Dünyada ilk telgraf denemesi, Beylerbeyi Sarayı’nda Sultan Abdülmecid’in huzurunda yapılmıştı. İcadı çok beğenen padişah, telgrafın mucidi Samuel Mors’a ilk ihtira beratı ile elmaslı bir madalya vermiştir. Bu hâdiseye dair hikâyeyi, Amerikalı tarihçi Cyrus Hamlin, 1878’de İstanbul’da öğretmen olarak vazifeli bulunduğu sırada yazdığı «Türkler Arasında» isimli kitabında yer vermiştir.

0234-telgraf-osmanli-ya-ne-zaman-geldi-abdulmecid-doneminde-teknolojik-gelismeler (1)
SAMUEL MORSE — Âlim ve mucit olduğu kadar, güzel sanatlar mevzuunda da büyük bir kabiliyetti. Telgrafı icat etmek için on iki sene uğraştı. En ufak teferruatına kadar her parçasını kendisi imâl etmişti. İlk telgraf, New York Üniversitesi’nde 1837 yılında teşhir etti. (1963, Hayat Dergisi)

Profesör Morse 1839 senesinde Paris’teydi. Senelerden beri katetmeye çalıştığı telgraf aleti üzerinde çalışmalarına devam ediyordu. Bu çalışmalarında kendisine Amerika’nın Maine eyaletinden gelen Chamberlain adındaki arkadaşı yardım etmekteydi. Morse, o tarihe kadar birçok hükûmetlere bu aleti teklif etmiş, fakat ilgi görmemişti. Bu sefer telgrafı evvelâ Osmanlı, sonra da Avusturya-Macaristan hükûmetlerine teklif etmeyi düşünüp, bu işi arkadaşı Chamberlain’a verir.

Telgraf denemesi için gerekli aletler ve akümülatörler, İstanbul’daki mekteplerde mevcuttu. Bunları temin ettikten sonra bir salonda telgraf aleti kuran Morse ile Chamberlain birkaç deneme yapar. Hatalar olmaktadır. Kâğıt üzerinde çelik kalem yerine, üç tane yan yana bağlanmış mürekkep kalemi kullanıldığı için işaretler bazen silik bazen de birbirine karışmış hâlde çıkıyordu. Birkaç seferinde de alet hiç çalışmadı. Deneme, aletin noksanlarını tespit etmelerine yaramış ve Chamberlain tavsiyeler üzerine Viyana’ya gitmek üzere İstanbul’dan ayrılır. Ne yazık ki Tuna nehri üzerinde seyahat ederken bindiği vapur fırtına yüzünden akıntıya kapılır ve Chamberlain de birçok yolcu ile beraber hayatını kaybeder.

0234-puro-sabun-fay-deterjan-bedava-nakil-vasitalari-1963-model-ford-taunus-aile-arabasi
PURO — Bol köpüklü ve nefis kokulu tuvalet sabunu kalitelidir ve müessir bir güzellik müstahzarıdır. Talihiniz açık olsun. (1963, FAAL AJANS)

İKİNCİ TEŞEBBÜS: 1847, İstanbul
Bu tarihte Amerika’nın Tennessee eyaletinden Profesör Lawrencre Smith, İstanbul’da Osmanlı Devleti hesabına jeoloji mütehassısı olarak çalışıyor ve bir madencilik okulunun kurulma hazırlıklarını yapyıordu. Smith, Samuel Morse’un icadını işitmişti. Amerika’dan bu aletin bir örneğini getirtir. İstanbul ile civar şehirlerden biri arasında telgraf kurulması imkânlarını sağlamak istiyordu. Gelen aletin bazı parçaları noksandı. Bunları İstanbul’da imâl ettirir. Bazı kısımları değiştirip yerlerine daha iyilerini koyar. Profesör Smith, telgrafı Morse adına Osmanlı Devleti’ne teklif etmeden evvel, çalışır hâle geldiğinden emin olmak istiyordu. İlk telgraf muhaberesini deneyip, Sultan Abdülmecid’e kabûl ettirmenin heyecanı içine giren Smith o günleri şöyle özetler:
— Telgrafı üç gün devamlı olarak tecrübe ettik. Bu arada sultandan huzura kabûl edilme müsaadesini temin etmiştik. Resmî sıfatımız olmamasına rağmen sultanın huzuruna kabûl edilmek ender bir iltifat olmuştu. Saraya geldiğimiz an bizi başmabeyinci karşıladı ve padişahın emrini beklememiz için bizi bir salona aldı. İstirahatimiz sırasında âdet olduğu üzere bize gümüş temsiler içinde lokum, kahve ve çubuklara takılmış sigaralar ikram edildi. Biraz sonra da padişahın bulunduğu taht salonuna götürüldük. Bulunduğumuz yer, ahşap ve sarı renkteki Beylerbeyi Sarayı idi. Daha sonra bu ahşap saray yıkılıp yerine daha küçük fakat taş bir bina inşa edildi. Taht salonu o kadar genişti ki, ölçüsünü tahmin çok güçtü.

