Konya’da bir Mevlânâ Enstitüsü bile yok. Mevlânâ Tekvando, Şems Kasabı gibi isim çok. Mevlânâ Merkezi inşasına hâlâ başlanamadı. Konya’da önüne gelen sema ticareti yapıyor. Turistlere rakı sofrasında sema dönülüyor. Mevlevîlerin son kuşağı yaşam kavgasında. Tempo Dergisi’nin 2002 yılında foto-dosya olarak ele aldığı habere değiniyoruz.
ÇİVİLİ TAHTADA DÖNME EĞİTİMİ
Semada en önemli şey savrulmadan tek bir nokta üzerinde dönebilmek. Eğitime yeni başlayan semazenler, sema tahtası denilen bir zeminde bu eğitimi alıyor. Tahtanın tam ortasındaki çivi sol ayak başparmağı ile ve işaret parmağı arasına sıkıştırılıyor. Bu halde dönmeye başlayan semazen adayı yaklaşık altı ayda tek bir noktada dönmeye alışıyor.
EĞİTİM MERKEZİ YOK
Sema eğitimi veren yetkili bir merci olmadığı için eski semazenler oğullarına bir nevi zanaat öğretir gibi semazenliği öğretiyor. Küçük Samet henüz altı yaşında olmasına rağmen semazen olan babası Ali Yümünnü denetiminde sema öğreniyor. Ağabeyi Ali’nin ise semazen olmaya pek merakı yok gibi. Baba Yümünnü, isteyenin gidip sema öğrenebileceği bir kurumun olmadığını söylüyor ve ekliyor:
— Samet, bizden görüp kendi kendine dönüyordu. İstidadı olduğunu görünce öğretmeye başladım. Benim gibi birçok semazen de evinde sema yapmayı öğretiyor. Samet’in daha altı aylık bir eğitim süreci var. Bu dönemde hemen her gün sema çalışacak. Bu çalışmalar aynı zamanda baş dönmesinin azalmasını ve zamanla kaybolmasını sağlayacak. Altı ay sonra hazır olduğunda o da babası gibi meydanlarda sema etmeye başlayacak.
MEVLÂNÂ NEDİR, NE DEĞİLDİR?
Türkiye’nin küresel dünyaya sunduğu en güçlü, en köklü hoşgörü simgesidir Mevlânâ. Son yıllarda dünyanın dört bir yanından insanlar Mevlânâ’yı keşfediyor, Mevlânâ’ya koşuyor. 13’üncü yüzyılda İslâm’ı hoşgörü şemsiyesi altında yeniden yorumlayan Mevlânâ Celaleddin Rumî, 21’inci yüzyılın insan odaklı felsefesinde yükselen değer durumunda. Mesnevî ise Batı dünyasında bestseller oldu.
★
Ancak Mevlânâ, Türkiye’de sahipsiz ve değeri bilinmiyor. Felsefesi ve geleneceği hak ettiği şekilde sürdürülmüyor. Sonuç içler acısı. Mevlevîlik tamamen ölmüş durumda. Tarikatın son kuşağından kalan birkaç isim çevresine toplanan birkaç mürit ve talebeyle adeta yaşam savaşı veriyor. Tarikatların 1925 yılında kapatılmasından sonra Türkiye Cumhuriyeti günümüze kadar geçen 77 yılda ne bir Mevlânâ enstitüsü kurabildi ne de Mevlânâ’nın şanına yakışır bir kültür merkezi inşa etti. Ayrıca ortalıkta tam bir Mevlânâ reklam enflasyonu var. Tabelalarda Mevlânâ Tekvando, Şems Kasabı gibi abukluklara rastlamak mümkün. Devrin Mevlânâ’ya gerektiği şekilde sahip çıkmayışı, günümüz rant anlayışı ile birleşince Mevlânâ kavramı biraz tuzağa düşmüş.
ÇİLEHANEYE GEREK YOK, HAYATIMIZ ÇİLE
Mevlevîlikte mutfağın büyük önemi var. Tekke ve zaviyelerin kapatılmasına kadar derviş adayları, 1001 gün, mutfakta 18 farklı görev yaparak tekkeye hizmet ederlermiş. Bu süre içinde dinî eğitim de alan derviş adayı 1001 günün sonunda derviş olurmuş. Fakat günümüz Mevlevîleri böyle bir çile doldurma sürecinden geçmiyor. Konyalı Mevlevî Dedesi Şerafettin Balevi bu konuda şöyle söylüyor:
— Artık insanların hayatı çile dolu. Gerek var mı tekkede çile doldurmaya?
MEVLÂNÂ A.Ş. İŞ BAŞINDA
Konya’nın hemen her tarafında yüzlerce işyeri Mevlânâ ismini taşıyor. Neler yok ki bunların arasında. Sürücü kursları, berberler, kasaplar, oteller. Bir de her köşe başında karşımıza çıkan Mevlânâ hediyelik eşyaları satan yerler eklenince bu kervanda Konya tam bir Mevlânâ ticarethanesine dönüşüyor. Fakat işin en acı tarafı “sema” gibi Mevlevîliğin en can alıcı yönünün, ehil olmayan herkes tarafından bir nevi meslek gibi para karşılığında icra edilmesi. Otellerde, restoranlarda yemek eşliğinde sema izleniyor. Bir de bu insanlar derviş olduklarını iddia edince, Mevlânâ’nın “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol” sözünün değeri bir kez daha anlaşılıyor.
SAMBA İZLENİYORSA SEMA DA İZLENİR
Konya Tasavvuf Musikîsi Topluluk Müdürü Mehmet Öztorun’un söyledikleri turist beklentisini destekliyor. Öztorun, “Bizi başka ülkelerde sema yapıp turistlerin gelmesini engellemekle suçluyorlar. Teşbihte hata olmasın ama her yerde samba yapılır. Fakat yine de insanlar Rio Karnavalı’na akın ediyor. Neden sema izlemek için Konya’ya gelmesinler ki?” diyor.
DERVİŞİN ASLI GECE BELLİ OLUR
Şerafettin Balevi, 63 yıllık hayatını Mevlânâ’ya vakfetmiş bir Mevlevî. Şimdilerde 18 tane müridine Mevlânâ ahlakını öğretiyor. “Bizler için önemli olan gece yapılan ibadettir. Mevlevî gündüz işiyle gücüyle ilgilenir, gece ise halvete (insanların gözü önünde olmamak, gizli olma hali) çekilir. Gün içinde yaptıklarının vicdan muhasebesini yapıp ibadet eder” diyor Balevi. Fakat o da Mevlevîliğin her geçen gün biraz daha kaybolmasından ve değerlerin yitirilmesinden şikâyetçi.
Kaynak: 2002, Tempo Dergisi