Türkiye’de televizyonun son yıllarda gösterdiği gelişme üzerine sinema ve sinema işletmeciliği, dünyadaki benzerleri gibi büyük bir bunalım geçiriyor. Bu sarsıntı işvereni olduğu kadar gişe memuru, yer gösterici ve makinisti de «işsizlik» denen tehlikeyle karşı karşıya getirdi. HAYAT, sinemanın içinde bulunduğu bunalımı, bu bunalımdan kurtuluşun çarelerini ilgililerin görüşlerini alarak dile getirdi ve sinemanın sinemacılığın dünüyle gününü yansıtarak, bu ilginç röportajı hazırladı.

0246-turk-sinemasinda-seks-furyasi-feri-cansel-sevda-ferda-mine-mutlu-senar-seven-zerrin-egeliler (1)
SEYİRCİ AZALDI, MASRAFLAR ÇOĞALDI — Sinemacılığı uzun süredir etkileyen bunalım, bul yıl iyice su üstüne çıktı. Sinema seyircisi büyük oranda azaldı, masraflar ise çoğaldı. Beyoğlu’ndaki Fitaş ve Dünya sinemaları en kaliteli yabancı filmleri oynattıkları halde, onların da yıllık hasılatı, geçen yıla oranla büyük düşüş gösterdi.

ZİRVEDEN PERİŞANLIĞA
Sinema ve sinemacılık. Bugün yaşları 40’ı geçenler, çocukluk, delikanlılık ve öğrenim çağlarında eğlencenin bu sihirli kelime demek olduğunu çok iyi hatırlayacaklardır. Pek eskilere değil, İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarında, içine kapanık, renksiz hayatımıza dönecek olursak, ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılır. Pazar günleri sabah saat 11 matinesinin, diğer günler tenzilâtlı halk matinelerinin geceleri ender de olsa gidilen «suareler»in tadı, hâlâ damaklardadır. Savaş yıllarından sonra sinemaya gösterilen ilgi daha da artmış, Beyoğlu’nda açılan yeni ve büyük sinemalar, bütün dünyada gürültüler kopartan dev filmler, «Yedinci Sanat»a karşı duyulan ilgiyi iyice kırbaçlamıştır.

0246-bu-balik-baska-balik-film-afisi-1975-elif-pektas-demir-ozgur-selen-buke-saadet-gurses
1975 — “Bu Balık Başka Balık” • Elif Pektaş, Demir Özgür, Selen Büke, Saadet Gürses.

Buna paralel olarak yerli filmcilik de bir silkinme içine girmiş, kalite bakımından olmasa da sayı bakımından çevirilen filmler hızla artmaya başlamıştır. 1950 ve 60’ların başında sinema dergileri, gündelik gazetelerde sinema sütunları, bütün bu ilginin canlı birer delilidir. Aynı dönemde sinema, İstanbul çevresinde ve onu takiben diğer taşra ilçelerinde de aynı hızla gelişmeyi göstermiştir. Ankara, İzmir ve Adana sinemaları İstanbul sinemalarıyla yarışır hale gelirken, yazları da gece açık hava sinemaları gerçekten kârlı bir işletme olarak dikkati çekmiştir.

0246-turk-sinemasinda-seks-furyasi-feri-cansel-sevda-ferda-mine-mutlu-senar-seven-zerrin-egeliler (2)
KAPILARA KİLİT ASILDI — Ankara’da kapılarına kilit asan sinemalar: Maltepe Alemdar, Başkent ve Burç. (1975, Hayat Dergisi)

MERTLİK BOZULDU
Yiğidin dediği “Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu” sözü gibi Türkiye’de televizyonun da başlamasıyla gerekse sinema işletmeciliği, birden beklenmedik bir bunalımın içine sürüklenmiştir. Sinemacılık aslında ithalatçılığından salon işletmeciliğine, çalıştırdığı yüzlerce personele kadar geniş bir kitleyi doyuran bir iş koluydu. Televizyonun küçük ekranı evlere girdikten sonra bütün bu insanlar birden işsiz, parasız ve aç kalma tehlikesiyle burun buruna gelmişlerdir. En azından ilerlemiş yaşlarına rağmen meslek değiştirmek zorunluğunu duymuşlardır.

