AJDA PEKKAN
Sanat yaşamının her döneminde ve her yanıyla acımasızca, dahası saldırganlığa varan en ağır eleştirilerle didik didik edilse de, bugüne dek yazılmayan ve yazılamayan ilginç, ayrıksı bir roman tiplemesidir Ajda Pekkan. Ve son tahlilde ise, en doğal bir saptamayla “kendisi”.

Bir dönem magazin basınının asparagaslarıyla yapay gündemler oluşturan Pekkan, sürekli “ateş hattında” yaşamıştır. Ajda Pekkan, Ajda Pekkan olalı bir suçlu gibi gözaltındadır hep. Bir uçta magazinciler, diğer uçta onu “över” gibi görünüp satır aralarında gizlice kinlerini kusup kibar bir aydın kurnazlığıyla yerden yere vuranlar.

Kadıköy Kızıltopraklı Ajda Pekkan, Yeşilçam’a ilk adımlarını atmadan önce sıradan bir şantözdür. İlham Gencer’le çalışır, Atilla Berkan Orkestrası eşliğinde sahneye çıkar.

Osmanbey Site Sineması’nın en üst katındaki Çatı, 1960’lı yılların en ünlü sosyetik gece kulüplerinden biriydi. Ve ünlü piyanist İlham Gencer, sahneye çıkardığı genç kızı şöyle tanıtıyordu:
— Şimdi sizlere çok çok genç birini takdim ediyorum. Günün beğenilen şarkılarından bir demet sunacak. Huzurlarınızda AJDA PEKKAN!
O gün neydi, okuduğu günün şarkıları Pekkan’ın? “Giovanni”, “Al of me”, “Run away” ve “Ilcielo il luna stenza…” Yıl 1962’dir. Çetin Emeç’in yayın yönetmenliğini yaptığı Ses Dergisi’nin yarışmasına girip (1963) “kapak kızı” seçildiğinde 17 yaşındadır Pekkan.

ajda-pekkan-belgeseli-ajda-pekkan-kac-yasinda-ajda-pekkan-biyografisi (1)
Zaman Aşımıyla Yarışan Bir Diva: AJDA PEKKAN

Romanya kökenli (Dobruca Türklerinden) ailenin subay kızı Ayşe Ajda Pekkan, yarışma sonucu anlık heyecanını şu sözlerle ifade eder:
— İdealimdeki mesleğe kavuştum. Zamanla iyi oyuncu olduğumu göstereceğim.

17 yaş heyecanıyla verilen bu yanıt, sonuçta Pekkan için bir “düşbozumu” olacaktır. Gerçekte onun ideali sinema değil, müzik ve sahnedir. O yıllarda bir Claudia Cardinale ve bir B.B. (Birgitte Bardot) hayranı bir seyirci olmanın ötesine geçemez. Pekkan’ın amacı sinemanın gücünden yararlanmaktadır. Ne var ki işin içine iyice girdikçe, bazı nedenlerle sinemayı pek sevdiği söylenemez. Yıllar sonra bu gerçeği, bir soru üzerine açıklar:
— Felaket. Korkunç. Tanımıyorum kendimi. Kendimden nefret ediyorum. O filmleri yok ederim. İmha ederim. Paramparça ederim.

İşte bu mümkün değil. Tarihin malı olmuş bu filmlerin nitelikleri ne olursa olsun. O ilk acemilik dönemlerinde oynadıkları filmleri yıllar sonra yaşamlarından çıkarıp nefretle yok etme duyguları, sınıf atlayan birçok oyuncuda görülüyor. Oysa utanılacak ne var ki. Onlar bir sanatçının nerelerden nerelere geldiğini ve nasıl bir aşama geçirdiğini sergileyen birer yaşam belgesi. Kadir İnanır da eski filmlerinin TV ekranlarında gösterilmesine karşı çıkmıştı yıllar önce. Selim İleri bu konuda diyor ki:
— Eski filmleri oynatılan sinema yıldızları televizyona veryansın ediyorlar. Basın da ne hikmetse onlardan yana. Falanca beyanat veriyor, bu filmim nasıl oynatılır diye. Yahu, o filmi sen çevirmedin mi kardeşim diyen de çıkmıyor. Ah o sinema yıldızları, yıldızcıkları. Onlardan neler çekmiştir bizim sinemamız, onların kurallarından, beyinlerinden, bilinçlerinden.

ajda-pekkan-belgeseli-ajda-pekkan-kac-yasinda-ajda-pekkan-biyografisi (4)
Ayhan Işık ve Ajda Pekkan “Hızır Dede” filminde.

