına, biz çıkalım kerevetine” diyecekler. Şimdilik buyurun bu düğünü beraber takip edelim.
DİBA, HAYAT OBJEKTİFİ KARŞISINDA
Farah Diba sırtında Dior’un modeli nar çiçeği rengi faydan, jüponlu bol etekli kısa bir kokteyl elbisesi olduğu halde içeri girdi. Göğsünde aynı kumaştan bir gül vardı. Ayakkabıları aynı renk satenden ve üzeri boncuk işlemeliydi. Kulaklarında şahın hediyesi uzun pırlanta küpeler, bileğinde pırlanta bilezik, parmağında da daima taşıdığı meşhur yüzüğü ışıl ışıl parlıyordu.
★
Tahran muhabirimiz Sara Korle: “Farah Diba’yı tam imparatoriçelik eşiğindeyken bir defa daha gördüm. İlk görüşmemizden sonra ayrılırken kendisi birkaç gün içinde Hayat ekibini tekrar kabul edeceğini ve muhtelif pozlarda resimler çektireceğini vadetmişti. Farah Diba’nın Hayat muhabirlerine tanıdığı böyle bir imtiyaz hiçbir gazeteci ekibine verilmemişti.
★
Tahran’ın kuzeyinde Şimra dağlarının eteğinde modern mimarinin tam mânâsı ile nümunesi olan bir evde genç bir prenses, küçük kızı ve kocası ile yaşamaktadır. Bu orta boylu, ela gözlü, koyu kumral saçlı moden prenses, İrah Şahı Muhammed Pehlevi’nin kızı Şehnazdır.
Geçenlerde hemen hemen kendi yaşında bir üvey anneye sahip olan prensesten, bir hayli uğraştıktran sonra «Hayat» ekibini kabul edeceğine dair söz aldık. Otomobilimiz Tahran’dan dağlara doğru yol alırken irtifa gittikçe yükseliyor, âdeta kulaklarımız uğulduyordu. Epeyce tırmandıktan sonra büyük bir kapıdan çınar ve cam ağaçları ile dolu bir bahçeye girdik. Arkamıza baktığımız zaman bütün Tahran ayak altındaydı. Bu manzaranın güzelliği, bana hasretini çektiğim Çamlıca’yı hatırlattı.
★
Mermer merdivenlerden geniş bir taraçaya çıktığımız zaman çam ve çınar ağaçlarından pek güzel bir şekilde istifade edilmiş olduğunu gördük. Balkanda yer yer açılmış olan deliklerden ağaçlar evin en üst katına kadar erişiyor ve taraçayı çok güzel süslüyor, gölgelendiriyordu.
Bir teşrifatçı bizi ikinci katta bir salona aldı. Odanın muhtelif yerlerinde Prenses Şehnaz’ın annesi, eski Mısır Kralı Faruk’un kız kardeşi Fevziye’nin ve Şah’ın resimleri vardı. Evin döşeniş tarzı kendisi kadar moderndi. Foto muhabirimiz Suavi Sonar ile, ikram edilen çaylarımızı içerken Prenses Şehnaz’ın kocası ekselans Ardeşir Zahidi, yanında yaveri olduğu halde içeriye girdi. İyi bir tesadüf eseri olarak sırtında sırma işlemeli büyük merasim üniforması vardı. Kendisi saraydaki bir merasimden dönmüştü. Bu fırsattan bilistifade arkadaşımız Suavi Sonar bu çok nazik ve sevimli insanın poz poz renkli ve renksiz fotoğraflarını çekti. Aslen mühendis olan fakat mimariden de anlayan Ardeşir Zahidi, çok modern olan evinin planını bir mimar arkadaşı ile hazırlamış olduğunu söyledi.
HAYAT’TAN FOTOĞRAFLAR
1969 yılının son günlerinde, İstanbul Belediye Reisi Kemal Aygün’ün büyük kızı Baysan ile Şehir Meclisi üyelerinden Dr. Nuri Bayer’in nişanları yapıldı. Kız ve erkek tarafının sayısı yirmi beşi aşmayan davetlileri huzurunda yapılan nişanda, yüzükleri Menderes ve Koraltan taktı. Fotoğrafta soldan sağa Refik Koraltan, Baysan Aygün, Kemal Aygün, Adnan Menderes, Nuri Bayer ve Kemal Aygün’ün annesi görülüyor. Diğer fotoğrafta ise, bu mütevazı nişandan bir köşeyi görüyorsunuz. Oturanlar soldan sağa Şinasi Aygün, Baysan Aygün, Nuri Bayer, Bedriye Orsal. Ayaktaki yakın akrabalar, sol baştan: Nazmiye Balkan, Tosun Balkan, soldan dördüncü Saadet Aygün, sağ baştan üçüncü ise günün en mesut insanı, kaynana adayı Sevinç Aygün.
YEMİN ETTİLER — Bu ders yılında Askerî Tıp Okulu’na kaydedilen öğrencilerin 25 Aralık 1969 günü okul salonunda and içme merasimi yapılmıştır. Resim, geçen yıla nazaran bu yıl sayıları daha da artan askerî doktor namzedi kız öğrencilerden bir grubu yemin merasiminde gösteriyor.
Kaynak: 1960, Hayat Dergisi