Zeki Müren zengin ve büyük bir şöhret sahibi olduğu halde zannedildiği gibi hiçte mes’ut değildir.

Kendini hayatta yapayalnız bir kimse olarak hissetmektedir. Hemen hemen hiçbir yılbaşı kutladığı olmamıştır. Sadece bir yılbaşı gecesinin onda büyük bir hatırası vardır. O da, radyoya davet edildiği içindir.

Sesi kadar sevimli Zeki Müren, oturduğu koltukta öne doğru eğilerek:

«Her yılbaşı gibi bu yılbaşı da yalnızım. Kimsesizim.» dedi. Halbuki Zeki Müren, bir çoklarınca hayranlarınca, toplumumuzun mutlu kişilerinden. Zengin, şöhret sahibi ve gerçek manası ile sanatkâr. Böyle düşünenler çoklukta. Ama Zeki Müren’in dudakları arasında bir gerçek var.

«Yalnızlık!.»

O, gözlerinde mahzun bakışlar olduğu halde: «Hayatta gerçek manası ile tek dostum yok!.» diyor. Başkası ne düşünürse düşünsün.

«1962’yi nasıl karşılayacaksın?> soruma:

«Bir kader oyunu, beni her sene saat 24’de dinleyicilerimin arasmda bulur. Işıklar söner. Onlara iyi yıl temennilerimi ulaştıran kısa bir konuşma yaparım. Sonra…» Sonra, kırık hayallerin tülü ardında kalmış hatıralar, sonra yalnızlık… Ne bir toplantı, ne bir randevuya gidiş ne bir eğlence… Sonrası Bursadaki gençlik yıllarının acı hatırasına kadar dayanıyor…

«Unutamadığın yılbaşı hatıran var mı Zeki?»
Üzücü hatıralar, ezik ve silik gölgeler. Zeki Müren başını koltuğun arkasına bırakıvermiş. Gözleri kapalı. Mırıltı halinde konuşuyor.

«Çocukluk yıllarım yeni yeni ardımda bırakıyordum. Gençlik dünyasının kapışırdaki tokmağa el uzatmıştım. Bursada idik. Evimiz orduevinin karşısında idi. Orduevindeki danslı eğlencelere gidiyordum. Yanılmıyorsam 1946 yılının yılbaşı gecesi için, çok cici bir kız arkadaşımla sözleşmiştik. Orduevindeki baloya gidecektik. Günlerce evvelinden, bayramlıklarını hazırlayan çocukların «sevinci içinde, hazırlandık. Elbiselerimizi diktirdik. Buluştukça konumuz yılbaşı gecesi idi. Hep o geceden lâf açardık. Nihayet yılbaşı geldi. Pakat ben 40 derece ateşle yatağa düştüm. Gidemedim o yılbaşı gecesine ağabey…»

Zeki Müren’in gözlerinde bir buğu perdesi vardı. Buğu yavaş yavaş yoğunlaştı ve su oldu… İki damla yaş yanaklarına doğru süzüldü. Sesi titremişti.
«Bundan sonra da hiçbir yılbaşı gecesini mühimsemedim artık. Ne zaman yılbaşı deseler, yatak içinde kendimden geçmiş yatarken, orduevinden odama kadar gelen orkestra seslerini hatırlarım. İçim burkulur…»

DEVAMI GELECEK
Kaynak: 1961, ARTİST Dergisi