19 FİLMLİK BİR REKOR
Ajda, neden bu kadar öfkelidir, kinlidir. Neden geçmişteki filmlerine sahip çıkmaz. Varsa, yanlışı nerededir? Burada durup Pekkan’ın sinemasal dünyasına bakalım şimdi.

Gençlik günlerinde “Ayhan Işık’ı görmek, ne müthiş şeydi benim için” diyen Pekkan, rastlantıya bakın ki, ilk filminde onunla başrolü paylaşacaktır. Yani Ayhan Işık’la. Yıl 1963, filmin adı Şıpsevdi’dir. Ve saçları örgülü bir lise öğrencisini oynar. . Aynı yıl “Şaşkın Baba”da yine karşısındadır Işık’ın. Bu sinemasal birliktelik 1964’de “Hızır Dede” ve “Koçum Benim” adlı filmlerle sürecektir.

1965, Ajda Pekkan’ın sayısal açıdan en parlak yılıdır. Rekor düzeyde film çeker. Bir kuş gibi o setten bu sete koşar durur. Birbiri peşine tam 19 filmde oynar. 1963’den 1967’ye dek, bu dört yıllık sürede oynadığı film sayısı ise 46’dır. Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik, Filiz Akın ve Gönül Yazar’la birlikte oynadığı filmlerin dışında 35 filmde hep “birinci kadın” rolündedir.

Kesintisiz 4 yıl süren “Yeşilçam macerası”na bir nokta koyduktan 34 yıl sonra, bu kez hatır için kamera karşısına geçer “Şöhret Sandalı” adlı filmle. 2001 yapımı bir televizyon filmidir bu. Yaşlılık korkusunu bir çöp sepetine atıp 56 yaşında bir anne rolünü üstlenir.

ajda-pekkan-belgeseli-ajda-pekkan-kac-yasinda-ajda-pekkan-biyografisi (6)
Bir plak yarışmasının ödül töreninde, Göksel Arsoy ile birlikte.

Ne var ki, zengin mekana görüntüleri içinde ilk kez kendini oynayan ve kendini konuşan Ajda dışında dikkat çekici bir özellik taşımaz. Yönetmeni ve menejeri Ayşe Ersayın, sinema konusunda yetersizdir. 1963’deki Ses Dergisi yarışmasıyla birlikte “kapak yıldızları” seçilen Pekkan’la Ediz Hun’un karşılıklı oynadıkları dördüncü filmleridir “Şöhret Sandalı”.

Bu ara dönemde asıl önemli olan “Fena Halde Leman” adlı iddialı filmi kaçırmasıydı Ajda Pekkan’ın. Aslında ilk proje aşamasında bu yol için Fransız sinemasının ünlü yıldızı Catherine Denevue düşünülmüştü. Film iddialı bir Attila İlhan uyarlamasına olacağına ve Halit Refit gibi usta bir yönetmenin de çekeceğine göre bir engel yoktu. “Fena Halde Leman”, ilginç ve erotik sahneler içeren, tam Ajdalık bir filmdi. Ancak ilk dönem filmlerindeki yatak sahnelerinden ağzı yandığından, geçmişteki korkuları nedeniyle bu parlak teklife bir türlü sıcak bakmaz. 1960’lu yıllardaki sevişme sahnelerini anımsadıkça:
— O sahneler bitse de müziğimi dinlesem diye düşünürdüm. Ağzımda ciklet, işim biti mi derdim. Sonra da odada müzik dinlerdim. Her şey oyun gibi gelirdi.

NE KAZANDI, NE KAYBETTİ
Gerçeği söylemek gerekirse, 46 film içinde Ajda’yı “Ajda” yapan bir proje olmadığı gibi, yarına kalabilecek nitelikte bir film de yoktu. “Adanalı Tayfur”, “Berduş Milyoner”, “Dalgacı Mahmut” ve “Helal Adanalı Celal” gibi erkek kahramanları ağır basan o “çöp filmler”in dünyasnıda nasıl öne çıkan bir kişilik kazanabilirdi ki? Böyle bir oluşum içinde oyunculuğu da tartışmaya açıktı.

ajda-pekkan-belgeseli-ajda-pekkan-kac-yasinda-ajda-pekkan-biyografisi (7)
Perde dergisinde bir Ajda Pekkan kapağı.