0234-telgraf-osmanli-ya-ne-zaman-geldi-abdulmecid-doneminde-teknolojik-gelismeler (2)
SAMUEL MORSE — Telgrafı kabûl ettirmek için Morse’un müracaat etmediği hükûmet kalmamıştı fakat her seferinde acı bir ilgisizlikle karşılaştı. Nihayet mahkemeye müracaat ederek icadını bu yoldan kabûl ettirmeye uğraştı ama ufak bir para mükâfatından başka bir şey alamadı. (1963, Hayat Dergisi)

SULTAN ABDÜLMECİD SALONA GİRİYOR
Morse ve Smith taht salonunda beklerken bulundukları noktanın tam karşısına rastlayan kapıdan Sultan Abdülmecid içeri girer. Biz ayağa kalktık ve kendisini eğilerek selamladık. O da başını hafifçe öne doğru meylettirmek suretiyle bize mukabelede bulundu ve bize doğru ağır adımlarla ilerlemeye devam etti. Üçüncü defa kendisini selamlamak üzere eğildiğimiz zaman yanımıza yaklaşmıştı. Sultan bu yeni icat hakkında hayretini gizleyemiyordu. Elektrik cereyanının bir demiri mıknatıs haline getirmek için bunun etrafından dolaşım yapması gerektiğinin izahı kendisini düşündürüyordu. Beraberimizde getirdiğimiz yarım daire şeklinde demir çubukları muhtelif vaziyetlerde masa üzerine koyıp elektriğin tesisini görmek istiyordu. Çekme kuvvetini görünce bize doğru dönerek:
— Bu iş nasıl oluyor? dedi.
Kendisine şu cevabı verdim:
+ Fen ve ilim bize hâdiseleri gösterir majeste. Fakat bu hâdiselerin sebeplerini ancak Allah bilir.
Bu cevabımı tasvip eder bir ifade ile başını eğen sultan sorularına devam etti. Kıyafeti çok sade idi. Kendimizi rahat hissetmemize dikkat ettiği anlaşılıyordu. Padişahın kâtibi ve Fransızca hocası olan zat, bana padişahın huzurunda oturmamın doğru omladığını, oturmak istediğim takdirde, bağdaş kurmak için yere bir yastık koyduracağını söyledi. Ben reddettim. Ardından padişahtan bir iskemle getirilmesi için emir vermesini rica ettim. Sultan Abdülmecid:
— Apporte une chaise, apporte une chaise. (Bir iskemle getirin, bir iskemle getirin) dedi.
Etrafındakiler derhal harekete geçip iskemle getirdiler. Bir kısmı, bir ecbeninin padişahtan iskemle istemeye nasıl cüret ettiğine şaşırmış gibi.

0234-istanbul-fotografcilar-sultanlar-1840-900-catherine-pinguet-pierre-de-gigord-saadet-ozen-sultan-abdulmecid-cam-negatif
Sultan Abdülmecid veya I. Abdülmecid, 31. Osmanlı padişahı ve 110. İslam halifesidir. II. Mahmud’un Bezmialem Sultan’dan olan oğludur. Döneminde Tanzimat Fermanı’nı ilan ettirmesiyle meşhurdur. (Vikipedi)

Profesör öteki odaya gittikten sonra Amerikan Sefaret Kâtibi Brown, padişahtan telgraf çekmek için bir mesaj vermesini rica etti. Sultan Abdülmecid «FRANSIZ GEMİSİ GELDİ Mİ?» sorusunu not ettirdi. Bir müddet bu mesajın telgraf aletinin anahtarı ile verilmesini seyretti, sonra hızlı adımlarla diğer odaya doğru gitmeye başladı. Oraya kendisinden evvel hiç kimsenin gitmemesini istediği anlaşılıyordu. Verdiği mesajın doğru alınıp alınmadığını bu suretle katiyetle tespit edecekti. Profesör Smith’in yanına gidince mesajı sordu. Profesör: «FRANSIZ GEMİSİ GELDİ Mİ?» sözlerini tekrarlayınca Sultan Abdülmecid iki kolunu yana doğru açar bir hareket yaparak:
— Çok iyi! Maşallah, maşallah! dedi.

