Zeki Müren yalnızca ses sanatçısı değil. Ressam, bestekâr, dekoratör, vitray sanatçısı, şair, film yıldızı, dublaj sanatçısı ve on üzerinden on puanla radyolarda konuşma hakkı olan tek sanatçı. Yani profesyonel bir spiker. Tüm bunların yanı sıra, kuşlar yuva yaptı diye hayvancıklara zarar vermemek için, kendiliğinden gitmelerini bekleyerek, iki yıl şöminesini yakmayacak kadar da duygulu, ince, hassas ve yumuşak bir insan.
Bunda yıl bu sevgi çemberini hiç kırmadan sürdürmenizin sırrı nedir?
— Teveccühünüze teşekkür ederim. Eğer bunu sürdürebiliyorsam, bunu insanları çok sevmeme, sanatımı çok sevmeme, sanatımı çok sevmeme borçluyum. Halkımı çok seviyorum. Onların beni alkışlarıyla yarattıklarına ve yaşattıklarına inanıyorum. Madem ki, ben onların sayesinde Zeki Müren oldum, onların velinimetim olduğunu hiç aklımdan çıkarmamalıyım. Biliyorsunuz, sıhhi nedenlerle beş yıldır sahnelerden uzağım fakat onlardan uzaklaşmadım. Radyo programları, yılda bir plak ve ara sıra çıktığım televizyon programları ve ödül törenleriyle yine onların içindeyim.
Bodrum’u bilirsiniz. Neden ben evimin hemen yanındaki lüks otelin havuzundan veya kapımın önündeki sahilden denize girmem de, Bardakçı plajına giderim? Çünkü orada sanatçıyı, sanatçı yapan bir tabaka vardır. Burada bana istedikleri gibi sual sorabilir, benimle resimler çektirirler. Lütfen inanınız, günde bin resim çektiriyorum. Hiç itiraz etmeden, onları kırmadan, incitmeden. Bunu bir reklam aracı olarak yapmıyorum. Bu bir reklam aracı değil. Bunda, kışın Maksim’de programım var, Şan müzikholünde konserim var. Gelip beni alkışlasınlar hesabı yok. Çünkü benim artık böyle bir çalışmaya sağlığım müsait değil.
Her okuduğunuz gazinoya halkı da peşinizden sürüklediniz. Sağlığınız elverseydi bunu daha uzun yıllar da götürebilirdiniz. Bunu neye bağlıyorsunuz?
— Yine halkımı sevmeye, saymaya ve hiçbir zaman bıktım dememeye. Boş vermemeye. Yirmi beş yıl süresince sahneye bir gün olsun ağzıma içki koyarak çıkmadım. Çünkü karşımdakilerin içkili olduğunu biliyordum. Ama programım bitip bornozumu giydikten sonra, “Getirin benim viskimi” dedim ve içtim. Niçin bunca bir yıl çatal hışırtısı hissetmedim. Bu da halkıma saygımdan ileri gelir. Seyircime bir gün arkamı dönmedim. Onları her sahneye çıkışımda Geyşa selamıyla selamladım. Onlara minnetlerimi, şükranlarımı ve beni ben yapanın onlar olduğunu söyledim ve hâlâ söylerim.
Benim için en güzel kıyafetlerimi giyip gelen dinleyicilerimin gözüne de hitap etmek için güzel kostümler yaptım. Makyajın gerekliliğini düşündüm, ışıkları ve dekoru düşündüm. Saz arkadaşlarıma bir örnek kıyafet giydiren ve bunu daha sonra smokine çeviren benim. Halka ulaşmak için T podyum adında bir podyum düşündüm. Bütün bunları beni ben yapan dinleyicilerime saygımdan dolayı yaptım. Onlar da bunu anladıkları için beni bırakmadılar. Hani bir söz vardır: “Sev beni, seveyim seni. Say beni, sayayım seni.”
Kaynak: 1984, Kadınca Dergisi