Ama yine de, önünü gösteremediği bu çaylaklık döneminde kamera karlısında çıktığı filmler iş yapmış, yeni bir yıldız adayı olarak tanınmasına, kitlelere ulaşmasnıa yardımcı olmuştu en azından. Ancak Pekkan, eskiye bağımlı yerli film seyircisiyle yeterince iletişim kurabilmesi zordu. Alışılmışın dışında farklı, ama ilk bakışta soğuk gibi görünen gizemli bir çekiciliği vardu. Bu arada “masum” mu “fettan” mı ikilemiyle çözümü zor. Kuşkulu bir duruş sergileyen Pekkan’ı seyircisi sevemeyecekti. Aralarında bir yabancılaşma vardı. “Ajda” ismiyle de. Ve seyirci hep mesafeliydi.

O yıllarda alabildiğine “mesafesiz” olanlar yalnızca Salıncak gibi erkek dergileriydi Ajda’ya karşı. Bu tür dergiler ile tabloit tipi dedikodu ağırlıklı bulvar gazetelerindeki adı ünlü çıplaktır. Onu defalarca kapak yapan, en cömertçe sayfalar ayıran ve giderek bir adı da “asker dergisi”ne çıkan, okunduktan, bakıldıktan sonra maçlarda şapka yapılıp kıç altlarına serilen yüz bin tirajlı holding dergisi “Pazar”dır.

ajda-pekkan-belgeseli-ajda-pekkan-kac-yasinda-ajda-pekkan-biyografisi (10)
Ajda Pekkan erotizmi.

Magazin basınının ve akıl hocalarının bir yem olarak kullandıkları Ajda Pekkan, sinemaya girişinin daha ikinci yılında kötü bir tuzağa düşürülür. Kendi el yazısıyla yazdırıldığı ve Bikini adlı dergide “Putları Yıkıyor ve Türk Sineması’nda Bütün Oyuncuları İnkar Ediyorum” manşetiyle verilen sansayonel haber, Ajda’yı zor durumda bırakır. Çiçeği burnunda bir oyuncunun “dereyi görmeden paçaları sıvaması” önce Yeşilçam çevrelerinde büyük bir şaşkınlık yaratır. Sonra da tepkilere yol açar.

AJDA’NIN BEYİN ÖPÜŞMESİ
Yeşilçam’daki kurtlar sofrasında her yeni oyuncu, birer kurbandır. Özellikle de akıl hocalarının elinde her tür kullanıma açıktırlar. Ama gün gelir ki, taraflar ve güçler yer değiştirir. Bu kez, kullanılan kullanıcının tepesindedir. Yaratılan yaratanı yiyecektir. Her şey, bir anlamda “dişe-diş”tir ve sırayladır.

Ajda Pekkan, gönül ilişkileri konusunda da benzer sorunları yaşar. Giderek starlaşması, süperleşmesi ve merdivenin üst basamaklarına tırmanması, birlikte olduğu erkeklerini baskı altına alacaktır. Bu kaçınılmaz bir olgudur. Taraflar arasında birinin şöhretli olması, en tutkulu aşk beraberliklerinde bile sorunlar yaratır. Özellikle de takıntılı erkeklerde. Hele Ajda gibi, çok özel bir şöhret ise. Birlikte olduğu erkek, önce içten içe ezildiğini fark ediyor, sonra da yalnızlaşıyor. Derken kıskançlaşıyor ve en sonunda bu kez de Ajda mutsuzlaşıyor. Görünen o ki, Ajda’nın şöhreti bir yerden sonra yaşamındaki erkeklerin dengesini bozuyor.

Ajda Pekkan bir erkek yorgunudur gerçekten. “Bana sahip olacak erkek, önce beni beynimden iğfal etmelidir” derken de altında çok özel anlamlar taşıyan, içsel bir tepkiyi dile getirir. Ajda usulü bir beyin öpüşmesidir bu. Süperstara özgü bir yaşam kaynakçasının da en dikkat çekici yorumudur belki de.

ajda-pekkan-belgeseli-ajda-pekkan-kac-yasinda-ajda-pekkan-biyografisi (3)
Ajda Pekkan ve Öztürk Serengil.

 

Düş kırıklarıyla da olsa, hayatı gönlünce dolu dolu yaşayan çağdaş bir ikon Ajda Pekkan. Gün ışığına ıkmayan ya da bilinen onca aşk macerası ve iki evlilik. Zürih’te tanışıp İstanbul’da gizlice evlendiği ve jet hızıyla boşandığı Coşkun Sapmaz macerası, Pekkan’ın bu hızlı yaşamında çeşitli soru işaretleri içeren en gizemli olaydır kuşkusuz.