Profesörün idare ettiği telgraf odasından taht odasından taht salonuna gönderilecek mesajı daha uzun yazdıran Sultan Abdülmecid, mesajların kâğıt üzerinden kaydedilmesini tetkik ediyordu. Bir ara parmağı ile bir yeri işaret ederek:
— Şurada bir hata olmadı mı? Şuradaki harflerden birinin “L” olması lâzım, bazen hatalar yapılıyor demek ki. Fakat mâna anlaşılıyor.
Deneme bittikten sonra Profesör Smith’i çağırtan sultan, kendisinden nazırların da hazır bulunacağı ikinci tecrübeyi ne zaman yapabileceğini sorar. Profesör ise şöyle yanıt verir:
+ Ne zaman emrederseniz.
— O hâlde yarın saat 1’de gelin!

0234-turkiye-is-bankasi-en-fazla-ikramiye-veren-bankadir-1963-yilinda-banka-reklamlari
İŞ BANKASI — Yılın ikinci çekilişine katılabilmek için 26 Nisan 1963 akşamına kadar tasarruflarınızı İş Bankası’na yatırınız. • 20 talihliye 20 apartman dairesi, 2 adet 100 bin lira, 40 adet 5 bin lira, 100 adet 1000 lira. • BAHAR BİR ÜMİT KAPISIDIR.

SULTAN ABDÜLMECİD HUZURUNDA İKİNCİ DENEME
Ertesi gün saraya gidince devlat erkânını toplu hâlde görmek fırsatını elde ettiğimize sevindik. Ecnebilerin böyle bir toplantıyı görmeleri, çok ender tesadüflere bağlı idi. Şeyhülislam, sadrazam, hariciye, harbiye, bahriye nazırları ve yüksek rütbeli şahsiyetler gelmişti. Telgraf hakkında izahat verilirken, bu topluluğu bir arada görmek hoşumuza gitmişti. Deneme başlamadan sadrazam, Mr. Brown’a, Profesör Smith’i gösterip:
— Bu zat, dünyanın altını üstüne getiren Amerikan misyonerlerinden biri mi? İyi bir adam benziyor! diye sordu. Sadrazam birkaç cümleden ibaret telgrafı Smith’e verdi. Telgraf çekildi ve kâğıt üzerine çıkarılan işaretler deşifre edilip hazır bulunanlara gösterildi. Hayret ve takdirlerini gösterdiler. İkinci bir telgraf verilmedi. Biz buna sonradan çok sevindik. Çünkü aletlerden birinin teli kopmuştu, ikinci telgraf denemesi başarılı olmayacaktı. Telin kopma şeklinden, telgraf sisteminin Osmanlı Devleti’nde kurulmasını isteyemeyen biri tarafından koparıldığı anlaşılıyordu. Profesör Smith’e İstanbul – Edirne arasında bir hat kurmanın mümkün olup olmayacağı, böyle bir işin kaça çıkabileceğini sordu. Profesör mümkün olduğu cevabı verdi ve tahmini bir fiyat söyledi. Hazır bulunanlar fiyatı çok ucuz, hatta bedava buldular.

0234-santral-sut-ve-gida-maddeleri-sanayi-santral-hazir-corbalari
SANTRAL — Tam bir yemek Santral çorbalarıyla başlar. Santral çorbaları her yerde var. Beş kişilik çorbalarını 100-150 kuruş karşılığında bakkalınızdan alabilirsiniz. Domates, Sebze, Yayla, Bezelye, Mercimek, Tarhana • ADRES: Galatasaray Yeni Çarşı No:2, TEL:44 59 02

TELGRAF SİSTEMİ NE ZAMAN KURULDU?
Sultan Abdülmecid’in ilgisine rağmen İstanbul ile Edirne arasındaki telgraf hattı kurulma işi tahakkuk etmedi. Paşalar, Sultan Abdülmecid aleyhine birleşmişlerdi. Memleketin uzak vilayetlerinden böyle süratle haber verecek bir makine onların rahatlarını kaçırabilirdi.Osmanlı Devleti’nde ilk telgraf hattı, Sivastopol yakınındaki Baklava’dan Varna’ya, oradan da İstanbul’a uzatılan deniz hattıdır. Bu telgraf hattı 1855 senesinde Kırım Savaşı’nda kullanılmış ve çok büyük faydaları görülmüştür.


0234-hayat-dergisi-18-nisan-1963-tarihli-kapak

 Kaynak: 1963, Hayat Dergisi