0246-arzu-kiz-filmi-rejisor-temel-gursu-1976-arzu-okay-melek-ayberk
1976 — “Arzu Kız” • Arzu Okay, Melek Ayberk • Rejisör: Temel Gürsu

BUGÜNKÜ DURUM
Dış ülkelerden ünlü yapımcı ve oyuncuların filmleri ithal ediliyor. Yerli sinemada birbiri ardına filmler çevriliyor. Yabancı film ithalatçısı da, yerli film yapımcısı da aynı telâş içinde:
— Aman seyirci toplayalım, haftayı boşa geçirmeyelim.

0246-turk-sinemasinda-seks-furyasi-feri-cansel-sevda-ferda-mine-mutlu-senar-seven-zerrin-egeliler (3)
26 MİLYONA SATILIYOR — Kadıköy Opera sineması da bir banka tarafından 26 milyon liraya satın alınmak isteniyor. Satış gerçekleşirse sinema binası yıkılacak. (1975, Hayat)

Bütün bunlar iyi, hoş ama hangi seyirciyi toplayacaklar? Televizyon denen «sihirli kutu» Türkiye’nin dört bir yanına yayıldıktan, her eve girdikten sonra sinema seyircisi mi kaldı? Sinema işletmecilerinin filmcilerin ve yapımcıların karşı karşıya kaldıkları acı gerçekler bunlardır.

0246-bunalim-filmi-1975-salih-kirmizi-elif-pektas-gonul-hanci-nuri-akinci-aliye-rona-mukremin-sumlu
1975 — “Bunalım” • Salih Kırmızı, Elif Pektaş, Gönül Hancı • Kamera: Mükremin Şumlu

Gazetelere şöyle bir göz atın. Bilmem hangi gazetenin, bilmem hangi sayfasında koca bir reklam:
— Dünyada olaylar yaratan film, bu hafta sinemamızda!
O hafta olaylar yaratan filmin oynadığı sinemaya gidecek olursanız, yukarıda belirttiğimiz acı gerçeklerle siz de yüz yüze gelirsiniz. Koca sinema salonunda 50-60 seyirci.

0246-turk-sinemasinda-seks-furyasi-feri-cansel-sevda-ferda-mine-mutlu-senar-seven-zerrin-egeliler (4)
GERİYE İSİMLERİ KALDI — Kadıköy’ün iki modern sineması Efes ve Feza, bu yılın başında pasaj oldu. Geriye kalanlar sadece sinema isimleriydi. (1975, Hayat Dergisi)

Yine gazetelerin reklam sayfalarında boy boy ilânlar: Ankara’daki bilmem ne sineması satılığa çıkarılmış. Kadıköy’ün en işlek yerindeki iki sinema salonu yıkılıp, yerlerine koca bir pasaj inşa edilmiş. Mal sahibi pasajdaki dükkânlara müşteri arıyor. Yılın sonunda iki büyükşehirde İstanbul ve Ankara’da kapılarına kilit asan veya asacak sinema salonlarının sayısı 30-40’ı buluyor.

0246-canim-de-bana-film-afisi-1975-erol-gunaydin-ozcan-ozgur-ismail-hakki-sen-anuska-serpil-baykul-sermet-serdengecti-arzu-okay
1975 — “Canım De Bana” • Sermet Serdengeçti, Arzu Okay, Erol Günaydın, İsmail Hakkı Şen ve Anuşka.

Evet, sinemacılık büyük bir bunalım içinde. Sinema salonları adeta tarihe karışmak üzere. Sinemacılık, televizyon tarihinde yüzen bir gemi ise, bu dalın bütün sermayedarları ve emekçileri de batmak üzere olan bir geminin çaresiz kalmış, can derdine düşmüş tayfalarına benziyor. Kimi cankurtaran simidine, kimi ise filikalara koşuyor.

0246-turk-sinemasinda-seks-furyasi-feri-cansel-sevda-ferda-mine-mutlu-senar-seven-zerrin-egeliler (5)
RÜYA SİNEMASI — İki film birden! Atını Seven Kovboy • Namın Yürüsün Behçet (1975, Hayat Dergisi)

HEP ŞİKÂYET
Beyoğlu’nda rastgele bir sinemaya giriyoruz. Eskiden bu yana alışageldiğimiz, ister istemez ilişki kurduğumuz bilet karaborsacılarının yerinde yeller esiyor. Gişelerin önleri bomboş. Gişe memuru yün örüyor. Lokasyon gişelerinin perdeleri örtülü.