Bir dönemin en büyük tekstil kuruluşlarından “Güney Sanayii” ” sahiplerinden Sapmaz ailesine gelin giden Ajda’nın evliliği 13 gün sürer çünkü.

Ve uzun yıllardan beri “ben gördüm” diyenlerin kendi kendilerine “gelin-güvey” olup sık sık gündeme getirmelerine karşın, hiçbir eloğlu Ajda’nın porno filmini ortaya çıkaramaz. Cinsel çekiciliğini sahne yaşamında özgürce ama estetik bir sunumla sergileyen Ajda’nın böyle bir filmi yoktur çünkü. O görülen Ajda’nın benzeri Alman porno yıldızı Teresa Orlovski’dir de ondan.

ajda
Sevdim Seni albüm kapağı. (1982)

KURAL DIŞI OLMAK
Hastalıklı kafalarda üretilen bu tür hayali senaryolar, yalnızca Ajda Pekkan’a özgü bir durum değil. Ünlü yıldızları böyle görme eğiliminde olan hayalperest, röntgenci abazan bir takımın uydurmaları. Bir dönemin ünlü porno yıldızlarından Anette Haven’le benzeşmesi nedeniyle, Hülya Koçyiğit de bu tür asılsız iddiaların hedefi olmuştu Pekkan gibi.

1960’lı yıllar Yeşilçam’ın değilse de Türk Pop Müzik dünyamızda her boyutuyla çok geniş bir manyetik alanı var Pekkan’ın olağanüstü karizmasıyla. Attila İlhan’ın Marlene Dietreich için kullandığı, o yıllar önceki saptamasıyla, Ajda’ya da “entelektüel bir cinselliğin kadını”” mı desek?

Önceleri ağır aksak esip, sonraları bir fırtınaya dönüşen karizmasıyla giderek Babıaliyi’ de etkileyecektir. Fransız mürebbiyelerle büyüyen Çetin Emeç, Babıali yokuşundaki ilk özel hayranlarından biriydi Ajda’nın. 1991’de İsmet Berkan’ın Aktüel Dergisi’nde (sayı 7, 22-29 Ağustos) yayınlanan kronolojik bir Ajda mektubu, 1998’de Pınar Çekirge-Nuh Köklü ikilisinin kitaplaştırdığı “Profili Olmayan Kadın”ı ve çevresinde “Ajda uzmanı” olarak bilinen Naim Dilmener’in (2007) “Hür Doğdum Hür Yaşarım” adlı Ajda Pekkan kitabı, karizmatik bir Ajda hayranlığının Babıali’deki etkileridir.

Magazin basınının yakıştırmasıyla minik serçemiz Sezen Aksu da hayranlarından Ajda’nın. Şöhretler dünyasının yakın tanıklarından gazeteci Aykut Işıklar diyor ki:
— Sezen, çocukken Ajda Pekkan’a aşıkmış. Onun yüzünden şarkıcı olmaya karar vermiş. Ama sonraları yanılmıyorsam kıskandı Ajda’yı. Bir Ajda Pekkan olabilmeyi çok istiyordu; yolunu, formülünü bulamıyordu.

Ajda Pekkan’a benzemek ne kadar kolaysa, onun gibi kural dışı olabilmek o kadar zordu. Ajda Pekkan, gökten zembille inmediği gibi, bualara şimdi bulunduğu yere gelebilmesi, elbette kolay olmadı.

Tartıştığı bir gazetecinin asparagasıyla hayal ürünü sonucu, Adana’daki konseri sırasında yuhalanıp domates yağmuruna tutulsa da “biyonik kadın” yakıştırmalarıyla ötekileştirilip alaya alınsa da, mesleğine tutunma direncini asla yitirmeyecektir. Ona omuz atanlara inat, Apollonia (Yunanistan), Barcelona (İspanya) müzik festivallerinden geçerek, Enrico Macias’la birlikte Olympia (Fransa) konserine çıkarak, bu uzun yürüyüşü bir süperstar olarak noktalayacaktır.

Ve bugün. Değişen ne ki?
Sonuçta o bir sanatçı. Çeşitli özellikleri olan. Birinci temel görevi herkesten farklı görünmekse. Yüzünü de gerdirir, göğsünü de yaptırır.

ajda-pekkan-belgeseli-ajda-pekkan-kac-yasinda-ajda-pekkan-biyografisi (14)

Kaynak: Türk Sinemasının Marjinalleri, Agâh Özgüç