On beş yıllık yer gösterici Hikmet Dikmen, fuayede bir koltuğa ilişmiş, elinde cep feneriyle müşteri bekliyor. Bekle ki gelsin! Dikmen konuyu şöyle ifade ediyor:
— Şu anda içeride 50 seyirdi var. Balkonu da aylar önce kapattık, açmıyoruz. Koltuğu doldurduk da balkonu kusur kaldı. Yakın zamana kadar bu sinemada 12 yer gösterici vardı. Şimdi ise topu topu dört kişiyiz. Günlük kazancımız 75 liradan 30 liraya düştü.

0246-turk-sinemasinda-seks-furyasi-feri-cansel-sevda-ferda-mine-mutlu-senar-seven-zerrin-egeliler (6)
İLK SİNEMA SALONU — İstanbul’da ilk yerleşik sinema, Tepebaşı’ndaki eski Şehir Tiyatrosu’nun bulunduğu yerde açılır. «Pathé Sineması» adıyla anılan bu salonu 1914 yılında «Palas» sineması izler. Ardından «Majik» açılır ve daha sonra «Taksim Sineması» ismini alır.

SALONLAR GARAJ VEYA PASAJ OLURKEN
Gişe memuresi Gülümser Yarasa, kitabını okuyor. Bizi müşteri sanarak eli bilet koçanına gidiyor. Sevinçli. Ama sevinci boşuna. O gün ancak 50 bilet kesmiş. Aynı cadde üzerinde bir başka sinemaya uğruyoruz. Burası bir zamanların ünlü sineması Atlas. Sinemanın girişine küçük bir plakçı oturtulmuş, kapısına asılı hoparlörlerden kulakları yırtıcı sesler yükseliyor. İçeride oturan genç adam, Atlas sinemasının işletmecisi Ömer Borovalı. İşte bir kurban daha. Borova şöyle diyor:
— Artık sinemacılık karın doyurmuyor. Her geçen gün biraz daha kötüye gidiyor. Günün modası olan seks filmlerini dahi oynatsanız salonu doldurmak imkânsız. Onun için yarını düşünerek bu plakçı dükkânını açtık. Belki de sezon sonunda sinemacılığı tamamen bırakırız.

0246-deli-deli-tepeli-1975-istanbul-ticaret-nejat-okcugil-feri-cansel-ali-poyrazoglu-nuri-sesiguzel-sadri-alisik-sevda-ferda-zeki-muren-behiye-aksoy
1975 — “Deli Deli Tepeli” • Ali Poyrazoğlu, Feri Cansel, Nuri Sesigüzel, Sadri Alışık, Sevda Ferda, Behiye Aksoy ve Zeki Müren.

Emek ve Rüya sinemalarının işletmecisi Turgut Demirağ ise, salonların sahibi Emekli Sandığı bu yıl kiraları düşürdüğü halde önümüzdeki sezon kontratını feshedeceğini söylüyor. Demirağ’ın bu yılki zararı 400 bin liraya yakın.

İstanbul yakasındaki en eski sinemalardan Alemdar da kapılarını kapattı ve şekil değiştirdi. Eski sinema binasının yerinde şimdi bir servis istasyonu var. Yücel Kültür Vakfı adına sinema binasını yöneten Şevket Şeker, görüşünü şöyle özetledi:
— Vakfımıza ait olan Sultanahmet’teki Alemdar sinemasından ayda 3 bin lira kira alıyorduk. İşletmeci bu yıl bunu da veremez oldu ve sinemayı işletmekten vazgeçti. Biz de sinema binasını tadii ederek bir servis istasyonuna on bin liradan kiraya verdik.

0246-turk-sinemasinda-seks-furyasi-feri-cansel-sevda-ferda-mine-mutlu-senar-seven-zerrin-egeliler (7)
1954 — Beyoğlu’nun iki ünlü sineması, İpek ve Melek, İpekçi kardeşler tarafından Belediye’ye teslim edilir. Devir işinde Muhsin Ertuğrul (yukarıda/soldan ikinci) ve İhsan İpekçi (yukarıda/sağdan birici) de var. İpek sinemasından geriye silik adı kalmış. (1975, Hayat Dergisi)

SİNEMA SALONLARI İFLASTA
İstanbul ve Ankara’da birbiri ardına kapılarını kapatan 30 kadar sinema salonunun yanı sıra, bir de yabancı film ithalatını bırakan yılların tanınmış şirketi var: Ulus Film. 1963-1974 yılları arasında 600 kadar yabancı film ithal eden Ulus Film, şu anda iflas bayrağını çekmiş durumda.

Yine sezon başında çeşitli film ithalcileri yeni filmlerin listesini açıklarken, listede 300’e yakın isim vermişlerdi. Sezonun sonuna yaklaştığımız halde bugün gümrüklerden çekilen yabancı film sayısı 50 kadar. Görülüyor ki, seyirci yokluğundan ithalatçılar da gümrükteki filmlerini çekmeye korkuyor, durumdan endişe duyuyorlar.

Yine yabancı film ithalatçıları kurtuluş yolu olarak gördükleri seks filmlerini gümrüklerden çekip sinemalarda birbiri ardında vizyona soktukları halde, sonuç istenildiği gibi değil. Halk bu tür filmleri çabuk kanıksıyor. Üstelik aileler de topluca seks filmlerine gitmiyor, gitmek istemiyor.

0246-elma-sekeri-filmi-ali-poyrazoglu-aydemir-akbas-senar-seven-1975-mine-mutlu-ali-poyrazoglu-sevda-karaca
1975 — “Elma Şekeri” • Mine Mutlu, Ali Poyrazoğlu ve Sevda Karaca. • Rejisör: Temel Gürsu

TEDBİR PLANI
Sinemacılıkta kara bulutlar bu işle ilgili herkesi etkilerken, Türkiye Film Prodüktörleri İşverenler Sendikası Federasyonu bir toplantı düzenledi. Yerli yapımcı ve ithalatçılarla yapılan toplantı sırasında bazı önerilerde bulunularak bunalımın önlenmesi düşünüldü. Federasyon Başkanı Ümit Utku, hazırladıkları önerileri şöyle sıraladı:
— İktisadi bunalım ve televizyon yayınlarıyla diğer etkenlerin uçurumun başına getirdiği sinemayı bu durumdan kurtarmak için bir «Güç Birliği» kurduk. Yaptığımız ilk toplantıda çeşitli konulara değindik ve bunları ilgililere duyurmaya karar verdik. Şöyle ki, ilk tedbir olarak taslağı hazırlanan «Sinema Kanunu»nun bir an önce Meclisten geçmesi ve kanunlaşması, yabancı film oynatan sinemaların yılda en az üç yerli film oynatması ve her pazartesi/cumartesi/pazar günleri televizyonda sinema filmi oynatılmamasının sağlanması öneriliyor.

0246-camurdaki-kadin-1979-figen-han-tarik-simsek-nilgun-ceylan-naki-yurter
Diğer öneriler bir yanda, televizyon için önerilen çözüm yolu şüphesiz TRT tarafından kolay kolay kabul edilecek bir şey değil. Görüldüğü gibi çöküşü önlemek için sinemayla ilgili kuruluşlar çelitli tedbirler almak yoluna gitmişlerdir. Kimi kurtuluş sorunlarını tespit ederek bunu ilgililere duyurmuş, kimi de yarını düşünerek yeni atılımlara girişmiştir. Filmciler Derneği’nin yurt çapında teberru toplayarak elde ettiği kazancı bir vakıfta toplamak istemesi bunun bir örneğidir. Yalnız durum şunu gösteriyor ki, daha vakıf çalışmaya başlamadan, düşkünler evi bitmeden, sinemacılık teslim bayrağını çekecek.

0246-canin-isterse-1979-kazim-kartal-ozcan-ozgur-nilay-bora-tehvit-bilge-seref-cokseker
1979 — “Canın İsterse” • Kazım Kartal, Özcan Özgür, Nilay Bora ve Zerrin Egeliler. • Kamera: Erdoğan Ererez

 



 

0246-hayat-dergisi-1975-yili-arsivleri

 Kaynak: 1975, Hayat Dergisi